Fotoğrafçı Murray Ballard kendini donduran insanları görüntüledi. İşte ölüme meydan okuyup vücudunu donduranların serüveni... Tüm dünyadan yüzlerce cansız vücut, içi sıvı nitrojen dolu büyük metal silindirler içerisinde, eksi 196 derecede, tıbbın ilerleyip kendilerini yeniden dirilteceği günü bekliyor. Ölü beden önce buz kalıplarıyla soğutuluyor ve göğüs kafesi açılarak vücuttaki kan damarlardan çekiliyor. Yerine eksi 50 derecede gliserol enjekte ediliyor. Vücuda yayılımı sağlanan solüsyon vücut ısısının da eksi 50 dereceye düşmesini sağlıyor. Hücre çevresindeki yağların buzdolabında kalmış birkaç günlük yağlar gibi buruşmaması için de hasta içi sıvı nitrojen dolu büyük metal silindirler içerisinde, eksi 196 derecede korunuyor. Tüm işlem dondurulması cesedin buzların içine yatırmakla olmuyor. Çünkü insan bedeni, önlem alınmadan dondurulursa buz kristalleri hücrelerin çevresini sarıyor ve su kaybına sebep oluyor. Gerilen hücre zarı yırtılıyor ve hücre parçalanıyor. Bunu engellemek için gliserol gibi donmayan kimyasallar kullanılıyor. Sözlük anlamı, insanların bilinmeyen bir gelecekte çözül-mek üzere dondurulması olan cryonics terimi, ilk olarak 1965 yılında kullanıldı.Ancak ilk kez Neil R. Jones 30'larda yazdığı bir romanda insanların dondurulmasından söz ediyordu. Ünlü fizikçi Robert C. W. Ettinger da 1964'de yayımlanan 'Olumsuzluk İhtimali' adlı kitabında insanların gelecek yıllarda canlandırılmak üzere dondurulması fikrinin akla yatkın olduğunu ileri sürüyordu. Dünyada dondurulan ilk kişi 73 yaşında akciğer kanserinden ölen Amerikalı psikolog James Bedford'dı. 1967'den beri buzlar içinde diriltileceği günü bekliyor. Bazıları için insanları, nano teknolojinin ve tıbbın çok ilerlediği, her hastalığa çare bulunabildiği, tek bir hücreden bile bir insanın yeniden yaratılabildiği bir çağda uyandırmak üzere dondurmak için paralarını almak umut tacirliğinden başka bir şey değil.Ancak yapılan bir deney hiç de öyle demiyor. Dr. Paul Segal'in 1992'de American Cryonics Society'nin sponsorluğunda California Oniversitesi'nde yaptığı şu meşhur deneyden söz ediyoruz. Dr. Segal beagle cinsi sevimli köpeği Miles'ı dondurup tekrar diriltmeyi başarmış ve bu deney dondurulmaya inanan insanlar için o günden beri büyük bir ispat olarak sayılıyor. Miles kanı çekildikten sonra doldurularak öldürülmüş, 70 dakikalık klinik ölümün ardından kanı tekrar damarlarına enjekte edilerek oda sıcaklığına geri getirilmişti. Üç buçuk yaşındaki köpek hayata geri döndüğünde tüm karakteristik özelliklerini olduğu gibi taşıyordu, alışkanlıkları ve huyları değişmemişti. Bu, dondurulan insanların bir gün yeniden canlandırıldığında hafızalarının yerinde olacağına ispat olarak gösteriliyor. İnsanların bir gün yeniden canlandırıldığında hafızalarının yerinde olacağına ispat olarak gösteriliyor.