ESQ Özel | Cem Güventürk'e sorduk
Röportaj: Damla Yüce
Karikatür dünyasının genç ve yetenekli ismi Cem Güventürk bazen kendimize bile itiraf edemediğimiz duyguları çizip "İşte tam ben bu!" diyeceğimiz tespitlerde bulunuyor. Gönlümüzde birikenleri ustalıkla yansıtıyor çizgilere. Ruh halimiz ne olursa olsun mutlaka bir noktada bizi kucaklıyor, Cem Güventürk karikatürlerinde kendimizden izler buluyoruz.
Genç ve yetenekli karikatüristle samimi söyleşimizde, hakkında en çok merak edilenlere de yanıt bulduk.
1. Karikatür maceranız nasıl başladı?
Çizmek aslında küçük yaşlardan beri hep hayatımda olan bir yetenekti. Ortaokulda mizah dergileriyle tanıştım, okumaya başladım. Lisede artık 'ben de yapabilirim dediğim dönemlere geçtim. Daima çizmek ve anlatmakla ilgili bir mesleğim olacağını hayal ediyordum. Üniversite eğitimimi de bu alanda aldım ve 2015 yılında profesyonel kariyerim Penguen'le başladı, halen Uykusuz ve Kafa dergilerinde devam ediyorum.
2. Hayatınızda karikatür olmasaydı şu anda kendinizi nerede görürdünüz?
Karikatür ve çizmek hayatımın tamamını oluşturan şey aslında. O yüzden bunların eksikliğinde muhtemelen çok boşlukta hissederdim. Çünkü çizmek, anlatmak bir ifade şekli kendinizi dışa vurmanın bir yolu ve özellikle sanatla uğraşıyorsanız ifade ettikçe kendinizi tamamlayabiliyorsunuz.
3. Çizimlerinizde ilham aldığı biri var mı?
Biri veya özellikle bir olay olmuyor, aslında birçok saptamanın ve gözlemin sentezi olarak ortaya çıkıyor. Tek bir kişi veya odaklı olsa çok kısır bir alan olurdu, ben her konuyla ilgili hayatın her parçasına her insana dahil öyküler çizmeyi seviyorum. Bu konuda kendimi sınırlamak istemem.
4. Karikatürlerinizde kendi hayatınızdan kesitler mi yoksa başka insanların gözlemleri mi daha çok yer alıyor?
Her ikisi de, az önce bahsettiğim gibi muhakkak öykülerin içinde kendime dair şeyler oluyor, bir tecrübe veya bir anıdan yola çıkılmış done gibi belki de. Ama gözlemlediğim, incelediğim bir fotoğraf karesi de, filmin bir sahnesi de, günlük hayatta şahit olduğum bir diyalog da öykülerin içinde yer alabiliyor. Bunu oluşturan çeşitliliği seviyorum diyebilirim.
5. En sevdiğiniz çizim hangisi?
Böyle bir ayrımım yok, her öykü bizzat beni de içerdiği, o dönemki ruh halimi yansıtan şeyler olması sebebiyle özel birer kayıt gibiler benim için. Günlük tutmak gibi bakıyorum buna, bana hissettirdikleri çok farklı şeyler olan öyküler var, ama bunları kendi içlerinde bir sıralamaya sokmak doğru olmaz, aynı zamanda bir öyküye bakışım zamanla iyi veya kötü şekilde değişebiliyor.
6. NFT hakkında düşüncelerin neler?
Nft yeni yeni öğrenmeye başladığımız bir alan. Görselin biricikliğinin korunması anlamında sanatçıya iyi bir imkan sağlayan bir yapı. Sadece çizerler için değil, fotoğraf, video gibi görsel sanatlar için de yeni bir ufuk. Türkiye'de çok başarılı sanatçılarımız var, bu alanda işlerini dünyaya gösterebilmek için de bir fırsat.
7. Türkiye'de bu kadar genç bir yaşta toplum tarafından bu kadar tanınıp, sevilmenin yanı sıra bu denli başarılı bir sanatçı olmak nasıl bir his?
Tanınmaktan çok insanların yakın bulmaları, yıllardır tanışıyormuşuz hissine kapılmalarını seviyorum. Sonuçta ne kadar farklı gibi görünsek de aslında çok benzer şeyler yaşayıp hissediyoruz. Bu anlamda yalnız hissetmemeleri, onları anlayan onlarla bir sırrını paylaşan biri olmak beni iyi hissettiriyor.
8. The Person projeniz nasıl doğdu?
Daha önce Uykusuz dergisinde çizdiğim 'Kişiler' serisinin genişletilmiş versiyonu diyebilirim. 8 karelik bir çizgi öyküydü bu ve yayınlandığı dönem bunun bir koleksiyona dönüşmesi için çok fazla mesaj almıştım. Üzerinde çalışmaya başladım ve 8 kişi 365 el çizimi kişiye dönüştü. Bunlar 3 boyutlular ve başka sanatçılardan the person yorumları ekledik. Çok yoğun bir ilgiyle kısa sürede tükendi. Benim de çok içime sinen, yaklaşık 20 kişilik bir takımla beraber yürüttüğümüz çok güzel bir proje oldu.
9. Projenin gelirinin bir kısmıyla da Darüşşafaka Cemiyeti'ne bağışta bulunarak takdire şayan bir örnek teşkil ettiniz. Neden Darüşşafaka Cemiyeti?
Ben eğitim alanında her zaman öğrencilere destek sağlamaktan büyük mutluluk duyan birisiyim. Darüşşafaka Cemiyeti de hepimizin bildiği üzere Türkiye'nin eğitim alanındaki ilk sivil toplum kuruluşu. Anne veya baba kaybı yaşamış çocuklara, 8 yıl ücretsiz olarak kolej düzeyinde yatılı eğitim fırsatı tanıyan Darüşşafaka'nın 159 yıllık tarihinde çok sayıda bilim adamı, sanatçı ve profesyonel isimler de eğitim almış. Tarihine ve başarılarına baktığımızda Türkiye için gerçekten en değerli eğitim kurumlarının başında geliyor Darüşşafaka. Kurulduğu ilk günden bugüne de hep bağışlarla ayakta kalan bir kurum olduğunu bildiğim için The Person vesilesiyle çocukların eğitimine katkı sağlamaktan çok mutluyum. Proje kapsamında Darüşşafaka için de kurumun misyonu olan 'Eğitimde Fırsat Eşitliği' için bir çizim gerçekleştirdim. Bundan sonraki projelerimde de mutlaka Darüşşafaka'nın destekçisi olmaya devam edeceğim. Umarım bu konuda bir farkındalık yaratabilir ve bu değerli kuruma sağlanan desteklere ben de katkıda bulunabilirim.
10. The Person için gelecek projeleriniz neler?
NFT'lerde özellikle çoklu koleksiyon tipi projelerde bir roadmap'iniz olur. Baştan projeyle alakalı koleksiyonere veya bu projeye ilgi duyan kişilere yönelik bazı faydalar içeren bir yol haritasıdır. Biz de The Person'da bu yol haritamızı beş başlık altında topladık. Mağaza, Ajans, Fayda, Akademi ve Etkinlik başlıkları üzerine çalışmaya başladık. The Person için en önemli ilkemiz her zaman başta sunduğumuz tüm bu başlıkların altını doldurabilmek ve bu ailenin bir parçası olan herkesi memnun edebilmek.