Albümsüz starlar devri
Artık eskilerin tabiriyle o meşhur ‘çıkış’ı yakalayabilmek için, ‘imaj meykır’lara, milyonluk projelere gerek yok. Devir albüme ihtiyaç duymadan, samimiyet, yetenek ve sosyal medyanın gücüyle kendi starlığını ilan edenlerin devri. İşte, tekmili birden; kendi hayran kitlesini oluşturan albümsüz starlar!
- Kültür Sanat
- Cumartesi 13:49 | 24 Şubat 2018
Popüler müzik aleminin şöhret olma kuralları, biçimleri ve güzergahları değişeli çok oluyor. 2018 itibariyle, ana akım popüler müzikle bir dönemin underground tabir edilen yeraltı müzisyenleri artık aynı platformda buluşabiliyor. Eskinin 'imaj meykır'larına, proje müzisyenlerine, milyonluk yatırımlarına ihtiyaç yok artık o meşhur 'çıkış'ı yakalayabilmek için. Hele tanınmak için, eski usul CD formatında albüm çıkarmak ise olayın başlangıcı değil artık neticesine dönüştü. Artık albümsüz ya da dijital platformlarda birkaç şarkılık albümlerini yayınlayan, sosyal medya hesaplarında paylaştıkları işleriyle yüzbinlerce, milyonlarca kez izlenen bu sayede de, öyle erişilmesi kolay olmayan konser mekanlarında sahne alan müzisyenler var. İşte biz de gürül gürül gelen bir akımı, albümsüz ses getiren müzisyenleri araştırdık ve derledik. Elbette ki sayıları çok daha fazla... Ama emin olun seçtiklerimiz bu işin önde gelenleri... Kiminin konserleri dolup taşıyor, kimi henüz evinden dışarı çıkmadı ama sosyal medyada şarkıları ortalığı kasıp kavuruyor, kimi ise dijital albümleriyle ses getiriyor. İşte Türkiye'nin albümsüz starları...
Komple bir sahne insanı
Damla Pehlevan on parmağında on marifet bir müzisyen. Fransız chanson'larından, Ortadoğu müziklerine, caz'dan blues'a heybesinde yok yok! Baba Zula grubuyla ortak projeler yapmışlığı, dijital single yayınlamışlığı da var. Rock, caz ve blues mekanlarının, sanat merkezlerinin aranan konser yüzlerinden. Sahneyi komple düşünüp dansa da yer veriyor. Onun için sahnede olmak bütüncül bir performans. Pehlevan'ın müzikle hayatının kesiştiği noktaya ilişkin fikirleri şöyle: "Çok farklı kaynaklardan besleniyorum. Türk, Pers, Latin Amerika ve Balkan kültürleri, Gürcü bir ailenin kızı olmak ve zengin Gürcü müziği... Ayrıca bu farklı dillerdeki insanlarla iletişim kurabilmiş olmak, o bölgelerden müzisyenlerle müziği paylaşma şansım olması benim için eşsiz bir deneyim."
Narin bir ruh
Aymila Taşçı hem solo olarak sahne alıyor hem de Soul Strings adını verdikleri iki kişilik bir grubu var. Gitar, keman, piyano çalıyor. Rock ve blues şarkıları cover'lıyor. Kendi şarkılarını çalıyor. Narin, minyon bir tip. Özel davetlerin, açılışların, caz ve blues kulüplerinin aranan isimlerinden. Taşçı, müzikten beklentisini ve hedeflerini şöyle özetliyor: "Müzik benim için, öfkem, sevincim, hayallerim. Hayat yolculuğumun olmazsa olmazı. Birkaç yıl öncesine kadar sadece kendim için müzik yapmaktı amacım. Artık sadece kendim için yapmıyorum. Yalnızlığı seviyorum. Yalnız kaldığımda duygularım beni müzik yapmaya, beste yapmaya, var olan eserleri kendimce yorumlamaya itiyor. Saatlerce durmadan enstrümanlarımı çalmayı, müzik yapmayı, üretmeyi çok seviyorum. Şu an beste çalışmalarıma ağırlık verdim. İlk hedefim bir single çıkartmak."
