YILIN OFF-ROAD ARACI: Lamborghini Huracán Sterrato

Hazırlayan Daniel Dumas ve Kevin Sintumuang / Çeviri Zeynep Merve Kaya 2023, otomobillerin yenilendiği bir yıl oldu. Otomotiv üreticileri halihazırdaki modelleri daha iyi, daha güçlü, daha lüks, daha verimli yapma yarışına girdi adeta. Kalıpları kıranlar da vardı elbette; mesela Lamborghini, off-road canavarı Sterrato'yu yarattı. Honda, çanta gibi taşınabilen scooter tasarladı. Ama sektördeki genel eğilim, geliştirme ve iyileştirme üzerineydi. Bir numaraya koyduğumuz Corvette E-Ray, 1950'lerde 1950'lerde çıkan bir modelin yeniden yorumlanmış versiyonu. Modern zamanların Amerikan kaslı arabalarının harika bir temsili olan bu elektrikli model hızıyla şaşırtıyor, uygun fiyatıyla bütçeyi zorlamıyor. Bu yıl sevdiğimiz diğer modellerin -yüksek kapasiteli günlük otomobillerden teknoloji odaklı elektriklilere- her biri farklı bir şey sunuyor kullanıcılarına ama bir ortak noktaları var. O da direksiyonlarına bir kez oturdunuz mu, sürüş bitene kadar yüzünüzden gülümsemenin eksik olmadığı. Corvette hayranlarının çoğu değişiklikten hoşlanmaz. Birkaç yıl önce, Corvette yönetim kurulundakilerden bazıları yeni Corvette'lerin motorlarının aracın orta kısmında yer alacağını, böylece markanın Ferrari ve Lamborghini gibilerle aynı klasmanda yarışabileceğini hedeflediklerini söylemişti. Bu, uzun zamandır beklenen bir adımdı. İnternetteki forumlarda hayranlar, 'Ama gerçek Corvette böyle olmaz!' diye şikayetlerini dile getiriyorlardı. Bu değişikliğin ardından piyasaya çıkan Corvette C8, dünya klasmanında yüksek hızı ve çoğu süper otomobilden daha uygun fiyatıyla sektörün en iyi araçlarından birine dönüştü. C8 o kadar iyiydi ki, 2021'de Yılın Otomobili unvanını ona vermiştik. İki yıl sonra, bu unvanı daha iyi bir Corvette'e veriyoruz: Corvette E-Ray. O bir hibrit. Ama bu, benzin kullanmadığı anlamına gelmiyor. Tıpkı Acura NSX ve McLaren Artura gibi o da elektrik motorunu daha iyi performans için kullanıyor. 160 BG elektrikli motoru, öndeki iki tekerleği ve 495 BG V8 motoru çalıştırıyor. Araç, 0'dan 100'e 2.5 saniyede çıkabiliyor ve toplam 655 BG performans gösterebiliyor. Bu da E-Ray'i gelmiş geçmiş en hızlı Corvette yapıyor. Ayrıca şimdiye kadar kullandığım en rahat Corvette olduğunu da söyleyebilirim; kolaylıkla her gün şehirde kullanabilirsiniz. AWD sistemi sayesinde aracı yıl boyu her koşulda sürebiliyorsunuz; karda, yağmurda, hatta dolu fırtınalarında bile. -Kevin Sintumuang Bir Lamborghini sürmek hakkında bilmeniz gereken ilk şey, dengesiz ve çok güçlü hissettiğinizdir. Sanki yasa dışı bir şeyler yapıyormuşsunuz hissine kapılırsınız. İkinci şey ise bir Lamborghini ile drift atıyorsanız, bunu 600 BG Huracán'ın off-road versiyonu Huracán Sterrato ile yapmanız gerektiğidir. Lambo'yla drift atarken bilmeniz gereken bir şey daha var; o da kendinizi ne kadar hazırlarsanız hazırlayın, toprak yolda son gaz ilerlerken kafa sesinizin size 'AKLINDAN BİLE GEÇİRME!' diye