Soru Cevap: Jake Gyllenhaal
Cartier Santos-Dumont’un marka yüzüyle başarısızlık, aksiyon kahramanı olmak, tiyatro ve erkek olmanın anlamı üzerine konuştuk.
- Kültür Sanat
- Cumartesi 16:22 | 16 Kasım 2019
Röportaj Norman Tan
ESQ: Cartier-Santos ismini, "En kötü zamanlarda bile cesaretsizliğe kapılma, başarısızlığını yeniden başlamak için kullan" sözünün sahibi Brezilyalı pilot Alberto Santos-Dumont'dan aldı. Bir aktör olarak bu söze bakış açın nedir?
Jake Gyllenhaal: "Başarısızlıklarımızdan başarımıza kıyasla daha çok şey öğreniriz. O halde neden başarısız olmuş insanlardan da bir şeyler öğrenmeyelim?" diye muhteşem bir söz de var. Ben bu ikinci sıradaki insanlara önem veren bakışa yakınlık duyuyorum. Başarısız olduğun an, geriye bakmak için en uygun zaman çünkü verdiğin kararları ve değişiklikleri içeriyor. Yeniden doğuş duygusu da o andan sonra geliyor. Bu sebeple, umutlu olmamız, gitmek istediğimiz bir yolumuzun olması ve ona inanmamız gerektiğini düşünüyorum. İçgüdülerine güven. Sürekli başarısızlıklarına bakamazsın, bu doğru da değil. Başaramadığın anda,
ardından ders de geliyor.
ESQ: Ekstrem karakterleri oynamayı seviyorsun ve onları bize çok samimi bir yolla sunmayı başarıyorsun. Nightcrawler'daki Lou Bloom, Velvet Buzzshaw'daki Morf Vandewalt ve Spider-Man: Far From Home'daki Mysterio karakterlerini kabul etmenin nedeni neydi?
JAKE GYLLENHAAL: Temel olarak, insanların neden böyle olduklarını anlamak istiyorum. Geçmişte kişilerle ilgili önyargılarımın beni onları keşfetme arzumdan uzaklaştırdığını fark ettim. Artık ne zaman bir önyargıda bulunsam nedenini merak ediyorum. Ve ne zaman bu nedeni araştırsam, kendim hakkında yeni bir şeyler öğreniyorum.
ESQ: Spider-Man: Far From Home, Marvel Evreni'ne girdiğin ilk rol ve ilk kez bir aksiyon kahramanını oynuyorsun. Beklentini karşılayan bir deneyim miydi? Bu kararı vermek sana göre riskli miydi, yoksa heyecan mı duydun?
JAKE GYLLENHAAL: Heyecan vericiydi, bir yandan da riskliydi çünkü açıkçası böyle bir karakteri canlandıramayacağımı düşünüyordum. Yapabildiğimi keşfetmek benim için şaşırtıcıydı. Prodüksiyonun büyüklüğü, ekip ve süreç de öyle. Sürekli atlayıp zıplıyorsun ve herkes yaptıklarını destekliyor. Senden sadece hareketleri yapman bekleniyor.
ESQ: Bu evrenin hayranları da çok tutkulu.
JAKE GYLLENHAAL: Kesinlikle, muhteşemler! Birkaç ay önce Comic-Con etkinliği için Brezilya'daydık ve katılım olağanüstüydü. Görünce, "Aman Tanrım!" dedim. Devasa bir kalabalık vardı.
ESQ: İngiliz oyuncu Tom Holland'la birlikte çalışmak nasıldı? Sosyal medya hesaplarına bakılacak olursa, bayağı iyi anlaştınız.
JAKE GYLLENHAAL: Ona hayranım. Çok iyi bir adam, ailesi onu çok iyi yetiştirmiş. Kibar, eğlenmeyi de seviyor. Kesinlikle bağnaz biri değil. Farklı jenerasyonlardan olmamızı da seviyorum. Gençler de, yaşça büyük olanlar da ona hayranlık duyuyor. Genç yaşında elde ettiği bunca başarıya bakınca, yaşıtlarından çok ileride bir tecrübesi var üstelik.
ESQ: Sea Wall/A Life oyununu da yeni bitirdin. Sana göre tiyatro ile sinema arasında büyük farklar var mı?
JAKE GYLLENHAAL: Bence var. Sahnedeyken kendimi kamera önüne kıyasla daha evde gibi hissediyorum. Oynamak için daha büyük bir alanın var. Ayrıca daha net seçimler yapman gereken bir yer. Film çekerken zamanın çok, hareketlerin ve kararların daha sınırlı. Sahnede ise performansın bir grup insanın önünde teste tabii tutuluyor. Hatalar olabiliyor ama sonuçta hatalar da keşfe dahil.
ESQ: Sea Wall/A Life babalıktan bahsediyor. Sana göre günümüzde erkek olmanın anlamı değişti mi? Sinema ve tiyatroda, erkeklerin modern zamanda yüzleştiği konularla ilgili yeterince hikaye anlatıldığını düşünüyor musun?
