Officine Panerai markasının CEO’su: Angelo Bonati
Bize Eilean'dan ve restorasyon sürecinden bahsedebilir misiniz?
Eilean, 1936'da Bermuda'da inşa edilmiş iki direkli bir yelkenli. Ki o yıl Panerai de ilk prototipini üretmişti. İlk görüşte aşk gibiydi, Eilean'ı görür görmez vereceği mesajın potansiyelini ve bu mesajın Panerai'yle uyumlu olduğunu fark ettim. Üç yıl süren uzun bir restorasyon sürecinden sonra Eilean yalnızca Panerai'nin yat yarışlarındaki yüzü değil, çeşitli kâr gözetmeyen kuruluşların yürüttüğü 'Bir Günlüğüne Kaptan Ol' (Captain of a Day) organizasyonunun da ev sahipliğini yaparak klasik yelkenli kültürünün yaygınlaşmasına önayak olan bir değer haline geldi.
Markanın denizlerle bağı sonucunda Panerai Klasik Yat Yarışı doğdu. Bu yarışları organize etmeye nasıl karar verdiniz?
Panerai Klasik Yat Yarışı'nın, vintage ve klasik yelkenli yatların en önde gelen uluslararası yarışı olarak kabul edildiğini gördüğüm için çok gurur duyuyorum. Bu yıl, 13. yarışımızı kutluyoruz, bu yarış, diğer 10 etkileyici (denizcilikle ilgili gelenekler açısından zengin) yarışla birlikte bütün klasik zanaatları sevenler için referans noktası olmaya başladı. Bu 13 yıl boyunca bizimle gelişen çok sayıda sıra dışı olaya denk geldik ve bazı büyüleyici eski zanaatların yeniden doğumuna tanık olduk.
Panerai'nin denizlerle, komando dalgıçlarla bağı düşünüldüğünde özellikle hangi modeller öne çıkıyor?
Aralarından seçim yapmak zor, çünkü Panerai'nin bütün saatleri denizcilik tarihiyle yakın ilişkili. Ama başta 1936'da İtalyan Deniz Kuvvetleri için tasarlanan Radiomir prototipini söyleyebilirim. Mare Nostrum modelimiz de güverte subayları için tasarlandı. Luminor Submersible Bronzo ve yeni Luminor Due da, tüm Submersible modelleri gibi deniz dünyasını hatırlatan özel detaylarla geliştirildi.