Tayland’da Gerçek Hayattaki White Lotus’ta Kaldım. İşte Deneyimim.

Koh Samui'yi ziyaret etmek, popüler bir TV şovunun tam ortasında olmak gibi.

Giriş Tarihi: 04.04.2025 10:59 Güncelleme Tarihi: 05.04.2025 13:26

Yazı Garrett Munce

Çeviri Begüm Şenkara

Fotoğraflar Garret Munce

Geçenlerde lüks bir sahil kenarı kasabasını ziyaret ediyordum ve villama götürülürken görevli, bulunduğum yeri "Aynı White Lotus gibi, ama cinayet yok," şeklinde tanımladı. Bunu ilk duyuşum değildi. Dizi 2021 yılında yayınlandığından itibaren, genelde hiçbir isteğinizin geri çevrilmediği, gizli süper lüks otelleri tanımlamak için "White Lotus gibi" demek bilinen bir tabir haline geldi. Ama, Los Angeles Pacoima'da bir White Lotus bulunmuyor; bunun yerine beyaz eldivenli çalışanlar ve fiyat etiketleri yüz binlerce dolara kadar çıkan yüksek standartlı lokasyonlar var.

Turizm gelirlerinin artmasıyla beraber, tüm dünyadaki oteller, fenomen haline gelen "White Lotus"tan faydalanmak istiyor. Bunun sonucunda lüks oteller arasında birbirini "Lotus"lama yarışı ve savaşı başladı.

Olay şu ki, White Lotus'taki oteller kurgusal. Aslında bizlere, birçoğumuzun hiç deneyimleyemeyeceği kadar lüks, altın anahtarlı tatillerin perde arkasını gösteren bir tür tatil pornosunu temsil ediyorlar. Ama düşünüyorum da, gerçekten "White Lotus"ta yaşamak nasıl olurdu? Bunu öğrenmek için gidebileceğim tek bir yer vardı: 3. sezonun büyük bir bölümünün çekildiği gerçek bir lüks yazlık otel olan, Four Seasons Koh Samui. Ne kadar "White Lotus" tadında bir deneyim yaşayabileceğimi görmek istedim… Tabii ki, bir cinayet olmadan.

Four Seasons Resort Koh Samui'nin kuş bakışı görünümü

"Sawatdee Ka, Tayland'daki White Lotus'a Hoş Geldiniz"

"White Lotus"un 3. sezonunun burada geçmesinin iyi bir nedeni var: Wellness'ı keşfetmek için Tayland'dan daha iyi bir yer olamaz. Sonuçta, ülkenin en büyük kültürel ihracat konularından biri masaj tekniği. Yüzyıllardır, gezginler Güneydoğu Asya bölgesine meditasyon, yoga, Budist aydınlanması ve evet, efsanevi Tayland masajları (sizi bir nevresim gibi büktükleri ve sonrasında sanki yepyeni bir vücuda geçmişsiniz gibi hissettiren türden) için akın etmiştir. Ülke, wellness merkezleri, yoga kampları, sırt çantalı gezgin kamp alanları, rehabilitasyon merkezleri ve tapınaklarla dolu. İşte bu sebeple, "White Lotus"un yaratıcı ismi Mike White'ın bu sezonun wellness kültürüne dair araştırmasını ve eleştirisini Tayland Körfezi'nde yer alan; Koh Phangan Adası'na komşu olan Koh Samui Adası'nda yapması sürpriz değil. Bu arada Koh Phangan, sırt çantalı hippie'leri ve çılgın Full Moon partileriyle ünlü.

"White Lotus"taki gibi yoğun ve lüks segmentte bir dizi dinlenme kampı deneyimi yaşayan bir "wellness insanı" olarak, bu sezonda karakterlerin wellness sahnelerinde farklı biçimlerde dinlenmelerini izlemek oldukça eğlenceliydi. Ama "White Lotus" Tayland'ı, her ne kadar bir wellness merkezi olarak lanse etmiş olsa da gerçek Four Seasons Koh Samui o kadar manevi ve içsel bir yer değil. O yüzden birkaç noktayı netleştirmek istiyorum: Dizideki gibi girişte biyometrik test yok. Dijital detoks amacıyla telefonunuzu teslim etmeniz konusu size kalmış, asla bir gereklilik değil. Wi-Fi var. "Sağlık uzmanları" yok. Ağaçlardan her hareketinizi izleyen maymunlar yok. Ama otelin her yeri, neredeyse maymun tabloları ve heykelleriyle dolu.

