Kocamustafapaşa'nın en güzel abisi: Can Yılmaz

"Maraton koşmaya Cem'in düğününde karar verdim. Düğünde herkes halay çekerken 'Cem, ben maraton koşacağım' dedim."

Kuş sesleriyle dolu CMYLMZ Fikir Sanat'a ulaştığımda kafamda bu konularla ilgili soruları dolaştırırken yazıda yer verebilmek için etrafı da incelemekle başlayacağım işe: Birkaç katlı yapının ikinci katında Cem Yılmaz'ın tablolarla dolu, yeşil kadife koltuklu odası var; karşı tarafta 'A.R.O.G.' ya da belki 'Yahşi Batı' afi şi altında bir pisuvar (Çağdaş sanat!), odada Cem Karaca'nın 'İşçisin Sen, İşçi Kal' şarkı sözünün tabloya dökülmüş eseri, üst katta bilgisayarlar, pencere yanında yüz maskeleri ve balkonuyla Can Yılmaz'ın ofisi… Bir de YouTube videolarından da gördüğümüz geniş bahçe...

Can Yılmaz'ın üst kattaki ofisinde ise üç farklı köşede ufak kütüphaneler, ahşap bir masa, spor ayakkabıları, ikili koltuk, turuncu bir daktilo, duvarda asılı madalyalar ve arkasında film afişleri bulunuyor. Yani odasına bakıp soru çıkaracak olsam yine edebiyat, sinema ve spor üzerine olur.

Birbirimize ısınalım diye önce en genel konuyla, sporla söze başlıyorum: "Hem koşup hem yazan bir Murakami'yi biliyorum, bir de sizi.", "Murakami kadar koşsak iyi de," diyor; "Başımızın tacı abimiz bayağı koşuyor. Ben ise maalesef bir iki senedir koşmadım." Koşmak, yazmaya etki ediyor mu? "Murakami bunun kitabını yazdı biliyorsun: Koşmasaydım Yazamazdım. Aslında doğru. Koşarken kafan berrak oluyor, koşmaya odaklanıyorsun. Aklına absürt şeyler geliyor, o da yazar adam için iyi bir şey. Bambaşka bir kafa açıyor sana, o kafayla ilginç şeyler yazılabilir. Ben tabii koşarken can derdine düştüğüm, 42 km'yi nasıl bitireceğim diye düşündüğüm için bir şey yazmış değilim."

Can Yılmaz bu zamana kadar 42 km maratonu dört defa bitirmiş. Sekiz defa yarı maraton bitirmiş. İki defa da maratonu yarıda bırakmış. Bıraktıklarının birisi, 26 km'de Helsinki, diğeri de 28 km'de Barcelona Maratonu. Barcelona'daki maratonu bırakmasının sebebi ise çok güldürüyor bizi: "Zafer abi bir gece evvelden çok yedirdi, gezdirdi. Zaten otel odasına döndüğümde tabanlarım ağrıyordu." Zafer Algöz daha sonra kara propagandasını sürdürmüş o günle ilgili, "900 gr et yediği için koşamadı," demiş herkese.

BİZE ULAŞIN