Alden Ehrenreich : Şanslı ve Hızlı
Bir bakıma şanslı, çünkü 13 yaşında Steven Spielberg tarafından keşfedilen Alden Ehrenreich, 30 yaşına girmeden Francis Ford Coppola, Coen Kardeşler ve diğerleriyle çalışarak başrol oyuncusu olma yolunda hızla ilerledi. Şimdi, yönetmenlerini yolun ortasında bırakan bir filmde en riskli hareketini gerçekleştiriyor: Sinema dünyasının en ikonik rollerinden Han Solo'yu üstlenmek.
YAZI ALEX PAPPADEMAS
FOTOĞRAFLAR ALEXI LUBOMIRSKI
DERLEME ERKİN ÇAM
Yeni Han Solo, Los Angeles'taki Koreatown'ın kenarındaki bir bowling salonuna kapaklı bir telefon taşıyarak geliyor.
Gerçekten de çok hoş bir kapaklı telefon. En iyisi. 2007'de bir asansörde kalsanız rahatlıkla saatlerce 'Bejeweled' (Mücevher oyunu – renkli taşları eşleştirerek oynanıyor) oynayabilirmişsiniz gibi duruyor. Ancak bu tür bir telefon, teknik açıdan geride kalmayarak taşıyabileceğiniz en düşük teknolojili cihaz ve Alden Ehrenreich, son zamanlarda bunu tercih ediyor.
"iPhone'um vardı," diyor; "Ama sonra bir gün iPhone'umu evde unuttum ve 'Aman Tanrım, çok iyi hissediyorum. Harika bir gün geçiriyorum.' diye düşündüm. Sonradan fark ettim ki bunun sebebi günde 19 bin kere e-postamı kontrol etmiyor olmamdı."
Bugün akıllı telefonu olmayan ve çevresinin biraz daha farkında olan Ehrenreich, bowling salonunun hemen dışındaki boş barda oturup diyet kola içiyor. 28 yaşında, ancak şu anda bir üniversite öğrencisi gibi daha genç görünüyor. Düğmeli kovboy kesim gömlek, rüzgârlık ve siyah yürüyüş botları giyiyor. Birkaç günlük sakalı absürt derecede keskin çene hattını yumuşatırken yüzündeki genel film yıldızı havasını ortadan kaldırıyor.
Y JENERASYONU ŞAHİNİ
28 yaşındaki Ehrenreich, 'Ön Bölüm' (Filmden önce, filmdeki olayları veya karakterleri sunan bölüm – tanıtıcı bölüm) jenerasyonunun bir parçası olarak büyüdü, ancak Qui-Gonn Jinn olarak koltuktan atladığını hatırlamıyor.
Ceket Michael Kors, gömlek Frame, jean Dolce&Gabbana, botlar Frye, BR V2-94 Bellytanker saat Bell&Ross.
Bu bowling salonunda yaklaşık üç saat oturacak ve toplamda yalnızca iki kez tanınacak ve yanına birileri gelecek. Biri onu 'Beautiful Creatures' filminde çok beğendiğini söylemek için oldukça kibar bir şekilde yaklaşan Justine ve diğeri ise hipster bıyıklı zayıf bir arkadaş, ancak o gerçekten sayılmaz çünkü Ehrenreich'ı New York Üniversitesinde birlikte bir ders aldıkları için tanıdı.
Başka kimse onu rahatsız etmiyor. Bazen gece geç saatte olmak üzere bilardo oynamak veya birinin sabah üçe kadar açık duran bir bowling salonunda görebileceği 'gerçek insanlık manzaralarını' görmek için buraya geldiğinde insanlar onu genellikle rahatsız etmiyor. Ancak tüm bunlar değişmek üzere.
Kaçakçıdan asi bir kahramana dönen Han Solo'nun daha toy bir versiyonu olarak Ehrenreich'ın başrolde olduğu, Lando Calrissian karakterine hayat veren Donald Glover'ın ve Han'ın suç hayatının parçaları olan Woody Harrelson ve Emilia Clarke'ın oynadığı 'Solo: A Star Wars Story, Anma Günü (Memorial Day)' vizyona girdi. 'George Lucas ön bölümleri'nin çıkmaya başlamasından itibaren ilk kez, 'A New Hope'ta bize sunulan bir karakteri farklı bir aktörün oynamasını kabul etmemiz isteniyor; farkındasınız, değil mi? Hem de bu herhangi bir karakter değil. Zira 'Yıldız Savaşları'nın Bogart veya Wolverine'e yakın olan tek karakteri, Joss Whedon'un kült Firefly serisinden 'Guardians of the Galaxy' filminde Chris Pratt'in oynadığı Peter Quill'e kadar kırk yıldır esprili, belalı ve pop kültürü ikonları için bir şablon oluşturan Han Solo, bu karakter!