Aynı dizideki gibi kafanızı nereye çevirseniz wellness'a dair bir şey görüyorsunuz. New York'tan yaklaşık 24 saatlik bir yolculuğun ardından otele vardığımda yorgun olmam gerekirken tesise adım attığım an büyük bir enerji değişikliği hissettim. Son derece sakin ama yalnızca "his" olarak tanımlayabileceğim bir enerjiyle doluydum. Ortamın yasemin kokan hafif esintisi, cildimde duran uçak havasının tüm izlerini sildi. Hatta havadaki nem bile taze hissettirdi. Daha sonra, otelin tasarımının feng shui felsefesine göre tasarlandığını, tazeleyici okyanus dalgalarının enerjisinin etrafımdaki tepeleri bir rahatlama girdabına dönüştürdüğünü öğrendim. Dediğim gibi, sadece his…

Özel havuzdan görünen Rezidans 9

"Harika, kendime ait bir havuzum var!"

43 dönümlük orman yamaçlarına yayılan Four Seasons Koh Samui, inanılmaz derecede lüks tatil köyleriyle dolu bir adanın en lüks otellerinden biri. Tepedeki check-in masasında, otel bir kasaba gibi görünüyor; her bina, 1.400 metrekarelik özel plajda birleşen ikiz yamaçlara mükemmel bir şekilde uyum sağlamış. 60 misafir süitinin her biri, özel havuzu olan bağımsız bir villadan ve gecelik fiyatı 2.000 dolardan başlıyor. Ayrıca üç, dört veya beş özel yatak odalı süitlerden oluşan on adet çok odalı bir rezidans da bulunuyor. Bu süitler, merkezi bir binanın etrafında düzenlenmiş; içinde bir oturma odası ve birden fazla açık hava yaşam alanı var. Rezidansların her biri kendi havuzu olan gerçek birer malikâne. Ve elbette her biri, yardımcılar, günlük masajlar, isteğe bağlı bir şef ve bir dizi özel aktivite (evde düzenlenen barbekü gecesi, rehberli ses banyoları ve daha fazlası) sunuyor. Bu rezidanslar, sezonuna bağlı olarak gecelik 10.000 ile 15.000 dolar arasında değişen fiyatlarla kiralanıyor ve hepsi de dolu. Birisi benim tarafımdan.

"White Lotus"taki karakterlerin hepsi rezidanslarda kalıyor, tabii ki doğal olarak ben de orada kalmalıyım. Sonunda, dizide toksik "uzun süreli" düşman kız arkadaşlığı tatilinin geçtiği 12.572 metrekarelik Residence 9'da kalıyorum. Süitimin ikinci bölümde bağımsız oy veren Austin cemiyetinden Kate'in kaldığı yer olduğu ortaya çıkıyor ve ana binanın biraz dışında, kendine ait daha özel havuzu var. Hatta havuzun kendisi New York'taki dairemden daha büyük. Üç odanın her birinde, muazzam manzarayı kaçırmamam için tavana kadar uzanan kayar cam kapılar var ve tabii ki Four Seasons'ın ikonik yatağı yer alıyor. Four Seasons'ın yatakları, bana her zaman hayatımın en iyi uykularını vermiştir (Cidden; birkaç kez satın alma girişiminde bile bulundum). Ancak en sevdiğim kısım, hayatımda gördüğüm en inanılmaz küvet oluyor. Sadece terrazzo mermerden yapılmış ve büyük bir yumurta şeklinde tasarlanmış olmakla kalmıyor, aynı zamanda 1.82 cm boyum ve 95 kilogram ağırlığımla beni ufak bir bebek gibi tamamen kucaklayabiliyor, üstelik bolca alan bırakacak şekilde; bu benim için ilk.

