Derin ve içten: Kerem Bürsin
Böylesine renkli ve hızlı bir yaşam çerçevesinde yıllarca yurt dışında yaşamanın kendisine neler kattığını, hayatın ona neler öğrettiğini soruyorum. Cevabı, şu şekilde: "Tabii yaş ilerledikçe daha iyi anlıyorsunuz ki, aile her şey demek. Çünkü gittiğiniz her yerde, çevrenizdeki insanlardan içinde bulunduğunuz yaşam kültürüne kadar her şey değişiyor. Dolayısıyla sadece ailenizle baş başa kalıyorsunuz. Zamanla en yakın arkadaşlarınız onlar oluyor. Böylece her şeyi birlikte yapmaya, hayata birlikte adapte olmaya ve birbirinize bağlanmayı öğreniyorsunuz."
Hayatında bu kadar etkili olan anne ve babasından karakter olarak neler kazandığını merak ediyorum: "Annem ev hanımı olmasına rağmen her zaman yoğun ve meşgul bir kadın olmuştur. Sürekli olarak sosyal sorumluluk projelerinde yer alırdı. Bizi de bu projelerine dâhil ederek genellikle kimsesiz ve hasta çocuklara yardımda bulunup ailelerine destek olurdu. Teksas'ın en büyük kanser hastanesinde çalışırdı. Hele ki Türkiye'den birileri gelmişse, onlara hem moral verme açısından destekte bulunurdu hem de Teksas'ta rehberlik ederdi. Dolayısıyla maddi ve manevi olarak durumunuz ne olursa olsun, insanlara yardım etmeyi öğretti annem. Ablamla bana ne konumda olursak olalım ilk görevimizin insanlara yardım etmek olduğunu öğütlerdi. Dolayısıyla marka giyinmemeyi ya da marka düşkünü olmamayı küçük yaşta öğrenmiş oldum. Kimsesiz bir çocuk için bir oyuncağın değerinin ne kadar fazla olduğunu görüp yaşadım ben. İşin daha çok maddi değil de manevi tarafındayım. Daha 'küçük' yaşamak taraftarıyım. Çevrenizde farklı farklı örnekler gördükçe yaşamınız da bu yönde şekilleniyor zaten."