Ehrenreich, henüz kendisine yapamayacağı bir şey sunulmamış (Francis Ford Coppola için opera, Coen Kardeşler için ip numaraları), eski matine idollerinin yüzüne sahip bir Y kuşağı üyesi. Şimdiye kadar en iyi performansı en komik olanı olabilir: Coen'lerin 'Hail, Caesar! filminde sanki Sanskritçeymiş gibi altı kelimelik konuk odası diyaloğu konusunda zorluk çeken kovboy aktör. Şimdiye kadar sergilediği yetenekleri, James Franco gibi dramlardan komedilere gidip gelebileceğini gösterdi ve emin olun, 'Star Wars' sersinin ilk yarı komedi filminin çeşitli tonlarında bu özellik faydalı olacaktır.
Ancak muhtemelen bu filmlerdeki işi, sinemaya giden çok az kişi tarafından, hatta daha az sıkı 'Star Wars' hayranı tarafından görüldü. Ancak öyle ya da böyle film tarihine ismini yazdırıyor. Göz korkutucu pop kültürü ikonunu kendi imajıyla yeniden yaratarak veya böyle yapmaya çalışıp işleri batırarak… Her iki türlü de Haziran geldiğinde bowling oynarken gerçek adını skor panosuna yazdırabileceği meçhul.
Biz görüştüğümüzde Mart'tı ve kimse Solo ile ilgili olarak fragmanlardan başka bir şey görmemişti. İlk fragman Lucasfilm logosu altında gitar distorsiyon sesiyle ve birinin 'Millennium Falcon'ı bir Marshall yığınıymış gibi açmasıyla başlıyor. Saniyeler içinde Ehrenreich'ı çaldığı landspeeder'ı sürerken görmeden önce olayı anlıyoruz. 2015 yılında çıkan 'The Force Awakens Ford'un Solo karakterini bize bir baba olarak sunmuştu ama bu film Han'ın gençlik haliyle ilgili. Ayrıca, Ehrenreich çok gizli bir toplantıda ondan önce gelen kişinin kılavuzluğuna başvurmuş olsa da bu filmde Ford taklidi yapmıyor. Görünüşe göre karakteri oynamak için daha tersyüz bir yol bulmuş: Daha şimdiden Han Solo imiş gibi davranan ancak kendini kanıtlaması gereken sert bir çaylak gibi.
Role uygun birini ararlarken filmin orijinal yönetmenleri Phil Lord ve Christopher Miller'ın (film çekilirken bunların yerine Ron Howard geldi ancak buna sonra değineceğiz) aradığı kalite az çok buydu. "Kanun kaçağı olayı gibi bir rol. Bir korsan gibi olan ama bunun altında kocaman bir yüreği olan birini istedik," diyor Lord bana yazdığı e-postada. "Harrison Ford taklidi yapılması, uzatılmış bir 'Saturday Night Live' skeci gibi olurdu," diye ekliyor Miller. "Hepimizin hatırladığı ikonik performansın ruhunu yeniden uyandırırken bize yeni ve taze bir şeyler sunabilecek birini istedik. Captain Kirk'ü oynayan Chris Pine'ın nasıl Shatner sesini kullanmadığını ve karakterin ruhunu yansıtırken nasıl kendisinden bir şeyler kattığını düşündük. Alden'ın da Han Solo konusunda bunu yaptığını hissettik."
Yönetmenler, Ehrenreich'ın gerçekten de Han için gördükleri ilk aktör olduğunu söylediler ancak ondan sonra üç bine yakın kişiyle görüşme yaptıklarını da doğruladılar. Lucasfilm'in başında görev yapan Kathleen Kennedy, sayının daha az abartılı olduğunu ve bin altı yüz kadar olduğunu söyledi ancak Ehrenreich'ın 'ilk ekran testinden' itibaren öne çıktığı konusunda hemfikirdi.