Rezidansın tasarımı, dizide gördüğünüz diğer rezidanslardan çok daha sade. Tasarımda, çevredeki ormanı ve kilometrelerce uzunluğundaki manzarayı kendini gösterecek şekilde, Tai tarzı oyma desenleriyle işlenmiş koyu ahşap ve bolca cam kullanılmış. İç mekân-dış mekân yaşam etkisi veriyor, tabii dışarısı klimalıysa. Ayrıca, bizim yardımcımız Jah'ın binası da orada. Jah'ın işi, güneşli bir pozitiflikle, hiçbir ihtiyacımın eksik olmamasını sağlamak. Daha ikinci gün, spor salonundan çıktığımda kahve isteyeceğimi, bir kahve de duş alırken odama götüreceğimi biliyor mesela. Programımı gönülden ezberliyor; hatta program değişse bile her zaman gitmem gereken yere beni götürmek için golf arabasını (onların tabiriyle "buggy") hazır ediyor. Odaya her geri döndüğümde, sadece birkaç saatliğine gitmiş olsam bile, odayı toparlamış oluyor. Eğer protein tozu ile seyahat etmeyi becerebilseydim protein shake'lerim için bir blender bile alırdı, eminim.

İtiraf etmem gerekirse başta biraz garip hissettim. "White Lotus"taki karakterlerin aksine, birinin bu tür şeyleri benim için yapmasına hiç alışkın değilim. Ama size söyleyeyim; birinin sizin her işinizi halletmesine çok kolay alışıyorsunuz. Ama yine de, sabah 06.00'da süitimden spor salonuna giderken kendimi onu uyandıracakmışım gibi hissederken yakalıyorum (Ama zaten uyanık ve muhtemelen kahvemi hazırlıyor).

Masaj odalarından biri

"Belki de cilt bakımı yaptırmalısın!"

Her günüm, tepeye kurulmuş küçük ama oldukça donanımlı spor salonunda yapılan bir antrenmanla başlıyor, sanki ağaç evde ağırlık kaldırıyormuşum gibi bir hissediyorum. Bir gün, antrenmanımı yan taraftaki ringde yapılan bir Muay Thai dersiyle tamamlıyorum. Dersi, sokak dövüşçülüğünden gelme ve 3 kez Muay Thai şampiyonu olan Aan Deesamer veriyor. Yetenek seviyem hakkında gülümseyerek ve göz kırparak sert yorumlar yapıyor. Benim yarı boyumda olan bir adamın bana ders vermesi tuhaf bir deneyim ama bunu bir kişisel gelişim konusu olarak kabul ediyorum. Tayland'a gittiğinizde, hemen böyle oluyor değil mi?

Tabii ki, her wellness tatil köyünün merkezinde spa bulunur. İlginç bir şekilde, bu sezon "White Lotu"'ta gördüğünüz spa, Four Seasons Koh Samui'de bulunan gerçek spa değil ancak otelin Secret Garden spa'sı da benzer bir atmosfere sahip; sadece o göletler yok. Spa, beş tedavi odasından oluşuyor, her odanın spası kendi kulübesinde ve ormanda bulunuyor. Spa'ya resepsiyon alanından yürümek, yağmur ormanında dolaşıyormuşum gibi bir hissiyat veriyor; her kulübe yapraklar arasında gizlenmiş ve geniş tahtadan yürüyüş yollarıyla birbirine bağlanmış.

Four Seasons Resort Koh Samui'deki Secret Garden Spa

Dizide, karakterler çeşitli spa bakımlarından geçiyorlar; klasik masajlardan stres yönetimi meditasyon derslerine ve duruş düzeltme seanslarına kadar birçok farklı seçenek mevcut. Bunların çoğu gerçek hayatta da var ve benim amacım, dizideki karakterlerin aldığı tedavilere olabildiğince yakın bir deneyim yaşamak. İlk olarak Siam Fusion tedavisini alıyorum; bu, rahatlatıcı yağlı masajı ve geleneksel Tay masajlarına benzer daha aktif germe hareketlerini mükemmel şekilde dengeleyen bir tür karma masaj. Kısa süre sonra, masaj masasında yüzüstü yatarken oldukça yoğun baskıya rağmen bilinçli olarak uykudan uyanıp uykuya geçiş yapmaya başlıyorum. Bu tedaviyi geldiğimin ertesi gün yapmam gerçekten dâhice çünkü ormanlık alandan ana binaya geri yürüyene kadar uzun yolculuğun yorgunluğundan hiçbir iz kalmamış oluyor.