Bir reggae meleği
Melek Mosso son dönemin en çok ses getiren isimlerinden. İlk single'ı bugün yayınlanıyor. Ama bu sürece gelene kadar sayısız konser yaptı. Sosyal medyada dinlenme rakamları milyonu geçiyor. Popüler yerli şarkıları reggae olarak yorumluyor. Kendine ait, yine aynı tatta şarkıları da var. Sokak müzisyenliği geleneğinden de geliyor aynı zamanda. Sesinin limitleriyle oynamayı çok seviyor. Bilindik şarkılara şaşırtıcı vokaller yapıyor. Müziğini şöyle özetliyor: "Tek yönlü bir müzik değil kesinlikle. İçinde hem geleneksel hem alternatif melodiler, motifler barındırıyor. O yüzden sadece pop ya da sadece rock/alternatif tarzda diyemiyorum. Ben özgür bırakıyorum müziğimi... Sınırlar çizmiyorum. Bu anlamda üretim sürecimde kendimi tamamen özgür bırakıyorum. Etkilenmemeye de çalışıyorum ama olumlu etkilenmeleri de zararlı bulmuyorum. Beş yaşımdayken Denizli'ye taşındı ailem. Annemin söylediği türkülerle, bozlaklarla büyüdüm. Dokuz yaşımda bağlama dersi almaya başlayarak müzikle ilk ciddi tanışıklığımı yaşadım. Bu yolculuk beni lisede güzel sanatlar lisesine sürükledi. Denizli'de okudum. 1,5 yıl keman çaldım, sonrasında yan flüte geçtim ve yan flüt çalmaya devam ettim."
Dj, oyuncu, şarkıcı
Deniz Ceylan hem ünlü bir DJ, hem başarılı bir oyuncu hem de ünlü bir solist. Türk popüler müziğinin önemli isimlerinin cover'larına yaptığı değişik yorumlarla tanınıyor. Kendi imzasını atabiliyor söylediği şarkılara. Sosyal medya paylaşımları ve konserleri ses getiriyor. Büyük oteller, caz ve rock kulüpleri Ceylan'ın sahne aldığı yerlerden.
Kalender hip hop
Abes lakabıyla hip-hop yapan Yunus Emre Doğan, kendi alanının en ilginç müzisyenlerinden. Henüz sahne almadı ama sosyal medyada ve dijital hip hop platformlarında paylaştığı şarkıları büyük ilgi görüyor. Alıştığımız hızlı söylenen, aşırı sert ritmli hip hop'ın aksine sakin, ruha dokunan, derinlikli sözleriyle ruhani bir atmosfer yaratıyor müziğiyle. Zaman, kendiyle olan çelişkileri, toplumdaki yabancılaşma duygusu favori konularından. Abes, ise kendi müziğine bir önsöz kabilinden şunları şöylüyor: "2007'den bu yana müzik uğraşımı sürdürmekteyim. Herhangi bir kaygı taşımadan tamamen zihnimdeki ve gönlümdeki müziği kalemim ve dilim döndüğünce icra eden kendi halinde bir tutkunum. Hedef sadece kulak olmamalı fakat günümüzdeki birçok müzik türü sadece kulağı hedefliyor, anlamdan uzak melodiler kulağa hoş gelen ve dile pelesenk olan müzikler... Benim hedefim ruha ve kalbe dokunmak."
