Nasıl Barry Keoghan Olunur?
Şimdiden kendi kuşağının en iyi aktörlerinden biri kabul ediliyor. Aslında yaralı geçmişine baksanız "film yıldızı olacak biri"ni görmezdiniz. Ama o inancını kaybetmedi ve tüm bunları kendisi yaptı.
OĞLU BRANDO KEOGHAN BİR YIL ÖNCE DOĞDU. BARRY DOĞUM ODASINDAYDI. Bu durum için önceden hazırladığı bir şarkı vardı: İskoç şarkıcı Gerry Cinnamon'ın "Canter" adlı şarkısı.
—Şarkının sözleri şöyle: "Bu, geri kalan hayatının başlangıcı". O sözler, tam o doğduğu anda geldi. Hoparlörü kurmuştum. Ve duygusal bir an oldu. Bu, hepimizin hayatın keskin dönemlerinde yaşadığı "o" anlardan biri. Ve şimdi her seferinde o şarkıyı çaldığımda, ameliyathanenin kokusunu alabiliyorum. Eldivenlerin soğukluğu, bana giydirilen önlük. Beni doğrudan oraya götürüyor. Çok gergindim. Çünkü lanet kordonun nasıl kesileceğini filan bilmiyordum. "Bu kesilmiyor, bana yardım edebilir misiniz?" diye bağırdım. Korkuyordum, bacağını keserim diye! Lastik gibi bir şeydi. Benim için yeniydi! Orada insan vücudunun nasıl çalıştığını görüyorsunuz. Ve onun annesinin yanına getirildiği an, o benim favori anlarımdan biriydi, ikisinin yüzü birbirine dokunuyordu.
Çocuk gibi, uzanıp ağacın dalından bir yaprak koparıyor ve gülüyor.
—O küçük, arsız bir herif. Yarın göreceğim oğlumu.
Çocuk, Marlon'un adını taşıyor. Keoghan çalışırken o annesiyle birlikte.
—O inanılmaz bir anne. Annelik içgüdüsü var. Brando ona takıntılı. Eşim daha önce hiç ebeveynlik yapmamıştı ama içgüdüsel olarak biliyor, ben de ondan öğreniyorum.
Barry annelerinin öldüğünü teyzesi ve kuzeniyle birlikte onu ve Eric'i de büyüten anneannesinden öğrenmişti. Ondan önce, iki çocuk annelerini ya hastanede ya da bir cumartesi günü görürlerdi. On üç koruyucu aile evinde birlikte yaşadığı babalardan hiçbirini hatırlamadığını söylüyor. Hiçbiri. Ve işte şimdi kendisi de baba oldu.
—Benim için babalığı çocukluğumdaki bir şeye dayandırmak zor, değil mi? Keşfetmeye açığım. Genellikle hepimizin baba figürünün ve baba nasihatlerinin dayandığı biri vardır. Ama benim için, kendi babama saygısızlık etmeye çalışmıyorum ama, öyle bir şey yoktu. Ama dürüstçe, baba figürüm anneannemdi diyebilirim. Beni o büyüttü. Her şeye karşı harika bir tutumu vardı. O benim hem babam hem annemdi.
—BENİM EN BÜYÜK KORKUM, doğruca söyleyeceğim ki: terk edilmek. Terk edilme korkusu benim içimde o kadar derinlere işlemiş ki, bununla baş etmeliyim, çünkü şimdi başka sorumluluklarım var. Bu, çok zaman ve çaba harcamam gereken bir şey. Ama bunu seviyorum. Kendimi, güçlerimi keşfetmeyi seviyorum. Olan oldu ve bu kimsenin suçu değil. Ebeveynlerimin suçu değil. Sadece oldu. Şimdi bir yetişkin ve bir baba olarak anlıyorum ki, böyle şeyler olabilir. Hiç kimseye kin gütmüyorum. Kızgın değilim. Ebeveynlerim gençti ve bunlar yaşandı. Yaşadıklarım, kendimi tanımlamam için bana tüm araçları ve zorlukları verdi. Ve hâlâ, olmak istediğim yerde değilim. Asla başardım hissine kapıldığım bir yerde olmak istemem.
O doğduğunda, ona insanın ruhunu görebilecek gözler ve insanı ağlatabilecek türden bir gülüş verildi ve o da bu olağanüstü yeteneklerle hızla zamansız bir oyuncu haline geliyor. Ve ona en zor anılardan kaçma şansı tanıyan da oyunculuk oldu. Bu hediye, onu çoğu insandan farklı kılıyor.
Ancak onun diğer yanları, bazen terk edilmiş veya unutulmuş hisseden yanları, özgüveni ve mutluluğu göstermesine izin veren yanları, katlandığı şeylerden dolayı daha güçlü hisseden yanları ve hâlâ korkan yanları da aslında bizden o kadar farklı değil.
Barry, New York'taki oteline dönüyor, lobide ayakta duruyor. Resepsiyonist kadın gülümseyerek yaklaşıyor. Ona iyi haberleri olduğunu söylüyor: Bileziğini bulmuşlar. Üzerinde "DEBBIE" yazan bilezik.
—Çamaşırlarla gitmiş, diyor kadın, rahatlamış bir şekilde gülerken.
Keoghan, Boss Man'e dönüp gülümsüyor.
—Annem, diyor.
Boss Man gülümsüyor ve saate bakıyor. Keoghan biraz sonra havaalanına gitmeli. Gece boyu Londra'ya uçacak. Oğlunu görmeye gidiyor.