Spa, "stres yönetimi seansları" sunmasa da, çeşitli enerji iyileştirme seansları, grup ilahileri, meditasyon ve yoga yer alıyor. Ben de reiki ustası Ronan Cullen ile bir reiki seansı ayarlıyorum. Cullen, 19 yıldır Tayland'da yaşayan İrlandalı bir göçmen. Parker Posey ona o kadar hayran kalmış ki, sadece filmler sırasında ona düzenli olarak tedavi olmakla kalmamış, aynı zamanda onun tedavisinden faydalanmak için düzenli olarak Tayland'a gelmeye devam ediyor (hatta bir sonraki gün onunla görüşecekti). Enerji iyileştirme uygulamalarının birçoğunda olduğu gibi, reiki de tamamen uygulayan kişiye bağlı. Daha önce birkaç kez, farklı derecelerde bunu başarmıştım.

Cullen'ın ellerindeyken tüm seans boyunca bilincim açık ve bedenimde olup bitenlerle tamamen uyum içindeyim. Ellerini başıma koyduğunda bedenim ince ince sallanıyor, sanki onu ittiği ve çektiği hissine kapılıyorum (tabii ki bunu yapmıyor). Tedavi sırasında bir başka noktada, ellerimde enerji birikmeye başlıyor ve bu da ellerimin tamamen uyuşmasına ve neredeyse acı verici hale gelmesine neden oluyor. Sonra, ellerindeki hafif bir değişiklikle, tüm baskı serbest kalıyor, bir Marvel filmindeki gibi lazer ışınları fırlatıyormuşum gibi oluyorum. Sonrasında ona bunu söylediğimde, sakin bir şekilde başını sallayarak "Bazen bu olabilir," diyor, sanki bu dünyanın en normal şeyiymiş gibi. Reiki seansımın hemen ardından bir grup ses banyosuna katıldım, ki bu beni uyutacak sanmıştım. Bunun yerine enerjik hissettim, o kadar ki, trans benzeri şarkı çalan kâseler ve meditasyon gonglarına odaklanmakta zorlandım. Enerji çalışması, herkesin ihtiyacına göre farklı bir etki yaratabilir ve ben sanırım o an enerjimle dolup taşmaya ihtiyaç duydum.

Kahvaltıdan bir manzara

"Glutensiz pirinç ve hindistancevizi topları mı dediniz?"

"White Lotus" hayatının önemli bir parçası, tabii ki yemekler. Dizide, tıpkı bu tür lüks otellerin gerçek hayattaki versiyonlarında olduğu gibi, herkes yarı-ortaklaşa yemek yiyor. Lüks tatil köyü restoranlarında, herkes birbirini tanımıyormuş gibi yapar ama aynı zamanda etraflarındaki herkese dikkat etmeden duramazlar. "White Lotus"ta görülen kahvaltı restoranı, gerçek hayatta tam olarak fotoğraftaki gibi. Tepelerden birine kurulmuş olan Koh Thai Restaurant, sadece tüm villanın kuşbakışı manzarasını sunmakla kalmıyor, aynı zamanda gördüğüm en epik kahvaltı büfelerinden birine de sahip. Her günüme, Batı ve Tayland mutfaklarının çılgın bir kombinasyonuyla başlıyorum. Gerçekten, taze yapılmış pad thai ile güne başlamadıysanız henüz hayatı tam anlamıyla yaşamamışsınız demektir.

Rick'in 1. bölümde şikâyet ettiği "çiftlik yemeği" orada gerçekten mevcut, isterseniz tabii ama ben kesinlikle istemedim. Hele ki inanılmaz Tayland yemekleri varken… Victoria Ratliff'in 2. bölümde villasına sipariş ettiği gibi (Gaeng Poo Bai Cha Plu ve Pad Thai Goong Mae Nam'a buradan selam gönderiyorum!) yemek de ve bunlar neredeyse her saatte süitinize teslim edilebilir. Sadece nerede olduğunuzu unutursanız diye söylüyorum, Saxon Ratliff'in durmaksızın takıldığı havuz kenarı barı, tam olarak televizyondaki gibi görünüyor. Ayrıca, çekimlerden kalma bir tabela ile White Lotus Bar olarak yeniden markalanmış, burada diziden ilham alarak kokteyller sipariş edebilirsiniz.

