İlker Ayrık, Oyuncu, 38

Röportaj: Özge DİNÇ

Fotoğraf: Arda GÜLDOĞAN

Hayattan Ne Öğrendim?

Çocukken endüstri mühendisi olmak istiyordum. Ama halen endüstri mühendisi ne iş yapar bilmiyorum.

Lisedeki oyunda oyuncu olmaya karar verdim. 1997'de İstanbul'a Haydarpaşa'dan sırtında yatakla inenler gibi geldim. Balıkesir'den sonra Kadıköy Halk Eğitim Merkezi bana kraliyet akademisi gibi görünmüştü.

Her öğrenci gibi ben de para sıkıntısı çektim. Para kazanmak için Galatasaray Lisesi'nin karşısındaki Burger King'de işe girdim. Dikilitaş'ta bir büfede çalıştım, palyaçoluk, animatörlük yaptım, kapıda bilet sattım.

İstanbul büyüktü, ama 18 yaş için hiçbir şey büyük değil. İnsan o yaşta her şeyi yapabileceğini düşünüyor; halbuki İstanbul bir biçerdöver.

Tutkuyla sevmiyorsanız oyunculuk zor iş. Başkalarına tâbisiniz. Olağanüstü bir tarafı da var, hata yaptığınızda alkış aldığınız tek meslek. Ama ikinci bir hayatım olsa yalnız çalışmak için müzisyen olmak isterdim.

İlk profesyonel oyunum, 'Vişne Bahçesi'ydi, bir hamalı oynuyordum. İlk orada para kazandım, para dediğim de 'P' yani. İlk yevmiyemle sadece Ursula LeGuin'in Mülksüzler'ini alabilmiştim.

Rol yapmak, saklambaç oynamak gibi. Yoksa koca koca insanların tuhaf kıyafetler giyip sözler etmesini başka türlü açıklayamazsınız. Tiyatro bir fikri anlatma yolu olmasa nasıl Danimarka prensi olduğunuzu iddia edebilirsiniz ki, olmadığınızı herkes biliyor.

BİZE ULAŞIN