Kocamustafapaşa'nın en güzel abisi: Can Yılmaz
"Bir imza gününden"
Can Yılmaz, aslında 80'lerden beri koşuyormuş. Daha kimselerin Belgrat Ormanı'nı keşfetmediği dönemlerde arkadaşlarıyla gidip 6 km'lik parkuru tersten (geri geri) koşuyormuş. Artık tersten koşamadığını anlatıyor, zira 4 km sonra karşısına çıkan zorlu yokuş, şimdilerde bir hayli yıpratıcı oluyormuş.
Kapıda bir sürü renkli motor var. Motora da mı meraklı? "Bizim hayat hikâyemiz alma üzerine kuruludur. Bir şeyi önce alır, sonra bakarız. Motor aldık, ders aldık falan. Ama ben iki tekerlekli motorun bana göre olmadığını çok kısa sürede anladım. Meğerse motor bir denge işiymiş, gidersen bir manası varmış ve durunca düşüyormuşsun." Sözlerinden de anlayacağınız üzere motor üzerinde dururken düşmüş, Can Yılmaz. Birkaç motordan sonra Honda Goldwing alıp üç tekerlekli hale getirmiş. Bundan Türkiye'de beş veya altı adet varmış. Trafi kte de görülsün diye motorları kendi deyişiyle 'cart kavuniçi ve 'cart sarı'ya boyatmış. Ama motorcular onun motorunu ciddiye almıyormuş: "Goldwing'ciler bizi motorcu olarak görmez. Onların 'İki Tekerlek Üzerine Rüzgâr Yüzümüze Essin' falan fi lan gibi grupları var. Sen üç tekerlekliyle arkasından gittiği zaman bir çocuk onları takip ediyor gibi oluyor."
Laf lafı açıyor, konu Can Yılmaz'ın iştahına geliyor. Avrasya Maratonu'ndan sonra arkadaşlarının koluna girip gittiği köftecide dokuz porsiyon köfte yemiş. Biz şaşırma nidaları çıkarınca o da bize şaşırıyor: "Dokuz porsiyon köfte nedir ki ya? 42 km koşmuşum; vücudumda enerji kalmamış." Eskiden beri saçma sapan bir yeme düzenleri olduğunu anlatıyor. Bütün gün aç kalıp akşam yemek söyledikleri oluyormuş, bu sefer de gece acıkıyorlarmış. Yemek konusunda en sevmediği şey ise, ortaya gelen yemekler ve salata. Hani Cem Yılmaz'ın 'ortaya yemek' kültürünü yurtdışında anlatmanın zor olduğunu tarif etmek için "Little little, into the middle" diye çevirdiği durum…
Bu, Can Yılmaz'a göre değilmiş. Cem Yılmaz'la aralarındaki en büyük atışma da kilo mevzusundanmış: "Aramızda her hafta, kilo atışması olur. İkimiz de kendimizin daha zayıf olduğunu iddia ederiz." E diyorum, tartı sonuçta nesnel bir sonuç veriyor, bunun tartışılacak bir yanı var mı? "Sen öyle zannediyorsun," diye yanıt veriyor; "Tartı bize bir şey ifade etmez. Tartının bozuk olduğunu söyleriz, giysiyle tartıldık deriz… Yan yana tartılsak ve ben fazla çıksam bile yine ondan zayıf olduğumu iddia ederim."