Yazar Garret Munce, Taylandlı dansçılarla özel havuz kenarında barbekü gecesinde

Dizideki akşam yemeği restoranı aslında Four Seasons'ta değil. Personellerin sergilediği gece performansları kurgusal olsa da, plajda haftalık bir Fisherman's Night (Balıkçı Gecesi) etkinliği düzenleniyor. Bunu, bir düğün resepsiyonu ile bir yemek pazarının birleşimi olarak düşünebilirsiniz. Haftada bir kez, otelin plajı, yerel lezzetleri sunan en az bir düzine tezgâhı barındıracak şekilde hazırlanıyor. Suşi ve geleneksel Tayland yemeklerinden taze yakalanmış ve ızgarada pişirilmiş deniz ürünlerine, Wagyu bifteği ve şimdiye kadar gördüğüm en narin pastalara kadar birçok seçenek var. Kumsalda masalar kuruluyor ve bunlar misafirler tarafından rezerve ediliyor ya da sosyalleşme isteğinize göre ortak kullanıma da açık. Ve evet, ateş gösterisi yapan bir grup da var.

Başka bir gece, rezidansımızın da avantajını kullanarak özel barbekü gecesini tercih ettik. Yardımcım Jah'ın rehberliğinde, villamızın havuz kenarı, Güney Tayland lezzetlerinden oluşan bir büfe, kendi barımız ve barmenimiz ve canlı müzisyenlerle donatıldı. Akşam yemeği sırasında, geleneksel Tayland dansçılarıyla şenlendirildik; bu etkinlik, rezidanslarda kalan herkesin seçeneği. Ama otel yöneticisi Hannes Schneider bana, "Genellikle bundan faydalanmazlar," diyor. Nedenini bilmiyorum ama eğer "White Lotus" hayatını yaşayacaksanız bence yapmalısınız.

Four Seasons Bangkok'taki bar

"Birkaç günlüğüne Bangkok'a gitmem gerekiyor."

Koh Samui, "White Lotus"ta bu sezonun odak noktası olabilir ama Tayland'daki dört Four Seasons otelinden sadece biri. Koh Samui'den Bangkok'a uçuyorum ve burada dizi için hiç çekim yapılmamış olsa da, gösterimin yapıldığı şık, seksi ve modern Four Seasons Bangkok at Chao Phraya River'a geliyorum. Oradan kuzeye, Tayland'daki en eski otel olan Four Seasons Chiang Mai'a gidiyorum. 32 dönümlük eski pirinç tarlalarına inşa edilen bu otel, Koh Samui ile benzer bir atmosfere sahip fakat sahili yok. Odaların çoğu iki katlı villalarda yer alıyor, her binada dört oda bulunuyor ve ayrı bir konaklama bölümü var. Ve eğer wellness'tan bahsediyorsak burası başlı başına bir şifa durağı.

Belki manzara değişikliğinden, Kuzey Tayland Lanna mimarisi ya da sadece on dakika mesafedeki geniş Budist tapınağından kaynaklıdır bilmiyorum ama Chiang Mai'deki otel, Koh Samui'den daha fazla Zen hissi veriyor. Spa devasa ve sanki bir sarayda masaj yaptırıyormuşsunuz gibi bir his uyandırıyor. Orada yetişen özel bir gülden ilhamla yapılan Rose of the North bakımı, vücut peelingi, çiçekli bir banyo (başka bir efsanevi küvette) ve beni âdeta hamur gibi hissettiren bir yağlı masaj içeriyor. Ertesi gün aldığım Thai masajı o kadar etkili ki, rahatlama iniltilerimin kilometrelerce uzaktan duyulduğundan eminim.

Four Seasons Chiang Mai'de günbatımı

Ayrıca başka bir reiki seansı daha yaptırıyorum, bu sefer tamamen farklı bir şekilde, kristal yatakta (kristaller deniz tuzundan yapılmış, hem temizlenmeye hem de enerjiyi artırmaya yardımcı oluyor). Wellness bölümü yöneticisi Dheeraj Singh Patwal, şarkı çalan bir kâsesini göğsümün ortasına koyar koymaz bilinçli bir rüya hali gibi bir duruma dalıyorum; neler olduğunu hissedebiliyorum ama bedenimi kontrol edemiyorum.

