Kendine has bir güzel: Porto
Yokuşlu dar sokakların okyanusa açıldığı Porto, kokuları ve ruhuyla ziyaretçilerini hemen saran kentlerden. Bu güzel kenti görmek için çok fazla nedeniniz var.
Yazı: Türkan DOĞAN
'Eski Dünya'nın son durağı, Portekiz'in ikinci büyük kenti Porto, Keşifl er Çağı'nda tüm dünyayı krallığı haline çeviren parıltılı merkezlerden biriydi. Ancak aradan geçen yüzyıllar her şeyi değiştirdi. Porto, Avrupa'nın yeni, parlak ve yeknesak kentlerinden birine dönüşmek yerine tevazu sahibi, sade bir kent olarak kaldı. Ağır havasıyla, içinize işleyen melankolik ruhuyla, çamaşırların sokaklara sarktığı renkli balkonlarıyla ve caddelere taşan fado ezgileriyle kendine has bir güzel olarak varlığını sürdürdü. Belki de bu yüzden konuklarına her seferinde kendi evindeymiş hissini yaşattı.
Porto'ya adımınızı attığınızda sizi pırıl pırıl bir Avrupa kentinin beklediğini hayal etmek; Porto'nun güzelim daracık sokaklarına, eski ve kıymetli bir tabloyu andıran evlerine ve dumanı tüten çöreklerin kokusunun caddeye taştığı birbirinden güzel fırınlara haksızlık olur. Porto, çoğunlukla elinizden tutar ve sizi yeninin pek bir şey vadetmeyen tekdüze görüntüsünden kurtarıp Atlantik'in dalgalarıyla, şarapla ve gri bir havayla bu toprakların büyüsünün içinize işlemesini sağlar.
Bir trenle Porto'nun yolunu tuttuysanız ne mutlu size, çünkü kentte sizi karşılayacak ilk durak, göz kamaştırıcı São Bento tren istasyonu. Mavi çinileriyle kendinizi bir müzede hissedebileceğiniz bu istasyon, telaşlı yolcuları ve anı ölümsüzleştirmek isteyen meraklı turist kalabalıklarıyla geçmişle geleceğin kucaklaştığı en güzel noktalardan biri.
NEREDE, NE YENİR?
Izgara balık, et, güveç, tuzlanmış ve kurutulmuş marina balığı (bacalhau) gibi yemekleriyle öne çıkan Porto mutfağında yemeklere salata, pirinç ve patates gibi lezzetler eşlik ediyor. Domuz etinin, sardalya balığının ve yahnilerin geleneksel yemekler arasında olduğu Porto mutfağında, kuru fasulyeli işkembe yemeği ve 'Francesinha' isimli sandviç oldukça meşhur. Porto'da yemeklerin en güzel eşlikçisi ise Porto şarabı. Yumurtalı muhallebili turta 'Pastel de Nata' ile içi yumurta sarısıyla doldurulan ve kremayla kaplandıktan sonra kızartılıp şekerle servis edilen 'Bola de Berlim' de kentten ayrılmadan mutlaka tatmanız gereken tatlılar arasında.
Porto, bir kartpostalı andırıyor. Rengârenk çatılar ve üzüm bağlarına hayat verdikten sonra okyanusa dökülen Douro Nehri'nin eşsiz görüntüsü… Ve tarihi binaların cephelerini süsleyen mavi çiniler… 16. yüzyılda Endülüs etkisiyle başlayan çini süsleme geleneği Porto'yu renkli bir tabloya dönüştürmüş. Porto'da yönünüzü nereye çevirseniz güzel bir manzara gelip sizi bulabilir. Ancak en güzeli için kentin 225 basamaklı Torre de Clérigos kulesine tırmanmanız şart. Orada, ayaklarınızın altına serilen ve yüzyıllara meydan okuyan nefes kesici bir manzaraya bakacaksınız. 12. yüzyılda inşa edilen çift kuleli Porto Katedrali de görmeden dönmemeniz gereken ihtişamlı yapılardan. Porto, güzel sokakları kadar yokuşlarıyla da ünlü. Yokuş tırmanırken nefes nefese kaldığınızda imdadınıza genellikle otobüs, asansör, teleferik ve finiküler gibi toplu taşıma araçları yetişiyor. Bindiğiniz bir asansör sizi şehrin tepesine çıkarıyor ya da atladığınız bir otobüs tüm kenti görebileceğiniz bir tur yapmanızı sağlayabiliyor. Tüm yollar ise her seferinde okyanusla kucaklaşan, üzüm bağlarıyla çevrili güzel bir manzaraya çıkıyor. Porto, yüzyıllardır Avrupa'nın başlıca şarap mahzenlerinden. Porto'ya kadar gelmişken Douro Vadisi'ne çıkıp 17. yüzyıldan bu yana şarap üretilen bölgeyi dünya gözüyle görebilir, buradaki tarihi mahzenleri gezebilirsiniz.
