Bir Tasarımcının Stüdyosunda: Ekin Ergök
“Tasarımlarımı DiCaprio’nun elinde görmek çok güzel bir duygu.”
"Tasarımlarımı DiCaprio'nun elinde görmek çok güzel bir duygu."
Röportaj Ece Büyükçolpan
Türkiye'den sonra New York'ta tasarım kariyerinize devam ettiniz ve bir stüdyo kurdunuz. Tasarım stüdyonuzun hikâyesi nedir?
Tasarım kariyerime New York'ta devam etmek benim için büyük bir adımdı. Başlarda buranın hızlı ve rekabetle dolu tasarım sektörüne girmek için normalin çok üstünde bir disiplinle başarı göstermem gerekti. Öncelikle freelance işler alarak ismimi duyurmaya başladım. 2018'de Brooklyn'de tasarım stüdyosu kurdum. Zaman içerisinde marka tasarımı ve illüstrasyon konularında yoğunlaştım ve birçok ünlü mekân, özel kulüp ve prestijli moda markaları ile işbirlikleri gerçekleştirmeye başladım. Bu sayede portföyümü geliştirdim. Şimdilerde ise &LANA firmasında Sr. Grafik Tasarımcı olarak çalışıyorum ve uluslararası bir çok markaya tasarımlar üretiyorum.
Neden kariyeriniz için New York'u tercih ettiniz?
Bence New York, dünya genelindeki tasarım ve yaratıcılık alanında bir merkez. Burası tasarımcılar için büyüleyici bir ilham kaynağı ve rekabet ortamı. Ayrıca, kariyerimi uluslararası düzeye taşıyabileceğim birçok fırsat sunuyor.
Bu mesleğe yönlenmenizde sanatçı kimliğe sahip bir aileye doğmanın, anneniz oyuncu Hatice Aslan'ın mutlaka bir etkisi olmuştur. Siz bu etkiyi nasıl anlatırsınız?
Ailemden öğrendiğim en değerli şeylerden biri, sanatın ve tasarımın hayatın her yönünü etkileyebilecek güçlü bir ifade aracı olduğuydu. Bu etki, tasarıma olan ilgimi derinleştirdi ve sanatsal bir vizyonun önemini benimsememe yardımcı oldu.
Yeni fikir üretirken zorlandığınız oluyor mu? Yaratıcılığın sürekliliğini nasıl sağlıyorsunuz?
Zaman zaman zorlanıyorum. Ancak araştırma yapmak, film, müzik, kitap gibi çeşitli kaynaklardan ilham almak, yeni fikirler üretme sürecimde büyük rol oynuyor. Sürekli öğrenmeye ve keşfetmeye açık olmak, yaratıcılığımın sürekliliğini sağlamama yardımcı oluyor. Mesela geçenlerde saatlerce 18. yüzyılda yapılan köprülerle ilgili araştırma yaparken gördüğüm bir motif bana inanılmaz ilham verdi.
Tasarım yaklaşımınızı ve üslubunuzu üç kelimeyle nasıl tanımlarsınız?
Organik, dikkat çekici, özgün.
Sizi tasarım okumaya iten ilk "iş" ve tasarımcı hangisiydi? İlham aldığınız bir sanatçı var mı?
Küçükken okuduğum çizgi romanların tasarıma yönelmemde büyük bir etkisi olduğuna eminim. Onun dışında 90'lar sonu çok dinlediğim Meat Loaf - Bat Out of Hell ve Led Zeppelin albüm kapak illüstrasyonlarından çok etkilenmiştim. Zaten sonrasında çizim yapmadan duramaz oldum. Bu da beni zaman içerisinde grafik tasarımı okumaya doğru yönlendirdi. İlham aldığım birçok sanatçı ve tasarımcı var. Bunların arasında en baslarda gelen isimler, Peter Saville, Saul Bass, Martin Margiela ve H. R. Giger diyebilirim.
En sevdiğiniz 5 ikonik tasarımı sorsak hangilerini söylersiniz?
Bu gerçekten zor bir soru çünkü aklıma ilk gelen ve en sevdiğim tasarımların aslında ikoniklikten çok uzak olduğunu fark ettim. İkonik tasarımlar dendiğinde aklıma ilk gelen 5 tanesi şu şekilde:
1. Maison Martin Margiela'nın dört beyaz ipli etiketi
2. Peter Saville'in "Joy Division Unknown Pleasures" albüm kapağı
3. Philip Castle'in 1971 "Otomatik Portakal" film posteri
4. Marcel Breuer'in 1925 tasarımı "Wassily" sandalyesi
5. 1990 Porsche 911 Turbo
Cherry, Sartiano's gibi mekânlarla çalıştınız. Bu işbirliklerinden ve kariyerinizin dönüm noktalarından söz eder misiniz? Bir sonraki hayaliniz nedir?
Cherry St.Tropez'in marka tasarımını ve Sartiano's New York'un print ve dijital tasarımlarını yaparken &LANA firmasıyla birlikte çalıştık. Bir markayı sıfırdan yaratmak ve tasarımların hayat bulduğunu görmek gerçekten çok keyifli bir süreç. Özellikle Cherry ve Sartiano's için tasarladığım menülerden tutun, kibrit kutularına her şeyin sonrasında çok güzel sunulması ve tasarımlarımı Leonardo DiCaprio, Orlando Bloom, Jeremy Strong gibi isimlerin elinde görmek çok güzel bir duygu. Bu işbirliklerinin tasarım sürecinde yüksek oranda el çizimi kullanmam benim için bir dönüm noktası oldu. Bir sonraki hayalim dünyaca tanınmış bir markanın marka yenileme tasarımını üstlenmek.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız? Gardırobunuzun vazgeçilmez parçası ve giymeyi en sevdiğiniz marka nedir?
Kişisel stilim son derece sade ve net. Belirli zevklerim var. Rahat, doğal kumaştan ve baskısız olmalı. Kıyafetlerimin neredeyse hepsi Maison Margiela, Helmut Lang ve Elwood Clothing'den oluşuyor, bütün iç çamaşırlarım Calvin Klein ve çoraplarım Uniqlo marka. Renk olarak ise sadece rengi atmış siyahlar, griler ve koyu yeşillerle dolu gardırobum. Yani kısaca en sevdiğim renk deniz suyundan ve güneşten rengi atmış siyah tonları. Gardırobumun vazgeçilmez parçası ise yine rengi atmış siyah tişörtlerim. Giymeyi en sevdiğim marka ise Maison Margiela.