Omega'nın yeni fabrikası

Omega'nın 1882'de Louis Brandt&Fils adıyla kurulan ilk fabrikası, yeni fabrikanın yan tarafında duruyor. İsviçrelilerin bu anlayışını seviyorum: Birçok saat markası, eski binasını yenilemek, başka bir yere taşımak ya da yıkıp yeniden yapmak yerine yeni fabrikalarını eski binalarının yanında inşa edip tarihi bölümlüyor. Böylece yan yana, farklı dönemlerin mimari anlayışını bir tarih belgesi gibi izleyebiliyor, yorumlayabiliyorsunuz.

Yeni fabrika, beş kattan oluşuyor ve burada yalnızca saat montajı, bilezik üretimi, test, kalite kontrol ve kargo işlemleri yapılıyor. Çalışanlara verilecek eğitimlerin de burada gerçekleşeceği belirtiliyor.

Ban'in yeni binada gördüğümüz tek imzası ise mimari tasarım anlayışı değil; sürdürülebilirliğe verdiği önem. Markanın talebiyle yeni fabrika, enerji ihtiyacını sürdürülebilir enerji sistemleriyle karşılayacak şekilde tasarlanmış. Yalıtımlı binanın içindeki fazla ısı, suların ısıtılmasında kullanılıyor. Otomatik güneş panjurları, gün ışığının içeriye fazla girmesini engellerken gün ışığından azami ölçüde yararlanılabilecek şekilde tasarlanmış. LED ışıkları gerekli olmadığında kapanarak enerji tasarrufu sağlıyor, fanlar da gerektiği kadar kullanılabilecek şekilde ayarlanabiliyor. Binanın asıl enerji ihtiyacını sağlayan şey ise jeotermal enerji; yani ısınma ve soğutmayı sağlayan şey, akarsular.

BİZE ULAŞIN