Remake: Düğün Kulübü
Adres, doğruydu. Biz kapı ağzında konuşurken içeriden "Goooooooo!" diye bir ses geldi. Sesin arkasından tam bir sessizlik hasıl oldu. Bir gariplik vardı. Hiçbir taraftar, gol sevincinin ardından sanki bıçak gibi kesilen bir sessizliğe bürünmezdi. Ayrıca, bildiğim kadarıyla günlerden Pazartesi'ydi ve bu saatlerde bir maç yoktu. Ben bunları düşünürken, beni kapıda karşılayan adam gol olduğunu duyunca umursamaz bir ifadeyle beni içeri davet etti. Kendisini takip ettim.
İçeride bir sürü sandalye vardı. Büyük sayılabilecek bir odada yaklaşık 10-12 kişi bu sandalyelere oturmuş sessizce bekliyordu. Gözüme çarpan bir televizyon veya bilgisayar ekranı da yoktu. Maçı nereden izliyorlardı acaba?
"Herhalde uykusuzluğa çare olarak eski maçların tekrarlarını izliyorlar." diye düşündüm. Sonuçta maçların sonuçlarını bildikleri için sıkılıyorlar ve uykuları geliyordu. Bilemedim. Ben bunları düşünürken bir sandalyeye yerleştim. Az evvel beni kapıda karşılayan adam, kürsü gibi bir yere geçti. Konuşmaya başladı:
- Her şey üç sene önce başladı. Aslında bu taraklarda bezim yoktur. 40 yılda bir oynarım. Fakat her nasılsa, o hafta yüklü miktarda parayı, bir garanti maç artı Lecce - Udinese maçına üst bastım. Bir golle 1.950 TL'yi kaçırdım. O günden sonra hırslandım ve gözüm bahisten başka bir şey görmez oldu.
Bahis bağımlısı biri konuşuyordu. Sanırım, bahis yüzünden uykusuzluk problemi çekiyordu. Kürsüdeki adam inince, yerine başkası çıktı. Çok şık giyimli, 70'li yaşlarda bir beyefendiydi.
- Pek kıymetli üyeler! Az evvelki "Goool!" nidamdan dolayı hepinizden özür diliyorum.
Elindeki mendille terini silen şişman bir adam dayanamayıp lafa karıştı.
- Güngör Bey, hepimiz zor durumdayız. Lütfen, bir daha olmasın.
- Olmayacak efendim. Sizi temin ederim.
- Bakın burada telefonları topluyoruz. İnternet yasak. Bahis sitelerini takip etmek yasak. Biz sizi bağımlılıktan kurtarmaya çalışıyoruz, siz bağımlılığı bu çatının altına sokuyorsunuz. Olmaz.
Hiçbir şey anlamadım. Buradaki herkes bahis bağımlısıydı. Dayım, uykusuzluk sorunumu çözmek için beni çok alakasız bir yere, bahis bağımlıları terapi merkezine yollamıştı. Kalkıp gitmeye yeltenecekken, adamın biri kolumdan tuttu.
- Nereye?
- Gidiyorum.
- Merhaba. Ben Taylan Dünden. Bu da kartım. Kağıthane'de imalathanemiz var, arap sabunu üretiyoruz. Lazım olursa.
- Kardeşim bırak kolumu.
- Hayatta bırakmam.
- Yahu bırak!
- Bir şartla bırakırım.
- Ne şartı?
- Bana şöyle okkalı bir tokat atacaksın.
- Oğlum deli deli konuşma. Ne tokatı?
- Sağlam bir tokat. Tam şurama.
Yanağını uzatmış bekliyordu. "Herhalde uykusuzluktan vücudum ifl as etti, saçma sapan rüyalar görmeye başladım." diye düşündüm. Ben tokat atmayı ısrarla reddedince, Taylan "Kalkalım." mealinde kaş göz hareketi yaptı. Kalktık, mekândan çıktık.
Taylan, uzun boylu, yapılı, sarışın bir gençti. Serencebey Yokuşu'ndan aşağı doğru yürümeye başladık. Bir sigara yaktı, uzaklara bakarak konuşmaya başladı.