"Alden, ilk günden itibaren geçilmesi gereken kişiydi," diyor Miller; "Onu pek çok kez çağırdık, zorladık, sınırlarını test ettik ve her zaman harika bir espri anlayışıyla yeni bir şey kattı."
"Aynı anda hem klasik hem de modern bir his veriyordu," diyor Lord. "Gerçekten korkan çetin bir adam gibi görünüyordu." Kennedy'ye göre önemli bir zorlukta da başarı gösterdi: Chewbacca ile bir ekran testi.
Ehrenreich bana filmleri 'hayali bir karakterin biyografisi gibi' gördüğünü söyledi. "La Vie en Rose veya Walk the Line'ı izlediğinde karakterlerin o kişi olmasını izlersin. Veya Chaplin'in dolaba gidip kostümü bulması gibi. Verdiği his buydu."
"Bu bir topluluk savaş filmi değil," diyor Howard. "Daha öncekiler geleneksel olarak öyleydi. Kendisini belirleyen, bağımsızlık arayışı içinde olan ve ilk kez kendi aracılığıyla bir birey olarak teste tabi tutulan genç bir adam hakkında itiş kakış bir geçiş hikâyesi."
Ceket, gömlek ve jean Louis Vuitton, botlar Red Wing Heritage, çoraplar L.L. Bean
Tabii ki bu ikinci cümle 'Solo' filminin bütün amaçlarına rağmen kulağa oldukça fazla 'Star Wars' filmine benzer gelmesine neden oluyor. İki kez Oscar ödülü almış ve Lucasfilm'in resmi bir arkadaşı olan Howard, geçen Temmuz Lord ve Miller prodüksiyon başladıktan dört ay sonra görevlerinden alındığında Solo'yu yönetmek için işe koyuldu. En çok '21 Jump Street' ve 'The Lego Movie' gibi komedilerle bilinen ikili söylenenlere göre stüdyonun filmin tonuyla ilgili beklentilerini hiç karşılamadı. Kötü zaman yönetimi ve filminiz multi milyarlık Disney serisi makinesinin hareket eden bir parçası olduğunda kullanamayacağınız 'düzenleme yaparken hallederiz' yaklaşımı vardı.
Ehrenreich, Lord ve Miller hakkında "Çalışma şeklimiz açısından Ron'dan farklı bir stilleri vardı," diyor. 'Solo' filminin nasıl olabileceği konusunda emin değil. Senaryodan hoşlanmış. Yönetmen olarak onları beğenmiş. Senaryo konusundaki yaklaşımlarından emin değil.
"İlk ekran testinden itibaren fikir üzerinde bayağı oynadık. Kamera arkasında yeniden düşünerek birçok farklı şey denedik," diyor; "Bu diğer tarafların istediğinden farklı bir film ortaya çıkarıyordu. Ben ne yaptığımı biliyordum ancak bunun neye katkısı olduğu konusunda bir aktör olarak karanlıkta kalıyorsunuz. Nasıl şekillendiğini, nasıl düzenleme yaptıklarını bilmiyorsunuz. Bu nedenle, bunları görmeden fikir farklılığının ne olduğunu ya da bu farklılıkları neyin oluşturduğunu bilmek neredeyse imkânsız."
Yönetmenler ve Lucasfilm arasında geçen tartışmalarla ilgili olarak Ehrenreich her film setinde 'aktörlerin filmin yapımcılarından biri olmadığı sürece çocuk masasındaymış gibi olduğunu, arka planda olan dinamiklerin dışında kalındığını' söylüyor.
Olay gerçekleşene kadar ona Lord ve Miller'ın yerine başkasının geleceği söylenmemiş. Yönetmenler ise ona neredeyse hemen söylemiş. "'Bizi işten çıkardılar,' dediler o kadar. Daha önce bir takım anlaşmazlıklar olduğundan bahsetmişler ancak detaya girmemişlerdi. Filmin geri kalanı için bana bol şans dilediler. Kişisel açıdan baktığımda duygusal hissettim. Birlikte bir yola çıktıktan sonra ayrılıyorlardı. Onlarla çok vakit geçirdiğim için çok iyi bir ilişkimiz vardı ve beni role onlar seçmişti. Ancak o noktada sanırım onlar da bu karara katılıyordu. 'Olan biten bu,' der gibi. Bana böyle söylemediler ancak ben böyle hissettim." Ehrenreich, basın ve hayranların çıkardığı, kendisinin Kennedy'e gidip Lord ve Miller ile ilgili endişeleri olduğunu söylemesi dedikodusunun "Kesinlikle doğru olmadığını," 'insanlar bir tehlike veya benzer bir şey altında olmadığı sürece' böyle bir karar vermeyi aklına bile getirmeyeceğini söylüyor.