Keşfettikten yıllar sonra bir Porto manzarası hatırlayacak olsanız… Benimkisi şehri ikiye bölen zarif Ponte D. Maria Köprüsü olabilir. Şehrin iki yakasını; tarihi merkez Ribela ile Porto şaraplarının mabedi Vila Nova de Gaia'yı birleştiren bu güzel köprü, 1877 yılında Paris'teki Eyfel Kulesi'ni de inşa eden Gustav Eiffel ile Alman ortağı Teophile Seyrig tarafından yapılmış. Douro Nehri üzerindeki Ponte Dom Luis Köprüsü de tıpkı Ponte D. Maria gibi Porto'nun simge yapılarından. Douro Nehri kıyılarında şarap fıçıları yüklenmiş gondollar gördüğünüzde şaşırmayın. Bir zamanlar bölgenin lezzetli şarapları gondollarla taşındığı için bu fıçılar, geçmişi hatırlatması için hala kıyıları süslüyormuş. Nehrin bir diğer kıyısı Gaia'da da bir gezinti yapabilirsiniz.
Nerede Yemeli?
• Cantinho do Avillez: Portekiz'in bir pop star kadar ünlü, Michelin'li şefi José Avillez, Lizbon'dan sonra Porto'da açtığı bu restoranla kenti gurmeler için çekim merkezi haline getirmiş. Yerel mutfağı moleküler gastronomi ile birleştiren şef, şaşırtıcı lezzetler yaratıyor. • Majestic Cafe: 1921 yılında müşterilerinden hareketle 'Elite' ismiyle açılan kafe, Art Nouveau dekorasyonu ve şık atmosferiyle sadece Porto'nun değil, dünyanın da en güzel kafelerinden biri. • Taverna do Bêbobos: Kentin en eski restoranı olan mekân, 1876'dan beri Porto'daki en iyi deniz ürünlerinin adreslerinden biri. İki ayrı bölümden oluşan mekânın manzarası da mönüsü kadar iddialı.
Porto'yu unutulmaz kılan pek çok özellik var. Bu zarif kenti gördüğünüzde Porto'nun ne kadar kendine has olduğunu kolayca anlayabiliyorsunuz. Kenti adımladıkça dünyanın başka hiçbir kentinde göremeyeceğiniz bir özgünlüğün izinde kaybolabileceğinizi hissediyorsunuz. Kendine has bir mimari, özgün bir yemek kültürü ve Avrupa'nın şarap mabedi…
GÖRMEDEN DÖNME
Sao Francisco Kilisesi 14. yüzyılda inşa edilen bu güzel kilise, dışarıdan baktığınızda sizi hemen etkisi altına alabilecek kadar güçlü bir görüntüye sahip. Ancak dışarıdan gördüğünüz, Orta Çağ'ın karanlığını yansıtan bu Gotik yapı, kapısından içeri girip adımlarınızı sıklaştırdığınızda abartılı süslemeleriyle sizi bambaşka bir dünyaya buyur ediyor. 17. ve 18. yüzyılda yeniden dizayn edilen; Barok tarzdaki parlak altın kaplamalar, gözünüzü kamaştıracak. Ek bilgi; kilisenin iç dizaynında 400 kilo altın kullanılmış. Livraria Lello Lonely Planet'e göre bu muhteşem kitap mabedi, dünyanın üç güzel kitapçısından biri. Lello, Neo-Gotik tarzı, tavandaki vitrayları, ahşap iç dizaynı ve helezon şeklindeki kırmızı merdivenleriyle göz alıcı. Kitapçı, 20. yüzyıl başında Porto'nun ileri gelen ailelerinden Lello Kardeşler tarafından açılmış. Ve bu şiirsel yapı, 1991-93 yılları arasında Porto'da İngilizce öğretmenliği yapan J.K. Rowling'e de ev sahipliği yaparak Harry Potter'ın sihirli dünyası için esin kaynağı olmuş.
UNUTMAYIN!
• Porto, pek çok turist için Lizbon'dan sonra gidilen bir durak. Ancak vaktiniz varsa tarihi şehir Sintra'yı ve güzel sahiliyle aklınızda yer edecek Lagos'u da rotanıza ekleyebilirsiniz. • Porto'nun güzel sokaklarını görmek için metroyu kullanabilirsiniz. Zira havaalanından şehre ulaşmak için bineceğiniz metro yeraltına inmeden tüm kenti turluyor. • Porto'ya direkt ya da aktarmalı uçuşlarla 4,5 saatte ulaşabilirsiniz.
Kentin pahalı olmaması, sokaklarında kendinizi güvende hissetmeniz ve Porto'nun bir Akdenizliyi hatırlatan sıcakkanlı insanları da cabası… Öte yandan kentin son yıllarda girişim, tasarım ve gastronomi alanında kat ettiği mesafe de Porto'nun cazibesini arttırmış. Böylelikle Porto, yerel şarapları kadar sunduğu diğer olanaklarla da öne çıkmaya başlamış. Douro'nun iki kıyısını da süsleyen güzel mekânlar, hoş yürüyüş yolları ve kentin kalbinin atmayı hiç bırakmadığını bize anlatan canlı bir görüntü… Ve grafiti sanatçılarıyla duvar ressamlarının sokakları bir galeriye dönüştürdüğü birbirinden güzel duvar cepheleri... Soğuklar henüz kapımıza dayanmadan kamelyalarla süslü Porto'nun güzel üzüm bağlarını ve okyanus kıyılarını ziyaret edebilir; unutulmaz bir deneyim yaşayabilirsiniz.