Kocamustafapaşa'nın en güzel abisi: Can Yılmaz

10/14

1984 "İstanbul Bahçelievler, mahallede paylaşılamayan bisiklet"

İlk kitapta anneannenin öyküsü ve ikinci kitaptaki 'Sakal' da gerçeğe dayanıyor. Can Yılmaz'ın anneannesi, Olimpiyatları izlemeyi çok seviyor, atletleri isim isim biliyormuş. 'Sakal' da ofisin hemen dışında oturan 'elinden her iş gelir' çalışanın ismi. Biz çıkarken Can Yılmaz, "Bu çocuğa bak, 'Sakal' öyküsünün kahramanı o." diyecek sonra. "Anneannemle üç tane Olimpiyat'ı seyredebildik. Olimpiyat gelince kadın bambaşka bir neşeye bürünüyordu." Tam 80'ler öyküleri dedim ya, Olimpiyatları seyrederken çok ısınan TV'nin kapatılması ve kaç gündür bekledikleri ödül töreni esnasında elektriklerin kesilmesi o yılların hepimizin hatırladığı gerçekleri. Ama artık onları bile güzel hatırlıyoruz.

"Hayatın içinde denk geldiğim karakterler de var kitapta," diyor, Can Yılmaz; "Denk geldiğim karakterleri adamın aslında yaşamadığı bir hikâyenin içine koyuyorum. Bazısının kendisi gerçek, bazının da hikâyesi."

Beyaz eşyacıda çalışan, müşteri ağırlamayı, senet vermeyi öğrenen elemanlar da aslında tanıdık değiller, ama hikâye gerçek: Can Yılmaz, üç yıl kadar babasının Tophane, Boğazkesen Caddesi'ndeki beyaz eşya mağazasında çalışmış: "Çekilecek çile değildi," diye anlatıyor o dönemi, "Çalıştık, ona çalışmak denirse… Babamla ticaret hayatında hiç anlaşamayız. Ama orada bir sürü şey de biriktirdim. Her işi yaptım; gelen müşteriye 'Hoş geldiniz' de dedim, muhasebede de çalıştım, senet de yazdım. Hızlı yazıyorum ya, orada da kopya var; dört beş kopya senet yazıyordum. İcraya verilmiş adama 'Seni icraya vereceğiz abi' de dedim."

Orada çalıştığı sigortalı dönem sayesinde 50'sinde emekli olacak ki bu da onun daha önce çalıştığını bilmeyenleri şaşırtıyormuş. Bu mağazada çalışma sebebi, Almanya'ya gitmeden önce bir ara dönemi orada geçirmek istemesi: "Teyzem Almanya'daydı. 1986'da ben de Almanya'ya gitmiştim. Çok güzel geldi bana, oraların tertipli düzenli olması. 'Ben burada çok güzel yaşarım,' dedim."

1986'da Almanya'ya gitme öyküsü de çok komik. Ama her komik şey gibi yaşanırken o kadar da komik değil: "O sıralar Berlin Duvarı hâlâ vardı. 89'da yıkıldı. Teyzemler Batı Berlin'de yaşıyor; o zaman Batı Berlin bileti diyelim 60 mark, Doğu Berlin 40 mark. Daha ucuz diye Doğu Berlin bileti almışlar bana."

BİZE ULAŞIN