Ayrıca, Lucasfilm'in Lord ve Miller'ı performansı üzerinde çalışması için bir oyuncu koçu (daha sonra yazar-yönetmen Maggie Kiley olduğu belirlendi) getirmeye zorlaması konusundaki hikâyenin de yanlış nitelendirildiği konusunda ısrarcı: "Bir noktada birkaç hafta boyunca konuşmaların bir parçasıydı, ancak olay tamamen bundan ibaretti," diyor Ehrenreich. (Lord ve Miller, Kiley'nin önceki filmlerde de birlikte çalıştıkları biri olduğunu ve kendisini Solo'ya kendilerinin yanı sıra tüm kadro için bir kaynak olarak getirdiklerini söylüyorlar.)
UZAKLARA BAKAN GÖZLER
Ehrenreich, daha önce görülmemiş Orson Welles görüntülerine bayılan gerçek bir film kurdu.
Ceket ve gömlek Calvin Klein Jeans, güneş gözlüğü Cartier.
Peki ya Howard'ın işe başladığını veya (nereden okuduğunuza bağlı olarak) Lord ve Miller'ın kovulduğunu duymaları üzerine Solo ekibinin birden alkışlamaya başlamasıyla ilgili çeşitli hikâyeler?
Ehrenreich, "Bu tamamen saçmalık. Bir ekibin bunu yapması Lord ve Miller'dan nefret etmeleri anlamına gelirdi ki burada böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildi."
Lord ve Miller'ın gitmesi ile Howard'ın gelmesi arasında neredeyse üç hafta prodüksiyon karanlıkta kaldı. Ehrenreich, "Bu süreçte 'Anlaşamadığın biri gelirse ne olacak? Tamamen farklı bir vizyona sahip biri gelirse ne olur?' diye düşündüm," diyerek itirafta bulunuyor. Ancak Howard'ın ekibin ve oyuncuların kalbini kısa zamanda kazandığını da ekliyor. "Herkes biraz sinirliydi ancak Ron gelip herkesin moralini yükseltme ve herkesin A, zaten çekmiş olduğumuz şeylerle ilgili (çünkü bence zaten çektiğimiz birçok şeyin iyi olduğuna inanıyordu) ve B, bir sonraki parçaların yönetimiyle ilgili heyecanlanmasını sağlayan bir yeteneği vardı. Alengirli bir durumdan nasıl kurtulacağını biliyordu ve neredeyse birinci veya ikinci günde herkes yeniden filmle ilgili heyecan yüklendi." (Lord ve Miller'ın adı filmin jeneriğinde baş yapımcı olarak geçti. Dâhil olan herkes onların çektiği materyalin ne kadarının nihai filmde olduğu konusunda kapalı kutu.)
Ehrenreich'ın bu konuda konuşmaktan pek hoşlanmadığını anlayabiliyorsunuz ancak filmle ilgili gizlilik yemini etmek ve bu nedenle belirsiz olmayan bir şekilde onu kötü düşüncelere karşı savunamamak da biraz sinir bozucu. Ancak ağzından herhangi bir şey kaçırmadan belirtebileceği bir şey var ki o da 'Star Wars' filmlerinin başta hep biraz berbat olduğudur.
"A New Hope'un çekilmesiyle ilgili izlediğim belgeselleri hatırlıyorum," diyor Ehrenreich. "R2-D2'lar dağılıyor ve çölden çekmeleri gereken şeyin neredeyse çeyreği kadarıyla geri dönüyorlar. Bu kadar büyük bir şeyin biraz zorlu olması aslında onun DNA'sında var."
HAN SOYU
Ehrenheich iki tane daha Solo filmi için imza attı.
Gömlek ve jean Calvin Klein Jeans, tişört Calvin Klein Underwear.
