Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino
FOTOĞRAFLARI ÇEKİLİRKEN Luca bana dizüstü bilgisayarından 'Suspiria'nın ilk beş dakikasını izletti. "Özel bir gösterim," diye de ekledi. Öyleydi de. Filmin montajını bir gün önce bitirmişti ve film, 48 saat içinde dağıtımcı Amazon'un özel gösterimi için Londra'ya uçacaktı.
Guadagnino aksiyonu ilk 'Suspiria'nın da vizyona girdiği 1977'nin Berlin'ine taşımış; öğrenci protestolarının yoğun olduğu zamanlara. Filme yaşlı bir psikanalist olan Jozef Klemperer'ın hikâyesini eklemiş; Klemperer kendi sorunlarıyla uğraşan bir psikanalist olarak karşımıza çıkıyor. Klemperer evde, karlı sokaklarda ve kasvetli renkler içinde kederli biri. Dario Argento'nun aşırı doygun renklerinin aksine Guadagnino kasvetli bir renk paletini tercih etmiş. Söylemeye lüzum yok; çok güzel görünüyor.
İki gün sonra Amazon beni filmin bütününü izlemek üzere davet etti, gerçi bu gösterim kadro için düzenlenmişti. Sabah uçakla gelen Guadagnino bir konuşma yaptı. Coşkulu ve tutkuluydu. Orijinal filmi 30 yıl önce gördüğünden beri hayatının filminin bu olacağını düşünmüştü. Film, anneliğin yılmaz gücü hakkındaydı. Derin ve özel bir konuydu onun için. Temel renklerin hiçbirini kullanmamıştı. Son birkaç filmi aşkın felsefesi, tutkusu ve arzusu üzerindeydi, ama 'Suspiria' bu filmlerden biri değildi.
Film, ilk birkaç gösterimde olay yarattı. CinemaCon'da salonun yarısının korkuyla dışarı çıkması film festivalleri izleyicilerine sunulan bir pazarlama hamlesi haline geldi; tıpkı 'Diriliş' (The Revenant) ve 'Deadpool' ya da Lars von Trier filmleri gibi. Lars Von Trier filmleri de daha gösterime girmeden "Acaba bu kez filmi rahatsız olmadan sonuna kadar izleyecek miyiz?" diye düşündürür. Bir Amazon çalışanının diğerine çizelge üzerinden filmi anlattığına şahit oldum; hayatında böyle bir şey izlememişti, şimdi heyecanlarını bastırmaya çalışıyorlardı. Buna sinemayı ve korku filmi türünü büyüleyici bulan yönetmenin varlığı da eklenmişti. Heyecanın boyutunu göstermek için iyi bir örnek: Esquire baskıya gittiğinde 'Suspiria'nın süresi henüz duyurulmuştu. Film, Argento'nun ilk filminden bir saat daha uzundu; 3 saat 36 dakika süren 'Arabistanlı Lawrence' kadar değildi ama, 2 saat 32 dakika sürecekti. Bu haber film bloglarında heyecanla karşılandı: "Demek ki kana ve cadılara doyacağız," yazmıştı içlerinden biri.