Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

LUCA GUADAGNINO 5 YAŞINDAYKEN annesinin dizine oturup David Lean'in 'Arabistanlı Lawrence'ını izlemiş; büyülenmişti. Bizler 'Indiana Jones' ve 'Hayalet Avcıları'nı izlerken o çoktan Jean-Luc Godard ve Yeni Dalga filmlerine geçmişti bile. Daha 8 yaşındayken bir Super 8 kamerayla kendi filmini çekti. Annesi Cezayirli, babası Sicilyalıydı, o da Palermo'da doğup Etiyopya'da büyümüş bir çocuktu; burası, babasının ona tarihi ve İtalyan olmayı öğrettiği yerdi. Delikanlılık yıllarında yalnızdı; İtalyan sınıf arkadaşları, farklı göründüğü ve aksanı olduğu için onunla alay ediyordu, fakat bunun da üstesinden geldi. Okul müdüründen Fransız asıllı Romanyalı avangart oyun yazarı Eugène Ionesco'nun bir oyununu sene sonunda yönetmek için izin aldı. Oyun ıslıklandı.

Palermo Üniversitesi'nde edebiyat okudu, Roma'daki Sapienza Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptı; tezinde bir kahraman saydığı yönetmen Jonathan Demme üzerinden tarih ve sinemayı sorguladı. Bir süre film eleştirmenliği yaptı, bu eleştirileri gazeteler için kaleme aldı. Palermo'dayken Patrizia Allegra'yla tanıştı; Sicilya'nın kültürel alanda önde gelen ismi, 19 yaşındaki sinefili partilere götürdü, Jean- Marie Straub ve Danièle Huillet gibi isimlerle tanıştırdı. Sapienza'dayken Pier Paolo Pasolini'nin ilham perisi Laura Betti'yle arkadaş oldu. Luca müthiş bir aşçıydı; bahçıvanlık gibi, yemek de onun için büyük bir tutkuydu. Laura onu ressam Valerio Adami ve yönetmen Bernardo Bertolucci'ye taze makarna kesmesi için partilere soktu.

Derek Jarman'ın 1986 yapımı filminde Barok bir İtalyan ressamdan ilham alınıyordu, başrolde Tilda Swinton vardı; onu izlediğinde o da kendi ilham perisini buldu. Sally Porter'ın 'Orlando'sunda (1992) ise bu ilham perisine 'kafayı taktı'.

Tilda Swinton'ın menajeri daha 'The Penny Arcade Peep Show'un senaryosunu görmeden reddetmiş olsa da (Senaryo, William S Burroughs'un Vahşi Oğlanlar'ından yola çıkmıştı.) o Roma'daki bir nişan töreninde Swinton'ı köşeye kıstırdı. Swinton o tarihlerde zaten bir yıldızdı, Luca ise ondan 11 yaş küçüktü. Ama bir şekilde Swinton'ı ikna etti ve birkaç gün içinde Swinton onun evine yerleşti. Bu arada Burroughs filmini parasızlıktan hiçbir zaman tamamlayamadılar, ama müthiş birer suç ortağı oldular. Gerilim türündeki sanat filmi 'The Protagonists' (1999) ve 'Tilda Swinton: The Love Factory' (2002) filmlerinde birlikte çalıştılar. 2005'te Luca tamamen bağımsız olup kendi parasını kazanmaya karar verdi; Swinton'la 12 yıl boyunca geliştirdikleri, ses getiren 'I Am Love' filmini de ondan sonra çekti.

Filmin geçtiği Milano'daki Villa Necchi Campiglio, en az Tilda Swinton kadar büyük bir yıldızdı; 1935'te ev olarak inşa edilen bu yapı, yüksek sınıfa mensup sanayiciler için statü sembolüydü ve 20'ler ila 30'larda revaçta olan İtalyan modernist mimar Piero Portaluppi'nin elinden çıkmıştı. Filmde güçlü ve aristokrat bir kadını oynayan Tilda Swinton, koridorlardan ve mutfaktan Raf Simons ve Jil Sander'ın elinden çıkmış elbiseler ve Hermès çantalarla geçiyordu. Filmde konu edilen varlıklı adamlar da Fendi'nin yarattığı koyu renkli, kruvaze takım elbiselerden oluşan bir gardıroptan giyindi.

BİZE ULAŞIN