Atın Kolunuzdaki Saati Denize!

Maya takvimi

Zamanı gösteren bir saati satın almanın "statü ve onur" elde etmenin bir yolu olduğuna inanılan zamanlar da yaşandı, yaşanıyor. Tik Tak: Zamana Kaçamak Bir Bakış; saati, zaman bilgisini elde tutanların bu bilgiyi kendi çıkarlarına göre yontmalarını (çalışma saatleri) toplumların yapay ve zorla düzenlenmiş adaletsiz dilimlere ayrılması (sınıf farklılıkları) ile ortaya çıkan çelişkilerin ve insan / doğa tahribatının acıklı tarihi olarak da okunabilecek bir kitap; en azından ben böyle okuyorum.

Tik Tak: Zamana Kaçamak Bir Bakış kitabı yine yapısı gereği sular seller gibi okunacak bir kitap değil. Aksine çok yavaş ilerlemek, edindiğimiz bilgileri hazmetmek gerekiyor. Bir başka konu ise kitabın sonundaki kaynakçada yer alan yüzlerce eserin ancak belki ancak yüzde 5'i Türkçede mevcut!

Jay Griffiths hayranlık duyulacak bir insan, anlatım biçimi çok güçlü ve dar kalıplara sığmayacak bir yapıda. Bütün akıllı insanlar gibi boş konuşmayı hiç sevmiyor, kurduğu her cümle belirli bir ağırlıkta. Her şeye rağmen kitapta kaybolan değerler adına, katılmanın güç olduğu bazı fikirler de öne sürülüyor, bazen yazarı anlıyor ve hak veriyorum. Kurulmuş, tıkır tıkır işlemesi düşünülen modern zamanların, doğanın yavaş ve kendine has karmaşık ritimlere sahip eşsiz zamanına meydan okumasının birçok şeyi yok ettiği bir gerçek, kitaptaki örnekler dışında, günlük hayatımızda kendimizin de farkına varacağı ve sürüp giden bir yok etme mantığı insanın olduğu her yerde acımasızca çalışıyor. Eseri hayal kırıklıkları ve acı çeken düşünceli insanlardan bir çeşit ağıt gibi de okuyabiliriz. Jay Griffiths tıpkı Ahmet Haşim'in 1921'de yayımlanan ve alaturka zamandan alafranga zamana geçişle hayatımızda değişen şeyleri konu edinen "Müslüman Saati" makalesiyle aynı endişeleri taşıyor, aynı sıkıntıları paylaşıyor.

Tik Tak: Zamana Kaçamak Bir Bakış kitabını okuyanlar aşağıdaki cümlelerin Ahmet Haşim tarafından değil de bu coğrafyada yaşamış bir Jay Griffiths tarafından yazıldığını bile düşünebilir: "İstanbul'u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilâların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu. 'Saat'ten kastımız, zamanı ölçen âlet değil, fakat bizzat zamandır. Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre, dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu hayat üslubuna göre de 'saat'lerimiz ve 'gün'lerimiz vardı. Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve nihayetini akşamın ziyaları tayin eder. Madenden sağlam kapaklar altında saklı tutulan eski masum saatlerin yelkovanları yorgun böcek ayakları tarzında, güneşin sema üzerindeki hareketiyle az çok ilgili bir hesaba uyarak, minenin rakamları üzerinde yürürler ve sahiplerini, zamandan aşağı yukarı bir sıhhatle, haberdâr ederlerdi. Zaman sonsuz bahçe ve saatler orada açan, gâh sağa gâh sola meyleden güneşten rengârenk çiçeklerdi. Yabancı saati kuşatmasından evvel bu iklimde, iki ucu gecelerin karanlığıyla simsiyah olan ve sırtı, çeşitli vakitlerin kırmızı, sarı ve lâcivert ateşleriyle yol yol boyalı, azîm bir canavar halinde, bir gece yarısından diğer bir gece yarısına kadar uzanan yirmi dört saatlik 'gün' tanınmazdı. Ziyada başlayıp ziyada biten, on iki saatlik, kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı."

BİZE ULAŞIN