Blues'un hüznünden kaçmak zor
Adı Engin Yavuz. Abartmıyoruz Türkiye'de blues müziğe kafayı fena halde takan ender isimlerden. Bir nevi blues arkeoloğu, bu türde yüz yıl önce yazılmış şarkıları bulup cover'lıyor. Kendi dijital albümü de var. Rock, caz ve blues kulüplerde çok sık konser veriyor. Sosyal medyada yayınladığı klipleri de çok ilgili görüyor. Engin Blues adlı grubuyla yoluna devam ediyor. Yavuz, sahnenin ve blues'un ona ne ifade ettiğini şöyle anlatıyor: "Başlangıçta salt blues'a odaklanmak istemiştim. Araştırmaya başladıktan sonra blues'un çok kapsamlı olduğunu fark ettim. Blues'un alt türlerini incelerken blues'dan doğan türlerle de haşır neşir olmaya başladım. Swing, caz, rockabilly derken elimde kendi bestelerim için çok büyük bir materyal zenginlik oluştu. Sürekli pürüzler ve aksamalar olsa da üretmeye ve çalmaya devam ediyorum. Blues'un hüznünden kaçmak zor.
Terapi niyetine?
Emre Akbay besteci, söz yazarı, kendi şarkılarını çalıp söyleyen bir müzisyen. Müziğinden 60'lı 70'li yılların naif coşkusu, rock'ın alternatif kanadına duyduğu sevgi hissediliyor. Bir single'ı yayınlandı. Psikoloji eğitimi almış. Bu durum sakin, dipten ve derinden akan sözlerine de bir tür 'terapi' duygusu olarak yansıyor. Konserlerinde dinleyeni sakin bir yolculuğa çıkarıyor. Akbay müziğinin ve kişiliğinin kodlarını şöyle özetliyor: "Varoluşumu sürdürmek ve çoğaltmaktan başka hedefim yok."
Bir gitar sihirbazı
Briken Aliu şarkı söylemiyor. Usta bir caz gitaristi. Briken ve Arkadaşları adını verdiği, sahne elemanlarının sürekli değiştiği bir grubu var. Aynı zamanda sıkı bir gitar yapım ustası. Daha doğrusu telli enstrümanlar konusunda Türkiye'nin en büyük ustalarından biri. Kendi gitarlarını kendi yapıyor. Caz kulüplerin aranan isimlerinden. Aliu'ya göre müziğinin tek kaynağı aşk: "Müzikal kaynağım aşk. Müzikal hedefim ise benim için zamanla değişimimi izlemek ve bunun bir parçası olmak. Çalgı yapımı sihirli bir dünya ve usta çırak ile elden ele geçen bir zanaat. 10'dan fazla yeni caz gitar modeli üzerine çalışıyorum. Konser ise benim ruh kardeşlerimle iç dünyamı paylaştığım bir atmosfer"
70'ler naifliği 2000'ler sertliği
Fırat Akarsel bir akustik gitar ve yalın bir vokalle neler üretilebileceğini kanıtlayan isimlerden. Onun da bir single'ı var. Alternatif rock sularında yüzüyor. 70'lerin naif dünyasından 2000'lerin sert tınılarına kadar her şey var müziğinde. Kendi sözlerini yazıyor o da. Aynı zamanda bir fotoğrafçı Akarsel: "Müzik dışında uzun dönem yaptığım bir iş olarak fotoğrafçılık ve fotoğraf editörlüğü vardı. 2010 yılında bıraktım ve tamamen müziğe yöneldim. Güney sahillerine Gökova'ya taşındım. Yazları yoğun bir şekilde sahneye çıkıyorum. Bunun dışında her gün uçurtma sörfü yapıyorum."
Bir caz aşığı
Sanat Deliorman, alttan alta ama gürül gürül akan Türkiye caz müziğinin en önemli kadın vokallerinden. O bir caz aşığı. Türkiye'nin önde gelen caz müzisyenlerinin aradığı solistlerden. Caz kulüplerin afişlerinde Sanat Deliorman adını görmek büyük heyecana vesile olur her zaman müzikseverler için. Deliorman müzik serüvenini şöyle anlatıyor: "Reçine ve tiner kokan, içi müze kitaplarıyla dolu bir ressam evinde doğup büyüdüm. Evet alabildiğine özgürdüm! Şimdi dergi yazarı ve festival editörüyüm, albüm kapakları tasarlıyorum, Türkçe şarkı sözleri yazıyorum, kendi radyo programımı hazırlayıp sunuyorum, kendi konserlerimi organize ediyorum ve sahneye çıkıp söylediğim her şarkıda içimdeki gerçek kadın olabiliyorum, en çok da bunu seviyorum."