JAKE GYLLENHAAL: Çalıştığım sektörde hâlâ erkekliği güçle ilişkilendiren klişe fikir hüküm sürüyor. Dürüst olmam gerekirse, hiçbir zaman kendimi tam olarak bu fikre dahil hissetmedim. Sektördeki duruşumdan da pek emin değilim. "Tamam, buna uyacağım ve benden bekleneni yapacağım" diye düşündüm hep ama zamanla aslında normlara uyamadığımı fark ettim. Büyük bir parçam sektörün beklentileri ile uyumlu olsa da, bir yanım hakim olan anlayışa aykırı düşüyor.
ESQ: Yaptığın seçimleri, oynamayı tercih ettiğin karakterlere bakarak da yorumlayabiliriz.
JAKE GYLLENHAAL: Evet, Spider-Man filminde rol almak harikaydı ama Donnie Darko gibi filmlerde oynamayı da seviyorum ve bazı insanlar neden karanlık seçimler yaptığımı soruyor. Oysa bana karanlık gelmiyor. İçinde karanlık noktalar olabilir ama aynı zamanda çok eğlenceli. Erkek olmanın anlamını, oynadığım karakterlerde aradığımı düşünüyorum.
ESQ: Peki, rollerinden yola çıkarak erkek olmak hakkında keşfettiğin en önemli şey ne oldu?
JAKE GYLLENHAAL: Erkeklik ile kadınlık özellikleri arasında bir denge olduğunu ve erkek olmanın sevdiğin şeye sarılmak demek olduğunu öğrendim. Moda buna iyi bir örnek olabilir. Mesela ben çocukken "havalı" şeyleri severdim. Çocukların tuhaf, parlak kıyafetler giydiklerini, enteresan sırt çantaları taktıklarını görürsünüz. İnsanlar, "Çocuk işte" diye düşünür. Ama bazıları yetişkinken de, "Bu tuhaf sırt çantasını ve ayakkabıları giymeye devam edeceğim. Çünkü onları seviyorum ve beni mutlu ediyorlar" diye düşünür. Bence erkek olmak da öyle bir şey; sevdiğin ve seni mutlu eden şeye sarılmakla ilgili.
ESQ: Modadan bahsetmişken, Cartier gibi köklü bir markanın yüzü olarak, stil sahibi olmakla ilgili bir baskı hissediyor musun üzerinde? Ne giydiğine, nasıl göründüğüne eskisine kıyasla daha fazla dikkat ediyor musun?
JAKE GYLLENHAAL: Bunun üzerine kafa yormam ve girdiğim ortama uygun giyinmem gerektiğinin bilincindeyim; ötesi beni ilgilendirmiyor. İnsanlar yargılamak isterlerse, ne giyersem giyeyim yargılarlar. Bu fikir beni rahatlatıyor. Diğer yandan, özel davetler için giyinmek bana iyi hissettiriyor; benim için üniforma giymek gibi bir şey.
ESQ: Sosyal medyaya yeni dahil oldun. Bu dünyaya katılmaya nasıl karar verdin?
JAKE GYLLENHAAL: Aslında hâlâ kararsızım! Şu an tek ayağımı sokmuş durumdayım... Sosyal medya insana bir şekilde sahtekar olduğunu hissettiriyor. Tıpkı filmler gibi burada da dürüst olmak zor.
ESQ: Kendini filmde mi, tiyatroda mı daha çok ortaya koyabiliyorsun? Tiyatronun daha görkemli jestler gerektirdiği doğru mu?
JAKE GYLLENHAAL: Ben farklı bir açıdan bakıyorum. Bir filmde performans dev bir kadro tarafından yaratılıyor, sadece aktöre bağlı değil. Tiyatronun güzel yanı ise işin senden ve yaptıklarından ibaret olması. Bir aktör olarak neyi temsil ettiğin çok açık. Ben sahnede büyük oynamak gerektiğine inanmıyorum. Sea Wall/A Life'ta Tom Sturridge ve ben, normalde nasıl konuşuyorsak öyle konuşmaya ve nasıl hissediyorsak onu yansıtmaya çalışıyoruz. Asıl mesele anda olmak. Bu bir sunum, bir temsil değil.
ESQ: Hangisi daha önemli; iyi bir senaryoya sahip olmak mı, iyi bir yönetmenle çalışmak mı?
JAKE GYLLENHAAL: İyi bir yönetmen. Böyle diyorum çünkü iyi bir senaryosu olmasına rağmen iyi veya kötü çekilmiş birçok film var. Bana göre iyi bir senaryoyu yorumlayabilmek için iyi bir yönetmene ihtiyaç var ve bazen kötü bir senaryo bile iyi bir yönetmenlikle kurtarılabilir. Nihayetinde film, yönetmenindir.