Dünyaya meydan okuyan bir ırk, kuzey ışıklarının altında yükselen karlı bir uygarlık... İsveç'in başkenti Stockholm, kültürel kodları ve modern dünyaya kazandırdıklarıyla dünya turizminin ilgi odağı. Stockholm'ün her köşesinde deniz kültürüne ve denizin getirdiği hayatın izlerine rastlamak mümkün. Bu durum kimi zaman soğuk iklimin zorlu şartlarını gözler önüne serse de, aynı kültürel kod tarihi bir restorandaki eşsiz yemekler olarak da karşınıza çıkabiliyor. Wedholms Fisk ise bu mekânların başında geliyor. Efsanevi şef Bengt Wedholm'ü 1985'te açtığı restoran halen aynı yerinde, İsveç balıklarının en eşsiz örneklerini misafirlerine sunuyor. Girişteki gözü firuze taşından yapılma gümüş balık heykeli tüm görkemiyle İsveç'in en iyi beş restoranından birinde olduğunuzu hatırlatıyor. Şef Bengt Wedholm'ün kariyeri ise yemeklere dair olan beklentiyi doruk noktasına çıkarıyor. Weldholm, kariyerine 18 yaşında, Stockholm'deki ünlü restoran Gyldene Freden'de başlamış. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra mutfaktaki becerilerini geliştirmek için Fransa'ya doğru yola çıkmış, Paris ve Le Chrevalier'deki İsveç büyükelçiliklerinin mutfaklarında görev yapmış. Dönüşte, Stockholm'de birçok restoranda çalışıp ününe ün kattıktan sonra Michelin yıldızı kazandığı bugünkü Wedholm Fisk'i kurmuş. Böylesine büyük bir emeğin karşılığı olarak restoran, günler öncesinden rezervasyon yapmadan adımınızı atamayacağınız popülerlikte. Karamelize midye çorbası ve şampanya soslu kılıç balığı ise favori lezzetler arasında. Stockholm'de kışın hava 15.30'da kararmaya başladığı için hayat da biraz hızlı ilerliyor. Bazı dükkânlar saat 16.00'da kepenklerini indirirken çoğu mekânda mutfaklar 21.30'da kapanıyor. İşte bu sebeple şehrin favori gece kulüplerinden Opera'ya örneğin saat 22.00'de uğradığınızda içerisini tıklım tıklım bulabilirsiniz. Hafta sonu dahil çoğu mekânda eğlence gece yarısı sona eriyor. Belki de caddelerde kafanızı çevirerek bakışlarınızı esirgeyemeyeceğiniz mavi gözlü, sarışın İsveçli hanımefendilerin güzellik sırları bu saat takviminde yaşamaları ve geceyi erken noktalamalarında yatıyordur. Kulüpler dışında, barlar ise nispeten daha uzun soluklu. Ambiyans ve ziyaretçi profili olarak en popüler mekân ise Gondolen. 33 metre yükseklikteki bar muhteşem bir Stockholm manzarasına sahip. Hemen ilerisinde bulunan Fotografiska ise ertesi gün ziyaret edilecek yerler arasına not edilebilir. Çağdaş fotoğrafçılık sanatının dünyadaki sayılı merkezlerinden olan Fotografiska birçok sergiye ev sahipliği yaptığı gibi fotoğraf teknolojilerine dair ürünlerin de satıldığı bir bina. Kışın şehrin kısa süreli aydınlığına uyabileceğiniz en keyifli otellerden biri ise Skeppsholmen Hotel. Adını üzerinde konumlandığı, şehrin hemen başındaki adadan alan otel, Nobis Hospitality Group bünyesinde. 