bağırıp duyduğudur. Ama o köşeyi döndüğünüzde, aracın arka kısmının nasıl zarif ve yumuşak bir şekilde kendini toparladığına şahit olursunuz ve neden bir Lambo sürdüğünüzü bir kez daha anlarsınız. Her şey bittikten sonra ise kendinize şunu sorarsınız; 'Lamborghini bu canavardan neden sadece 1.499 tane üretmiş ki?' –Daniel Dumas Bırakın da menzil konuşsun: 830 kilometre. Bu Lucid ile Tesla Model S ve Rivian R1T gibi en iyi elektrikli otomobillerden 160 kilometre daha fazla yol yapabiliyorsunuz. Pek çoğumuz için sırf bu bile aracı satın aldırmaya yeter. Artık her yerde elektrikli araç şarj istasyonları olsa da ülkenin bir ucundan diğerine şarj etmek için durmadan gidebilmek o kadar büyük bir lütuf ki. Lucid Air olağanüstü bir otomobil ve piyasadakilerin de en güzeli. İçi neredeyse bir Bentley kadar geniş ve yer kaplayan baterilere rağmen bagajda kalabalığınız için hala yer var. Tesla'lar ilk çıktığında, geleceğe dokunuyor gibi hissetmiştik. Lucid Air Grand Touring de bana aynı hissi verdi ama bu kez deneyimim çok daha seksi, çok daha keyifliydi. –K.S. Bundan yıllar yıllar sonra bile harika görüneceğine emin olduğunuz bir araç varsa, o kesin Aston Martin'in DB serisindendir. 2003'te piyasaya çıkan, Ian Cullum tasarımı DB9 ile başlayan serideki tüm modeller, koleksiyonluk oldukları kadar çok hızlı gidebilen sanat eserleri oldukları için de tercih ediliyor. DB11 zaten terzi işi bir takım elbise giymiş atletik kaslı yapısıyla -akla James Bond geliyor- gönülleri çelmişti, şimdi bayrağı DB12 devralıyor. İçi, 200 bin Dolar'dan fazla fiyata satılan bir otomobil için yeterince gösterişli: Her şey deri veya karbon fiber kaplı, kullanışlı bir ekranı ve manuel sevenleri tatmin edecek düğmeleri var. Kocaman, tekerlekli bir iPad'i anımsatmayan bir otomobil içi görmeyeli çok zaman olmuştu. Sırf lüks kabin için otomobil alınmaz elbette ama yine de Bowers + Wilkins 12 ses sistemi aklınızı çelebilir. DB12, direksiyonu tutup, gideceği yönü göstermenizin yettiği bir araç. Yol tutuşu hafif ve ince hareketlere hızlı cevap veriyor. Sport+ modundayken aracı sürdüğüm dağ yolundaki tüm küçük çakıl taşlarını, kozalakları ve diğer minik ıvır zıvırı ayaklarımın altında hissediyordum. Köşeleri dönerken, direksiyondaki pedalları kurcalamak yerine aracın kendi kendine hızını alçaltıp, yolu analiz etmesine izin vermek harika bir duygu. Aston Martin, DB12'nin 0'dan 100'e 3.5 saniyede çıktığını söylüyor, ama bundan çok daha hızlıymış gibi geliyor! 4.0 litrelik ikiz AMG V-8 motor, 671 BG sunuyor. Aracı şehir içindeki yollara veya uzun otoyollara çıkardığınızda, kendine hakim olmayı biliyor ve yol üzerinde yağ gibi akıyor. –K.S. Dışarıdan bakıldığında GLS450 tüm aileyi ve arkadaşları içine sığdırıp dağ bayır dolaşabileceğiniz genişlikte bir SUV'muş gibi görünüyor. Ama içine girdiğinizde, tenis maçı yapabilecek kadar geniş olduğunu görüyorsunuz. GLS450 yedi kişilik bir araç ve bu dev çocuk, 3.0 litre 375 BG V6 motoruyla oldukça