Deneysel tarzlara açık
Selin Sümbültepe tarzlar ötesi bir bir isim. Klasik müzik eğitimi almış ve müzik heybesinde onlarca tarz var. Kendi işlerini üretiyor daha çok. Onun konserleri sadece müzik dinlemek değil, kendini, ruhunu aramak, bulmak isteyenlerin de uğrak yeri oluyor. Deneysel tarzlara açık müziği ve sahne enerjisiyle konser mekanlarının aranan isimlerinden o da. Sümbültepe müziğini şöyle özetliyor: "Müziğim yıllardır kulağıma birikmiş olan birçok tarz arasında geziniyor, eklektik ve özgür diyebilirim."
Suriye'den hüzünlü bir ses
Rami Alausi Suriye'deki savaştan Türkiye'ye sığınan isimlerden. Asıl işi çevirmenlik. Türkiye'de bir moda dergisinde çevirmenlik yapıyor. Pek çok akrabasını, dostunu Suriye'de kaybetmiş. Bu hüzün müziğine de yansıyor. Sadece sosyal medya hesabında paylaştığı müziklerde, Ortadoğu'nun hüznüyle, deneysel müziğin zihin açan kapıları bir araya geliyor. Müthiş yanık bir Arap gırtlağı ama rock'a yakın duran bir algılayış var Rami'nin sesinde. Tüm enstrümanları kendi çalıp, vokalini yapıyor üzerine. Tüm kayıtları evinde yapıyor. Rami çok konuşmuyor. Daha çok onu dinlemenizi öneriyor. "Benim için müzik, müzik, müzik... Başka bir şey yok" diyor ve ekliyor: "Müzik beni var ediyor, acılarımı, sıkıntılarımı, yalnızlığımı dindiriyor. Başka insanlarda da bu etkiyi yaratabilirsem ne mutlu bana..."
Kalbime düşen sesler
Cansu Aslan, yabancı muadili olan kadın şarkı yazarları gibi elinde gitarı, kendi şiiri bol sözlerini müziğine katık eden bir şehir ozanı. Konserlerinde sadece kendi şarkılarını söylüyor. Aynı zamanda bir müzik öğretmeni. Müziğinde country tadı var. Özel, butik konserler düzenliyor. İzlemek için rezervasyon yaptırmanız şart oluyor çoğunlukla. Aslan kendi şiirsel üslubuyla müziğe olan bakışını şöyle anlatıyor: "Birçok şeye ait olmadığımı hissettiğim gibi müzikte de arayışlarım sürerken kalbime düşen sesler ve susların müziğine hep kulak verdim; çocukken ailemin armağanı gitarım içimdekileri dökmemde en önemli yol arkadaşım oldu... "
İstanbul'un izleri
Asena Akan da rock sularından caza doğru akan bir ses. Müziği şifa kaynağı gibi. Bazen vokal atölyeleri düzenliyor. Konserleri interaktif bir biçimde geçiyor. İzleyicileriyle iletişim kurmayı, konuşmayı seviyor. Hem dijital ortamda hem konserleriyle oluşturduğu hatrı sayılır bir kitlesi var. Akan kendisi için müziğin iletişim kanalı olduğunu söylüyor: "Müzikte en çok önem verdiğim konu iletişim. Müziğimde, çocukluğumdan beri topladığım, biriktirdiğim anıların üzerinde farklı dokuların, seslerin ve renklerin birlikteliğini barındıran İstanbul'un izleri var."
Göksan Göktaş