1699 yılında ünlü mimar Claesson Koivisto Rune'nin tasarladığı otel binası 'Design Hotels' kategorisine dâhil olmuş. Duvarlarındaki fotoğraf sanatından örnekler taşıyan eserler kadar Modern Sanat Müzesi'nin hemen arkasında yer alan konumuyla da iddialı. İki bağımsız ince ve uzun binadan oluşan otelin 78 odası mevcut. Deniz ve park manzaralı odalar İsveç mimarisinin yalın çizgilerine sahip. Her şey minimalist, kullanışlı ve şık. Özellikle çatı katı odalar romanlardan fırlamışçasına pastoral. Banyolarda Bal D'Afrique ürünleri kullanılmış. Kahvaltı alanı ise İsveç gazetelerinin 'en iyi brunch mekânı' önerileri arasında. Mum ışığında sunulan doğa manzaralı kahvaltı sofraları olukça romantik. Hardal renkli otelin etrafında yürüyüş yapmak, ağaçlar arasından denizi ve şehri seyretmek tek kelimeyle şiirsel. Otelin içindeki Langa Raden Restaurant'taki lezzetler ise başlı başına bir şölen. Bununla birlikte, otelin genel müdürü Joachim Olausson ve ekibi ekolojik değerlere sahip ki onlar, İsveç'in gastronomik zenginliğini misafirlerine sunduğu gibi, eşsiz bir konaklama deneyimi de yaşatıyor. Erken kalkarak güneş ışığında yapılabilecek aktiviteler ise uykunuzu kaçıracak kadar heyecan verici. 27 köprüsü olan Stockholm'de kraliyet sarayını selamlayarak başlayan kanal turu, turistleri birçok tarihi noktaya ulaştırıyor. Bunlardan biri de Gamla Stan denen eski şehir bölgesi. Antikacılar, hediyelik eşyacılar, meşhur frenk üzümü ve İsveç köftesini sunan restoranlar ve sayısız kafe ziyaretçilerini bekliyor. Bölgenin en ilgi çekici noktası ise Nobel Müzesi. Her yıl aralık ayında düzenlenen törenlerin tarihi hakkında bilgi almak ve sergilenen eşyaları incelemek bir Nobel almak kadar olmasa da yine de heyecan verici. Her ne kadar Türkçe adında bir başka ülkenin ismi olsa da İngiliz anahtarının, dinamitin, fermuarın ve çift bantlı emniyet kemerinin İsveç icadı olduğunu düşününce Nobel'in bu topraklarda doğduğuna şaşırmıyorsunuz. Oldukça turistik olan bu bölgeden uzaklaşmak ama halen tarihi binalar arasında kalmak içinse Stockholm'un Soho'su diyebileceğimiz Södermalm bölgesi harika bir alternatif. Kreatif berber dükkânları, caz kulüpleri, müzik aleti satan dükkânlar, plakçılar ve retro kıyafet mağazalarıyla dolu bu bölge Stockholm'de rastlanabilecek nadir yokuşlu alanlardan. Tüm şehri dolaşan bisikletlilerin nefeslerini az da zorladığı tek alan burası. En meşhur barı ise Papagallo. Papağan desenli vitray camları olan yokuş üzerindeki mekân her daim kalabalık. Modern Stockholm ise alışveriş merkezleriyle ve pek de yüksek olmayan plazalarla dolu. İki milyonluk nüfusun az da olsa hissedebileceği tek yer Central Station isimli metro istasyonu ve civarındaki modern bulvarlar. Pazar günleri kurulan ikinci el eşya pazarındaki antikalar dışında tarihi hiçbir dokuyla karşılaşamayacağınız bölge İsveçli kozmetik ve moda devlerinin de yuvası. Şehrin içinde olabileceği tahmin edilemeyecek kadar büyük bir laboratuvar bile Oriflame'in global merkezi olan 56 no'lu binada mevcut. Bitki hücrelerinin incelenerek geliştirildiği son teknolojiyle donatılmış bu laboratuvar, kozmetik ürünlerin hayat bularak dünyaya yayıldığı bir 'doğumhane' âdeta. Markanın yeni erkek ürünlerinde baobab ağacı gibi adını pek de duymadığımız bir bitkiyi kullandığını öğrenmek ise doğanın zenginliğinin ve cömertliğinin bu topraklardaki bir diğer kanıtı. Vikinglerin izlerinin yer aldığı Stockholm; bilimin, tarihin, tasarımın ve gastronominin birlikteliğinin yaşandığı, güneşin erken battığı ama hayallerin hiçbir zaman karanlıkta kalmadığı uygar bir şehir.