Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Mesela bu dönüm noktası anlardan biri, Alex'in Fenerbahçe'ye teknik direktör olarak gelen Zico'yla ilk karşılaşmasıydı. Zico, Alex'in çocukluğundan bu yana idolüydü. Çocukken top oynadığında Zico'nun Flamengo takımından olurdu. Samet, o karşı karşıya geldikleri anı şöyle anlatıyor: "Tokalaşma anlarını hatırlıyorum; Alex'in elleri titriyordu. Sahada 50-60 bin kişinin önünde mücadele eden adam, idolünü karşısında görünce titredi, duygulandı. İdolünün onun bir anda hocası olmasını kafasında ayıramadı. Bu sebeple ilk zamanlarda Zico'dan çekindi." Oysa Zico, kibirsiz, insan yönetimi konusunda kusursuz bir teknik direktördü." Alex'in de kitapta anlattığı gibi, bir taktisyen olarak belki en iyi sayılmazdı, ama bir insan olarak teknik direktörlerin en iyisiydi. Samet, onun hayatında da çok önemli bir yeri olan hocanın (Zico, Samet'in kulüpte kalmasını sağlayan kişiydi aynı zamanda.) "Neyi iyi yapıyorsan onu yap, ama onu en iyi sen yap," anlayışı Alex'in Fenerbahçe'de kendisini gösterebilmesini ve bu dönemin en parladığı dönem olmasını sağlamıştı. (Bir de şöyle düşünün: Çocukken onun gibi oynadığınızı hayal ettiğiniz futbolcu, başka bir ülkede kendinizi ispatlamaya çalışırken size el veriyor. Mucize gibi!) Alex onun döneminde 10 numaralı formayı aldı ve kaptan oldu.
Alex'in anlaşabileceği bir teknik direktörle çalışması çok mühimdi. Son zamanlarda Aykut Kocaman'la hiç anlaşamamasının sonuçlarını da görmüştük zira. Merak edenler, kitabın ilgili bölümlerini okuduklarında çok daha fazla ayrıntıyla karşılaşacak ve futbolun iç dünyasında olup bitenlere şaşıracaktır. Alex'in Zico'ya kadarki futbol hayatı, yine çok parlaktı, kısa bir zamana iyi kötü pek çok şey sığdırmıştı; Brezilya'nın yıldız oyuncusuydu; birçok başarı kazanmış, parasını alamadığı için dünyanın en büyük süt üreticisi Parmalat'a ve Palmeiras'a tek başına kafa tutmuştu. FIFA onu bir süre futboldan men etmişti. İlk takımından bu yana kaptanlık pazıbendini takmış, 10 numarayı taşımıştı. Ama bir yandan da medya tarafından beklenen tarzda oynamadığı için eleştirilegelmişti. Medya ve taraftarlar onu çok koşmadığı için eleştiriyordu. Oysa onun tarzı Zico'ya göre 'zeki ve teknikti'. Zico, "Maç okuma yeteneği olağanüstüydü, zeki ve teknikti, sahada olup bitenleri gözden kaçırmıyor ve topa akıl almaz bir kolaylıkla dokunuyordu. Futbolu klasik ve rafi neydi," diyordu. Daha çocukken bile aynı tavırdaydı, onu ilk seçmelerde gören antrenör Luciano Melo'ya göre: "Kontak kurar, fırsat doğarsa değerlendirir, fakat daha iyi konumda bir arkadaşına topu verme fırsatı varsa hiç düşünmezdi. O yaşta bir çocukta böylesi bir tavrı görmek sık rastlanır bir şey değildir."