hızlı. Bu, benzin içtiği anlamına geliyor mu? Evet, ne yazık ki seyahate çıktığınızda her zamankinden daha fazla benzinci ziyaretçi yapmak zorunda kalıyorsunuz. Araçtan her indiğinizde ve içine yeniden doluştuğunuzda, bu kadar büyük olduğuna inanamayacaksınız. –D.D. Milli kayakçılar, aşınmayı en aza indirip hareket kabiliyetini arttıran özel kıyafetler giyerler ve bu özel giysiler öyle hafiftir ki giydiğinizi unutursunuz. M2 işte o giysilerin otomobil versiyonu gibi. Otobanda deneme sürüşüne çıktığımda, altımdaki bu yaklaşık iki tonluk araç sanki bedenimin bir uzantısıymış gibi davranıyordu. M serisindeki bir modele göre bu olağanüstü bir şeydi, özellikle de sert direksiyonları düşünüldüğünde. 3.0 litre 453 BG ikiz turbo motor, daha büyük gövdeli M3'te bulunanın aynısı (gerçi M2'nin beygir gücü 20 puan düşürülmüş). Manuel vites kolunun kolay kullanımı, bu yıl diğer hiçbir otomobilden almadığım kadar zevk verdi bana. Tasarım seçimleri tartışılır. Kutuyu andıran ızgaralar sıradan bir AI programının elinden çıkmışa benziyor. Ama yine de M2'ye yakışıyor bence. –DD EQS'i ilk kez 2021'de yeni piyasaya çıktığında denemiş ve menzil, hızlanma ve direksiyon kontrolü gibi alanlarda Tesla'yla yarışabilecek bir araçla karşılaştığıma oldukça şaşırmıştım. (Hatta Elon'un sunduğu iç mekan tasarımı ve finisajdan daha fazlasını vaat ediyordu.) Bir modern otomobilde gördüğüm en çirkin jantlara sahipti ve bazı yüksek modelleri, olması gerekenden çok daha büyük ve hantal görünen MBUX Hyperscreen gösterge paneliyle satılıyordu. Yeni EQS AMG'nin bu yıl çok geliştiğini söylemekten mutluluk duyuyorum. MBUX Hyperscreen –hala Tesla'nın paneli kadar gelişmiş olmasa da- oldukça ilerleme kaydetmiş ve geliştirilen süspansiyon ile yol tutuş iyileştirilmiş. AMG Dynamic Plus paketiyle aracın hızı 751 BG'ye çıkabiliyor. Lamborghini Sterrato'dan bile daha hızlı. EQS'in özellikle dış tasarımı hala gelişmeye açık; bir meslektaşım aracın sabun kalıbına benzediğini söylüyor. Kusursuz elektrikli spor sedanı bulduk mu? Böyle bir şeyin var olduğuna inanmıyorum ama incelikle tasarlanmış, Tesla'yı gölgede bırakan bir roket arıyorsanız, EQS AMG sizi mutlu edebilir. –D.D. Orijinal Motocompacto, bundan 40 yıl önce Japonya'da satılan Honda City hatchback'e sığacak şekilde tasarlanmış, katlanabilir bir scooter modeliydi. Tokyo'da trafiği alt etmek için icat edilmişti; arabayı merkezin dışına park edip scooter'la işe gidip gelebiliyordunuz. Herhangi bir büyük şehirde yaşıyorsanız, trafiğin hala büyük sorun olduğunu biliyorsunuzdur. İşte Honda Motocompacto da bu yüzden geri döndü. Bu kez daha küçük, daha hafif, tamamen elektrikli ve küçük bir evrak çantası boyutuna kadar küçülebiliyor. Yaklaşık 20 kilo ile hala çok hafif değil ama yine de kolay taşınabiliyor. Menzili 20 kilometre ve standart priz ile yaklaşık 3.5 saatte şarj edilebiliyor. 24 km/s hıza yedi saniyede çıkabiliyor. Bu da size yeter, unutmayın ki bir evrak çantasını sürüyorsunuz! –K.S.