Atın Kolunuzdaki Saati Denize!
Bir İnuit ailesi, Alaska (1929)
Hiç bilmeyen biri de şu cümlelerin Jay Griffiths tarafından değil de başka bir coğrafyada yaşamış bir Ahmet Haşim tarafından yazıldığını düşünebilir: "Zamanın tarif edilişi, fark edilmese de ideolojik bir şeydir (Zaman hep iktidarla ilişkili olmuştur.). Bugün, Batı'daki sayısal zaman, zamanın takıntılı bir şekilde durmadan bölünmesi, en küçük parçalarına ayrılması, sayılması, hesaplanması, Isaac Newton'ın 'mutlak, doğru ve matematiksel zaman'ı ile tüm farklı zamanları dışlamaya başlayan, sefil Benjamin Franklin ile 'Vakit nakittir.' demeyi öğrenen sanayi toplumunun ve sanayileşme sonrası toplumun ideolojisine uymaktadır. İşte zamanın içi –zarafeti ve cömertliği– bugünün zalim ve kaba zaman muhasebecilerince böyle boşaltıldı. Femto-saniyelerle, sezyum atomlarıyla modernliğin zamanı bölündü ama herhangi bir nitelik kazanmadı. Dijital saatler zamanı parçalara ayırır; bunlar füzyon değil fizyon aletleridir, tam da içinde bulunduğumuz fizyon çağına uygun bir şeydir. Dijital kekeleme tiktatiktaktak tekrarlar kendini. Amerika yerlilerinin zamanın canlı olduğu inancı karşısına, ânı canlandırmak yerine onu en kısa zaman dilimi saplantısıyla öldüren, böldükçe kişiliğini yok eden dijital saatler çıkıyor."
Okuduğunuz bu yazı çoğunlukla kitabın birinci bölümüne ilişkin bilgilere dayandırılarak yazıldı. İlk bölüm saatlerle kuşatılarak tatsız bir hale gelmiş günümüzü ve "şimdi"nin dünyanın çeşitli yerlerindeki tasvirlerini ele alıyor. "Hız" ile ilgili olan ikinci bölümü, "geçmiş" ve zamanın "karnavalları ve ritimleri" ile ilgili bölümler takip ediyor. "Kadınlar için zaman" ile ilgili olan bir sonraki bölümü, "cinsiyet", "iktidar" ve "para" ile ilgili bölümler izliyor. "İlerleme" ile ilgili bölümden sonra "gelecek", "doğa" ve "ölüm" ile ilgili olan bölümler geliyor. Son bölüm ise "vahşi," özgür bırakılmış, kısıtlanmamış zamanla, böyle bir zamanın olası kavrayışlarıyla ilgili. Tik Tak: Zamana Kaçamak Bir Bakış'ta yer alan bölümler, birden on üçe kadar, birbirini izleyen rakamlarla numaralandırılmış ve bir ok gibi geçip giden doğrusal zamanı eleştiriyor. On üçüncü bölüm ise dünya üzerindeki nadir doğal alanlardan birinde, vahşi bir nehrin aktığı vahşi topraklarda, anlatılan masalların "çok eskiden, gelecekte" sözüyle başladığı Alaska'da yazılmış. "Yabani Zaman" başlıklı son bölüm, kayıt dışı tutulan on üçüncü saati, saatle sınırlandırılmamış
nihai vahşi saati simgeliyor