Röportaj Richard Benson Kasvetli bir şekilde 'Ya...' diyor ve garsonlardan birine bakış atıyor. Standart aktör-muhabir tavırları o anda kocaman bir gülümseme ve 'Endişelenme, sorun değil.' güvencesini içerirdi, ama o omuzlarını silkmekle yetiniyor: 'Fark etmez. Otur.' Chigurh'tan önce oyuncular ve film yapımcıları, anlaşılır kılmak için kötü adamların güdülerine yönelik ipucu vermeye çalışırdı. Şiddeti dehşet verici biçimde büyüleyici bulduğunu itiraf eden Bardem ise kötü adamı anlamsız cinayetler işleyen anlaşılmaz bir adam tavrıyla oynayarak yeni bir seviyeye taşıdı. O zamanlar 'Ben şiddeti içimde taşıyorum, hatta şiddetin kendisiyim.' diye açıklamıştı bunu: 'Kötülüğün anlamını çözmeye çalışıyorlar, ama aslında herhangi bir anlamı yok.' Bardem böylece yeni neslin karanlığın kalbinde ne gördüğünü ifade etmiş oluyordu. Önceki nesiller hilekârlığı veya megalomanlığı en ilginç kötülük türleri olarak görürken Bardem artık bunun tamamen duygularla ilişkili olduğuna inanıyor. 'Evet, gerçekten de bunu yapıyoruz. Çünkü akşam annesini ve babasını görmek isteyen iki çocuğun karşısına çıkıyoruz. Gelenin Pablo ve Virginia değil, Javier ve Penélope olmasını istiyorlar.' diyor ve sırıtıyor. Oyunculukla ilgili böyle heyecanlandığı zaman Bardem'i dinlemek çok ilginç. Bu kelimeleri Londralı bir aktör söylese dayanılmaz şekilde cafcaflı ve yüz kızartıcı gelebilirdi kulağa. Ancak hırpalanmış bir buldozer gibi çıkan aşınmış bir İberyalı bariton sesinden duyunca işi gücü bırakıp oyuncu – tercihen Penélope Cruz ile evli– olma isteği uyanıyor insanın içinde. Belki de bu zenofobinin (yabancı düşmanlığı) tam tersi ve en az onun kadar sakıncalı, ama durum bu! 1975'e kadar –o zaman Bardem altı yaşındaydı– İspanya, diktatör General Francisco Franco tarafından yönetildi. Yasadışı uygulamalar, sansür ve polis tarafından gerçekleştirilen gizli kaçırmaların korkusunda yaşayan bir ulus... Franco öldükten sonra da faşistler etkisini devam ettirdi; o dönem Pilar takip edilip gözleniyordu. Pilar 1977'de bir sabah, Javier sekiz yaşındayken, Madrid'deki Calle de Atocha'da (Atocha Caddesi) bir avukatın ofisine siyasi bir toplantıya gitti; o oradan ayrıldıktan beş dakika sonra teröristler makineli tüfeklerle içeri girip orada kalan dokuz kişiyi vurdu ve beşini öldürdü. 'Pek uymuyor.' diye yanıtlıyor. 'Trump'ın sorunu, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en şöhretli insan olmak istemesi. Her yaptığıyla, her söylediğiyle tarihe geçmeye çalışıyor. Birincisi, hiçbir şey umurunda değil. İkincisi tüm ilgiyi kendi üzerine çekmek istiyor. Aptal bir TV programı gibi: Beyaz Saray'daki ünlü, sırf ses getirsin diye bir şeyler yapıyor. Ancak başka şekilde düşünebilecek birçok insanı temsil etmek zorunda olduğu için bu bir sorun.' Gerçek yaşamda her şeyi fazla analiz edenin kendisi olduğunu ve eşinin evin düzenli bireyi olduğunu anlatıyor. Ancak tıpkı kendi neslindeki diğer babalar gibi, bu dengesizliği ortadan kaldırmak için kendisini eğitmeye çalışıyor. Yemek yapamıyor, 'kendin yap' işlerinde kötü ve kronik olarak sakar (Bir keresinde bir civcivi üstüne basıp öldürmüş.). Asla ağda yapmıyor ('Ağda nedir? Ah, hayır! Ancak bir rol için olabilir.') ve 'çok da şık bir insan değil' ancak Zegna'nın yaz aylarında gerçekleşen Cannes Film Festivali için verdiği smokini giymeye bayılıyor. 30 yaşından beri beslenmesine dikkat ediyor ve artık 50 yaşına yaklaştığı için bir rol için kilo aldığında bu kiloları vermek eskisinden daha zor oluyor. Yine de vücudundan memnun. Kuzey Avrupalılarla ve Amerikalılarla karşılaştırıldığında fiziksel görünümü o kadar umursadığı da söylenemez; kendisinde 'edep ve utanç eksikliği' olduğunu düşünüyor. 'ABD'de bir filmde bir sevişme sahnesi çekmeniz ya da birine dokunmanız gerekiyorsa bu tüm ekip için büyük bir olay!' diyor. 'Samimi bir sahne söz konusuysa, burada ateşli bir öpüşme sahnesinden de bahsetmiyorum yalnızca, dokunma sahnesi de olabilir; olay oluyor. 'Bir silah alıp 15 kişiyi öldürsen fark etmez, sorun değil, ama bir saniye, bana sarılmak zorunda mısın? Vücutlarımız birbirine değmeden, arada mesafe varken çekemez miyiz sahneyi?' sözleri ABD'de çok karşılaştığım türden sözler. Ancak benim için, bir Akdeniz insanı olarak vücut iletişim kurmak içindir. Ben bundan değil, silahlardan rahatsız olurum.' Artık röportaj için anlaştığımız süreyi çoktan geçirdik. Bardem'in yetişmesi gereken bir toplantısı var, ama her şeyi konuştuğumuzdan emin olmak istiyor. O nedenle tekrar babalık ve korkular üzerine konuşup 'Adiós!' diyoruz ('Kişniş dışında bir fobim yok. Kişnişten nefret ediyorum! Açlıktan ölsem de kişniş yemem!'). Hesapta bir yanlışlık olmuş; onun bu hatayı düzeltmesini beklerken YouTube videolarını taratıp 2008 Oscar konuşmasını buluyorum. Konuşma şöyle bitiyor: 'Bu ödül İspanya ve hepiniz için.' Fotoğraf Asistanları James Frew, Tom Frimley