Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Uçağı indiğinde havaalanının hıncahınç dolu olmasına, Fenerbahçe'nin Cruzeiro'dan çok daha iyi olan altyapısına, kaldıkları otelde herkesin ona hizmet etmek için seferber olmasına çok şaşırmıştı. İstanbul sandığı gibi bir çöl değildi, bu şehre ilk görüşte hayran kalmıştı. Tuttuğu daireden gittiği yerlere her şeyin gazetelere, TV'lere haber olması, gittiği restoranlarda hesabının yan masalar tarafından ödenmesi onu hayrete düşürüyordu.
Ancak kendisini yalnız hissediyordu. Fenerbahçe Zico, Lugano, Roberto Carlos gibi Brezilyalıların da gelmesiyle 'yarı Brezilyalı' hale gelmemişti henüz. (Gerçi o hale geldiğinde de Türklerle arkadaşlık yapmayı seçecekti.) Dille ilgili zorluklar yaşıyor, markette beş yüz un çeşidinden birini seçerken paketi delip koklamak zorunda kalıyordu.
İstanbul'daki ilk imza gününe tüm bu duygularla geldi. Birçok Fenerbahçelinin formasını imzaladıktan sonra imza günü bitti. Sıradaki genç onun dilinde, Portekizce seslendi ona: "Bunu da imzalar mısın?" Anadilini duyunca kafasını kaldıran Alex, güvenlik görevlisine çocuğu içeriye almasını rica etti. İstanbul'da Coritiba formasını imzalamak ona çok tuhaf hissettirmişti. 17 yaşındaki o çocuk, Brezilya'daki ailenin Coritiba formasını hediye ettiği Samet Güzel'di.
Samet o günü şöyle anlatıyor: "Benden numaramı istedi. Elim ayağım titriyordu o an. Sonra arada mesajlaşmaya başladık. Daha Fenerbahçe'de çalışmak, onun tercümanı olmak aklımdan bile geçmiyordu."