Sahne sırası onda: Murat Yıldırım
Fotoğraf: Arda GÜLDOĞAN
Moda Editörü: Duygu ALTIPARMAK
Röportaj: Seda KARAN
Murat Yıldırım, bu aralar belki de hakkında en çok konuşulan, merak edilen ve takip edilen isimlerin başında geliyor. Ne de olsa, deyim yerindeyse hayatında yepyeni bir sayfa açarak, bizi şaşırtan birçok sürprizle karşımıza çıktı. Neredeyse bir yıl boyunca herhangi bir dizi projesinde yer almadı. Bir ara Londra'ya gittiğini duyduk. Sükunetini koruyordu. Sonra birden ne olduysa oldu, bombayı patlattı: Evlilik kararı almıştı! Üstelik henüz altı aydır tanıdığı, Faslı Imane Elbani ile. Türkiye ve Fas'ta yapılan düğünleri de gündemimizi bir hayli meşgul etti. Aradan kısa bir süre daha geçti ki, bu kez başrolünü Fahriye Evcen ile paylaştığı fi lmi 'Sonsuz Aşk'ın çok kısa bir süre sonra vizyona gireceğini konuşur olduk. Ve asıl bomba patladı! Uzun bir süredir ATV ekranlarında, Selçuk Yöntem'in sunuculuğunda devam eden 'Kim Milyoner Olmak İster?' adlı yarışma için yeni bir isim düşünülüyordu ve bu isim ta kendisiydi. Hazır bu kadar sürprizli bir şekilde karşımıza çıkmışken Murat Yıldırım'la bir araya gelmemek olmazdı. Baştan söyleyeyim, (Röportaja başlamadan önce o da baştan söyledi!), kendini anlatmayı pek seven biri değil. Daha çok "Siz sorun, ben cevaplayayım…"ların adamı. Röportajı yapan olarak daha ne isterdim! Hazır karşımda sorularımı içtenlikle yanıtlamaya hazır birini bulmuşken ben de Murat Yıldırım'a 'yeni' hayatıyla ilgili merak ettiklerimi bir bir sordum.
Yeni bir film, yeni bir evlilik, yeni bir meslek derken deyim yerindeyse 'ikinci bahar'ını yaşıyorsun. Bu aralar kendini nasıl hissediyorsun?
"Hayatın daha başlarındaymışım gibi hissediyorum. Hani bazen yaşadıklarınızdan dolayı sanki yüzyıllardır yaşıyormuşsunuz gibi hissedersiniz ya; bu tam tersi. Hayata yeniden başlıyormuş gibi!"
Ne güzel! O bu aralar yeni hayatının tadını keyifle çıkaradursun, ben biraz geride bıraktığı hayatını, onu yetiştiren anne babasını, bugünlere kadar nasıl geldiğini, oyuncu olmayı aklının ucundan dahi geçirmezken buna nasıl karar verdiğini merak ediyorum…
1979, Konya doğumlu. Aslen Mardinliler. Biri kendisinden büyük biri de küçük iki kız kardeşi var. Annesi ev hanımı. Evin otoriteri, annesiymiş. "Hani iyi polis, kötü polis durumları vardır ya, babam çok karışmazdı bize. Elbette babam da her zaman yanımızda oldu ama annemin rolü daha baskındı." diyerek ilişkilerini özetliyor hemen. Babası öğretmen olduğundan, sürekli çıkan tayinlerden ötürü çok gezmişler. İlkokul ve ortaokulu Konya'da bitirdikten sonra Adana'ya taşınmışlar. Orta halli bir aile… Abla ve kız kardeş arasında evin ortanca çocuğu ve tek oğlu olarak şımartılıp şımartılmadığını soruyorum: "Şöyle ki; anneme her zaman sırf bu yüzden teşekkür etmişimdir. Şımarma anlarında her zaman hatırlatmıştır, sağ olsun. Aslında hem çok ilgilenirdi hem de şımarma anlarında şımarmamamız gerektiğini hatırlatırdı. O yüzden anneme çok şey borçluyum."
Babası ise her zaman, her konuda ciddi bir adam olmuş: "Hayatımda çok önemli bir yere sahiptir. Gerek lise yıllarımda gerekse üniversitede okurken çok şeyden feragat etti. Sonuçta emekli bir öğretmen olarak İstanbul'da bir öğrenciyi okutmak kolay değildi. Çok da çalışkandır, bu arada. Dolayısıyla ondan öğrendiğim çok şey oldu. Boş durmayı hiç sevmez, sürekli bir meşgale çıkarır kendine."
Üniversite sınavında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü kazanmasıyla birlikte, kendi deyimiyle hayatının ilk dönüm noktasını yaşamış. 18 yaşındayken, tek başına ver elini İstanbul! "Memur çocuğuyum, dolayısıyla hayatın her kesiminden farklı, çok insan tanıdım. Bu benim için büyük bir zenginlik. Çok yer gezmem de benim için aynı derecede önemliydi. Her şeyi gördüm; yokluğu da bilirim."