Tanışmanızın üstünden 15 dakika geçtiğinde Ehrenreich bana nerede büyüdüğümü, okula nerede gittiğimi, okulu bırakmaya neden ve ne zaman karar verdiğimi sordu. Daha önce de film yıldızları bana benimle ilgili kibar sorular sormuştu ve nasıl hissettirdiğini biliyordum. Bu kez durum böyle değildi. Ehrenreich, gerçekten ilgili duruyordu; benimle iletişim kurmak istiyordu. Benim gibi birine böyle davranıyorsa birden birinci sınıf yönetmenlerin onu neden ilgi çekici bulduğunu anlamak kolaylaşıyor (yeteneğini bir kenara bırakırsak): Bir filmi devam ettirecek kadar yakışıklı ama onlara kendilerini hatırlatmaya yetecek kadar meraklı.
"Tamamen bir bilgi delisi," diyor Ehrenreich'ı 2009'da aktörün ilk filmi Tetro için seçen Coppola; "60'lar ve 70'lerdeki New York hakkında her şeyi bilmek istiyordu. Alden, mümkün olduğunda bir şeyler öğrenmeyi gerçekten seviyor."
Onu heyecanlandıran şeyler genellikle birçok genç aktörün sıkıcı bulacağı şeyler: Kennedy'nin kocası ve eski prodüksiyon partneri Frank Marshall bir Netflix filmi olarak bir araya getirirken Orson Welles'in bitmemiş 'The Other Side of The Wind' filminden biraz izleyebilmek veya 2016 yılında çektikleri Rules Don't Apply filminde yönetmeni olan Beatty ile oturup Beatty'nin Robert Towne ve Aaron Sorkin ile David Mamet ve Elaine May'den senaryosuyla ilgili aldığı notlarla ilgili konuşmasını dinlemek.
Ehrenreich, May ile vakit geçirme şansı kazanmış ve bunun 'rüya gibi' olduğunu söylüyor. John Cassavetes ve Peter Falk'un talihsiz kaçak mafya üyeleri olduğu 1976 yapımı Mikey & Nicky filminin büyük bir hayranı.
"Warren Beatty'nin söylediğini hatırladığım şeylerden biri Jodie Foster ile bir keresinde ünün esas değerinin ne olduğu konusunda konuşmuş olduklarını söylemesiydi. Onun için esas değerin erişim olduğunu söylemiş ve bu Beatty'nin ve benim çok hoşumuza gitti. Benim için işlerine hayranlık duyduğum bu insanların çevresinde olmak ve işle ilgili onlara gerçekten spesifik sorular sorabilmek harika bir şey. İşin en eğlenceli yanı bu oldu. Büyürken bu filmleri izlemek ve sonrasında 'Bunu neden yaptın? Şunu neden yaptın? Neden burada bunu seçtin?' gibi soruları sorabilmek…"
Ehrenreich, çocukluğunu Los Angeles'ın sınırları içinde kalan ufak bir kasaba olarak tanımladığı Pacific Palisades'te geçirmiş. Palisades gibi zengin bir yerleşim bölgesini ancak sizin zengin yerleşim bölgenizse böyle tanımlarsınız. Babası, Ehrenreich'ın hakkında konuşmak istemediği trajik koşullar altındayken, Ehrenreich yalnızca yedi yaşındayken vefat etmiş. Annesi filmleri seven bir dekoratör.
Birlikte geçirdikleri yaşam Ehrenreich'a göre 'çoğunlukla sanat ve estetik üzerine konuşma' şeklindeymiş ancak The Godfather gibi R-dereceli filmleri izlemek için kaçıp büyükannesinin evine gitmesi gerekiyormuş.
Santa Monica'daki sanata odaklanan özel okul Crossroads'a gitmiş ve hafta sonları yeniden sahneye konan yerel oyunların peşinde koşuyormuş. Birçok gelişmekte olan sinema hastası gibi o da kısa sürede kendi filmlerini çekmeye başlamış. "Ben ve arkadaşım Gianni, sadece eğlenmek için aklımıza gelebilecek en saçma şeyleri yapardık," diyor Ehrenreich. "Özetle şu anda YouTube'da yapacağınız şeyler."
Ancak o ve Gianni, Gianni'nin kuzenlerinden birinin arkadaşı olan bir kız tanıyormuş. Kız onların aptal filmlerini izlediğinde gülüyormuş. Sonunda onlardan yaş kutlaması töreninde gösterebileceği bir film çekmelerini istemiş.
"Kızın evine gittik ve beni onun peşinde koşarken çektik," diyor Ehrenreich. "Ona aşığım, kendisine onunla ilgili bir şarkı söylüyorum, o beni reddediyor ve ben de ağlayıp toprak yiyorum. Sonra 10 yıl sonrasına atlıyoruz, o evleniyor ve ben de bir kimono içinde çığlık atıyorum."