Bedenimin aniden sarsıldığını ve titrediğini hissediyorum ama bununla tamamen rahat bir şekilde, alacakaranlık uykusunun yarı uyur haline girip çıkarken o duyguya yaklaşıyorum. Patwal seansı bitirdiğinde o bile şaşırıyor. "Bana ne hissettiğini anlatmanı istiyorum, sana ne gördüğümü söylemeden önce," diyor büyümüş gözlerle bana çay ikram ederken. Gözlerim doluyor, sanki taşıdığımı bile bilmediğim bir yük üzerimden kalkmış. Bana söyledikleriyle ilgili kişisel detaylara girmeyeceğim ama akıllı bir Hintliyle bazı şeyleri konuşmanın iyi bir şey olduğunu söylemeliyim. Tıpkı dizinin ikinci bölümünde Chelsea'nin Rick'e bilgece söylediği gibi.

Neyse ki, yazarın karşılaştığı tek yüzen beden kendi bedeni oldu.

"Hayatınızda tamamen stresten uzak olduğunuz bir zamanı hatırlayabiliyor musunuz?"

Four Seasons Koh Samui'de kalırken "White Lotus"ta olmadığınızı düşünmek neredeyse imkânsız, ve bu sadece White Lotus barı, diziye özel kokteyl menüsü veya sınırlı sayıda üretilen işbirliği ürünleri yüzünden değil (White Lotus şapkamı ölüm yatağımda bile giyeceğim): O kadar etkileyici bir deneyim ki, oradayken başka bir misafir, otelin genel müdürü JJ Assi'den, Belinda'dan bir spa bakımı talep ediyor (Belinda Natasha Rothwell'in dizide oynadığı spa müdürü karakterinin ismi). Genel müdür "Onun gerçek olmadığını nasıl söyleyebilirim?" diye yarı dertli, yarı gülerek bana soruyor. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum çünkü bir parçam gerçekten bunun gerçek olabileceğini düşünüyor.

Çok farkındayım; "White Lotus"un özünde, bu tür tatil köylerinin eleştirmek yer almıyorsa da, en azından ultra-zengin misafirleri eleştiren bir yapım. Komedi ve gerilimin büyük bir kısmı, bu karakterlerin kendileriyle, birbirleriyle, etraflarındaki dünya ile uyumsuz olmalarından kaynaklanıyor ve yerel halkla olan karşıtlıklarıyla da gün yüzüne çıkıyor. Zamanımı dizideki karakterlerden biri olmadığımı göstermek için çalışanlara teşekkür etmekle ve işleri kendim yapmaya çalışmakla geçiriyorum. Bu ultra-lüks tatil köylerinin günlük hayatın gerçeklerinden sizi koparan bir cazibesi var.

Wellness'a gelecek olursak geçici olarak bir rüya içinde yaşamak kötü bir şey değil. İşte bu yüzden wellness inziva programları var: Günlük hayatınızın zorluklarını geride bırakıp bir süre kendinize odaklanabilmeniz için. Ve lüks, hiçbir şeyin yaratamayacağı kadar etkili bir rüya sunuyor.

Four Seasons'ta "iş için" bulunsam da, stres seviyemin doğal olarak azaldığını fark fark ediyorum, hâlâ işte olmama rağmen ve günlerim yalnızca yapmak istediğim şeylerden oluşan kolay bir rutine dönüşüyor (spor yapmak, yemek yemek, spa tedavileri almak, mayo giymek), kortizol seviyemin aylar sonra ilk kez bu kadar düştüğünü hissediyorum. 12 saatlik zaman farkı nedeniyle yüzlerce e-posta aldığımda bile. "White Lotus", dramayı yavaşça bir ateşe dönüştürürken Four Seasons Koh Samui'deki ziyaretim bunun tam tersi yönde ilerliyor. Neyse ki, villamın havuzunda karşılaştığım tek yüzen beden kendi bedenim. Ve ben oldukça canlı hissediyorum.

BİZE ULAŞIN