Video partide sürekli oynatılmış ve konuklardan biri de Steven Spielberg adlı bir aile arkadaşıymış. Yönetmen o gün Ehrenreich'ta bir şey görmüş: film için her şeyi yapabilme isteği. Ancak o gün tanışmamışlar çünkü (hikâyenin en iyi kısmı da bu) Ehrenreich yaş kutlamasında değilmiş. Bir Latin kulübü etkinliğindeymiş. "Kızların beni arayıp kıkırdağını ve Spielberg'ün partide olduğuyla ilgili bir şeyler söylediklerini hatırlıyorum," diyor Ehrenreich. "Beni kandırmak için aradıklarını düşünmüştüm. Ancak sonrasında DreamWorks üst yöneticisi Leslee Feldman, annemi aradı."
Ehrenreich, bu konuşmanın üzerine bir temsilci tutmuş. Sonrasında birkaç yıl boyunca hiçbir şey olmamış. Ta ki yapımcı ve uzun süredir rol dağıtımı gurusu olan Fred Roos ile görüşene kadar. Bu görüşme, Roos ile uzun süredir çalışan Francis Ford Coppola ile görüşmesine yol açmış. Francis, Arjantin'de geçen, reşit olmayla ilgili bir film olan 'Tetro' için gerçekten 18 yaşında olan birini arıyormuş. Coppola, rol için yarım düzine aktörle görüştüğünü söylüyor. "Gerçek yaşamda olduğu gibi. Bir partiye ya da etkinliğe gidersiniz ancak sonraki gün aklınızda herhangi bir nedenle bir iki kişi takılır durur," diyor. "Ya sizi iyi yönden etkilemişlerdir ya da kötü yönden, ancak onları aklınızdan çıkaramazsınız. Bu genellikle rolü verebileceğiniz en iyi kişi olduğunun göstergesidir. Alden için de söz konusu buydu. Aklınızdan çıkmayacak özellikleri vardı."
Bu sırada bowling salonundaki barmen saat öğlen üç olmasına ve orada yalnızca biz olmamıza rağmen ortamı canlandırmak istermiş gibi 2 Chainz ve Drake'in 'No Lie' şarkısını açıp sesini yükseltiyor. Ehrenreich, kayıt cihazıma endişeyle bakıyor.
Sokağın karşısındaki Sizzler'ı çok iyi bilen birinin havasıyla "Gidebileceğimiz başka yerler var. Sokağın karşısında bir Sizzler var," diyor.
Oraya gitmek yerine bowling salonunun farklı bir köşesinde, yaklaşık 1964 yılından beri bir sonraki müşterisini beklerken hiç dokunulmamış gibi görünen bir kahve tezgâhının karşısında başka koltuklara geçiyoruz.
"Orson Welles'in çok genç yaşta başarılı olmayla ilgili söylediği bir şeyi duyduğumu hatırlıyorum," diye devam ediyor Ehrenreich. "Şöyle demiş: Durum biraz Wile E. Coyote'ninkine benzer. Uçurumdan atlarsın ancak aşağı bakana kadar uçurumun kenarını geçtiğini fark etmezsin."
"Ve bu da benim aşağı bakmamdan öncesiydi," diyor, Buenos Aires'te Coppola ile 'Tetro'yu çekmekten bahsederken. "Benim için orada olmak çok romantik ve heyecanlı bir şeydi."
KENDİ YOLUNU ÇİZİYOR
Ehrenreich, Harrison Ford ile tanışma konusunda endişeliydi ancak onun 'gerçek bir centilmen' olduğunu gördü.
Ceket ve pantolon Berluti, gömlek Onia, botlar Armando Cabral.
Şunu hayal edin: Bir gün lisedesiniz (Oyunculukla ilgili bir sürü çocuğun olduğu lüks bir lise ama olsun.). Birden Francis Ford Coppola'nın Napa'daki üzüm bağında ilk filminiz için ekran testi yapıyorsunuz. Sonrasında 18 yaşınızda ilk filminizde oynamak için yabancı bir ülkede kendi dairenizde yaşıyorsunuz. Çekimler sizi o kadar içine çekiyor ki bir filmde sanat ya da rol yapmaktan bahsederken sette misiniz, değil misiniz farkında olmuyorsunuz.
Ehrenreich'a 'Tetro'nun bir aktörün yapmak zorunda olduğu diğer birçok türde işi bozabilecek bir deneyim olduğunu söylüyorum. "Kesinlikle," diyor. "Evet, biliyorum. Biliyorum."
Bu, konuşmamızın başında 'Star Wars' hakkında henüz çok konuşmamışken oluyor, ancak bir anda ortamdaki bariz gerçek haline geliyor. Birkaç gün önce Coppola ile konuştuğumuzda bu tür projelerin bir aktörün yaşamı üzerinde nasıl etki sahibi olduğunu düşünürsek Ehrenreich'ın Han Solo olarak nasıl olacağını sorduğumda bana söylediği bir şeyi belirtiyorum.
"Yalnızca bir rolü oynamak zorunda kalacaksa, sürekli kendini yeniden keşfetmeyi ve onun ilgisini çekecek yeni renkler katmayı öğrenmek zorunda kalacak," dedi Coppola. "Çünkü onun, işe gidip ücretini aldıktan sonra evine dönecek bir insan olduğunu sanmıyorum."
Tetro'dan sonra Ehrenreich yaklaşık dört yıl boyunca New York Üniversitesine gitti. Bir sömestr sonrasında Tisch'den üniversitenin kendi branşını oluşturma temelli Gallatin School bölümüne transfer oldu. Oyunculuk ve yönetmenlik yapabileceği bir yer olması için birkaç arkadaşıyla bir tiyatro topluluğu kurdu. Boş zamanlarında Film Forum'da (indie filmleri ve yeniden sahneye konan şeyleri gösteren bir West Village kurumu) bir sürü film izledi. Tetro vizyona girene kadar kimseye bir Francis Ford Coppola filminde oynadığını söylemedi. Neredeyse film kariyerinin boş geçmesine izin verecekti. "Okuldayken hâlâ seçmelere gidiyordum," diyor, "ancak eskisi gibi çaba göstermiyordum. Okul için çaba gösteriyordum."
Ancak okuldayken iki şey oldu: 'Tetro' vizyona girdi ve Ehrenreich, Warren Beatty ile tanıştırıldı. Aktör-yönetmen-senarist olan Beatty sonunda 'Rules Don't Apply'ı çekmek istiyordu ve Frank Forbes rolü için Ehrenreich'ı istiyordu.
"Sanırım onunla ilk görüşmemiz dört saat sürdü," diyor Ehrenreich. Bu vaktin çoğunun onun Beatty'ye soru sormasıyla geçtiğini de ekliyor. "Warren eski Hollywood'da bulunmuştu ve Francis'in tanımadığı insanlar tanıyordu. Kazan'ı tanıyordu. Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor, John Wayne, Bette Davis hakkında hikâyeler duymak çok güzeldi. Warren'ın tanıdığı insanlar bunlardı."
Beş yıl boyunca Beatty filmi yüksek profilli bir aktör yerine Ehrenreich ile yapabilmek için gerekli finansmanı edinmek için çalıştı. Söylentilere göre Frank Forbes rolü için Shia LaBeouf, Andrew Garfield ve Justin Timberlake düşünülüyordu ve Ehrenreich, Beatty'nin onu daha büyük bir isim için kenara atacağını düşündüğünü söyledi. "Bunu kendisi söylemiyordu ancak başkalarıyla da görüştüğünü bir şekilde biliyordunuz," diyor. Alden Ehrenreich, kafasını karıştıran bu tip düşüncelerine rağmen Beatty'le iletişimini hep sıkı tuttu. Geceleri onunla telefonda konuşuyor ve onu ziyaret ediyordu. Buna karşılık Beatty de onu küçük tiyatro salonunda izlemeye geliyor, oyunun ardından birlikte yemeğe çıkıyorlardı.
Ehrenreich, harekete geçmeyi seven biri. Nitekim, Beatty'den rolü kapmıştı. Han Solo da bu minvalde bir hikâye. 'Hızlı ve şanslı' başlığını atarken kariyerinin şimdiye kadarki özetini aklımıza getirmiştik. Tam onu tarif eden bir başlık… Ehrenreich, 30'lu yaşları itibariyle daha da yükselecek, bizleri şaşırtmaya (belki de şaşırtmamaya) devam edecek; buna eminiz.
Yolu, tam olarak açık. Zira o yolu, kendi belirliyor, çiziyor.