Tarihin En Karizmatik Babaları

John Lennon (Julian) Kuşkusuz, listedeki en karizmatik babalardan biri, John Lennon. The Beatles gibi ikonik bir grubu kurmasının ve söz yazarı olarak sayısız klasik şarkıya imza atmasının yanı sıra; solo kariyerinde de büyük başarılar elde etmesi, bu isme karizma katan en önemli detaylar arasında yer alıyor. Ne de olsa, Lennon’ın ilk çıkan albümleri eleştirmenlerden iyi yorumlar almasa da; sanatçı, daha sonraki albümleriyle başarılı bir grafik çizmiş ve özellikle 1970’li yılların ortalarında müzikseverlerle buluşan “Imagine” albümüyle ortalığı inletmişti. “Walls & Bridges” adlı albümünde ise, Lennon’ın tek liste başı parçası “Whatever Gets You Through The Night”, tüm zamanların en çok dinlenen parçalarından olmuştu. Yine de o, yalnızca başarılarıyla öne çıkmış bir isim değil. Çünkü Lennon, vefatına kadar sergilediği baba figürü ile de örnek gösterilebilecek isimler arasında yer alıyor. O kadar ki; Cynthia Lennon ile evliliğinden olan oğlu Julian, bir röportajında, onun için şöyle diyor: “John Lennon, milyonlarca insanın idolü olabilir; fakat benim için o, hayranlık duyduğum bir babadır ve bu yönü, onun sahip olduğu diğer tüm özelliklerden daha değerlidir.” Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? Müziğin ve şarkıların bir dili olduğunu ve o dili doğru kullandığın takdirde dünyada etkileyemeyeceğin hiç kimse olmadığını. ''Brad Pitt'' için tıklayın Brad Pitt (Shiloh) Şahsen biz, yılların bu adama kesinlikle torpil geçtiğini düşünüyor ve ilerleyen yaşına rağmen karizmasından bir şey kaybetmeyen ünlü oyuncuyu, hayranlıkla izliyoruz. Fakat ona hayranlık duymamızın sebebi, yalnızca sahip olduğu karizması değil. O, aynı zamanda, rol aldığı filmler ve oyunculuk anlamında kazandığı başarılarla da hayranlık uyandırıyor. Bugüne dek; “Vampirle Görüşme”, “Dövüş Kulübü” ve “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi” gibi oldukça başarılı filmlerde rol almış olan bu adam; aynı zamanda, sahip olduğu şöhrete ve yakışıklılığa rağmen çizgisini bozmadan devam ettirdiği düzenli aile yaşamıyla da herkesten tam not alıyor. Açıkçası biz, 2005 yılından beri Angelina Jolie ile birlikte olan ve bu ilişkiyle birlikte Jolie’nin Kamboçya’dan evlat edindiği oğlu Maddox’a babalık yapmaya başlayan Brad Pitt’in, bir süre sonra bu sorumluluktan kaçacağını düşünüyorduk. Oysa ünlü oyuncu, Maddox’a içtenlikle babalık yaptığı gibi, sonrasında da üç çocuk birden evlat edindi. Şimdilerde, üçü biyolojik üçü evlatlık olmak üzere tam altı çocuğu bulunan Pitt, örnek alınacak babalar arasındaki yerini her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor. Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? Hollywood’daki ilk yıllarında, çeşitli tanıtımlarda tavuk kostümü giyerek ya da limuzin şoförlüğü gibi işler yaparak para kazanan ünlü aktör; sonrasında, küçük yapımlarda küçük roller canlandırarak, sinema kariyerine başladı. Bu nedenle, böyle bir babadan, insanın pes etmediği ve zorluklara göğüs gerdiği takdirde hedeflerine ulaşabileceği öğrenilebilir. ''Marlon Brando'' için tıklayın Marlon Brando (Christian) Beyaz perdenin unutulmaz mafya babası Marlon Brando, gençlik dönemine kadar, 20. yüzyılın en önemli aktörleri arasında yer alacağını hayal edemezdi herhalde. Zira doğduğu eyalet Nebraska’da, 1920’li ve 1930’lu yıllar göz önüne alındığında, onu sinema dünyası için cesaretlendirebilecek bir ortam yoktu. Brando’nun, tahmin edemeyeceği bir şey daha vardı: Çocuklarından yana yüzünün hiçbir zaman gülmeyeceği... Evet, o bugün dahi, “Baba” filmindeki rolüyle herkesin ayakta alkışladığı bir isim. Fakat aynı zamanda o, çocuklarından birinin hapse düşmesiyle sarsılmış; bir diğerinin ise intiharıyla yıkılmış bir baba. Yaşanan bu üzücü olaylardan fazlasıyla etkilenen bir zamanların kült aktörü Brando, sahip olduğu onca başarı ve şöhrete rağmen, bunalımlı bir ömür tüketti. Uyuşturucu bağımlısı kızı ve şiddet eğilimli oğlu yüzünden zor günler geçiren ünlü oyuncu, her iki evladını da bulaştıkları bataklıktan kurtarmaya çalıştığı için kariyerinde zaman zaman zor dönemler geçirse de, sahip olduğu karizmadan hiçbir şey kaybetmedi. Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? “Baba” filminde, öldürülen oğlunun başında ağlarken müthiş bir performans sergileyen bu adamdan, mesleğinde başarılı olmak için onu gerçekten severek yapmanın gerekli olduğu öğrenilebilir. ''David Beckham'' için tıklayın David Beckham (Cruz) 37 yaşındaki David Beckham’ın sahalardaki başarısını tartışmaya gerek yok. O, İngiltere’nin dünya futboluna kazandırdığı en önemli isimlerden. Bu durum, elbette ki ünlü futbolcunun karizmasına karizma katıyor fakat, aslında bu adamın karizmatik görünmesi için başarıya ihtiyacı yok. Ne de olsa, attığı her adım olay olan, büyük markaların iş birliği için peşinden koştuğu Beckham, fiziksel olarak da yeterince karizmatik. Bunca “özelliğe” rağmen, ünlü futbolcu, sahip olduğu örnek aile yaşantısıyla da göz dolduruyor. 1999 yılında dünyaca ünlü Spice Girls grubundan Victoria’yla evlenen Beckham; o tarihten beri, sansasyona karışmayan adı ve çocuklarıyla olan ilişkisi nedeniyle, ideal baba unvanını çoktan kazanmış durumda. O kadar ki; ailesiyle birlikte Beverly Hills’de yaşayan ünlü futbolcu, sık sık, çocuklarıyla birlikte çeşitli etkinliklerde boy gösteriyor. Bu da onun, çocuklarına ne denli düşkün olduğunu hepimize kanıtlıyor. Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? Elbette; nasıl futbol oynanacağını, nasıl giyinileceğini, kadınların aklını başından almanın püf noktalarını ve daha pek çok şeyi... ''Jack Nicholson'' için tıklayın Jack Nicholson (Raymond) Ondan daha karizmatik bir baba düşünebilir misiniz? Şahsen biz, düşünmekte zorlanıyoruz. Sinema dünyasının en özel isimlerinden biri olan Jack Nicholson, bugüne dek tam 12 kez aday gösterildiği Oscar’da, üç kez ödülü kucakladı ve bu anlamda, bir rekor kırdı. Fakat bu adamın sahip olduğu karizma, kazandığı Oscar’larda saklı değil. Onda öyle bir ışık var ki; girdiği her ortamda sözü dinleniyor, oynadığı filmler olay yaratıyor. Hayranları tarafından “yüzünde gerçek bir kötü ifade” barındırdığı söylenen oyuncu, bu yönünden özellikle metot oyunculukta ustaca yararlansa da; aslında onun usta olduğu bir konu daha var: Baba olmak. Tam dört çocuğa sahip Nicholson; sık sık çocuklarıyla tatile çıkıyor, onlarla taraftarı olduğu Los Angeles Lakers maçlarına gidiyor ve her röportajında çocuklarıyla gurur duyduğundan bahsediyor. Böyle bir babadan ne öğrenilir? Başarıya giden yolda nasıl hareket etmeniz gerektiğinden tutun da işinizde nasıl daha iyi olabileceğinize kadar kariyerle ilgili her şey ama her şey böyle bir babadan öğrenilir. ''Clint Eastwood'' için tıklayın Clint Eastwood (Kyle) O; 60'dan fazla filmde ve TV yapımında rol almış, 30 film yönetmiş, 25 filmin yapımcılığını üstlenmiş, 10 filmin müziklerini bestelemiş, soundtrack'lerine imza atmış ve hatta bir dönem belediye başkanlığı dahi yapmış çok yönlü bir adam. 1950’li yıllarda, oyuncu olmak için çıktığı yolda pek çok ek iş yaparak para kazanan Clint Eastwood; B sınıfı filmlerde rol alarak sinema dünyasına adım attığında, henüz çok gençti. Fakat zaman geçtikçe, özellikle western filmleriyle göz doldurmaya başlayan usta oyuncu, geçen yıllara rağmen Holywood’un en karizmatik isimlerinden olmaya devam etti. İlerleyen yaşına rağmen çalışmaktan yılmayan bu efsane isim, yine de bu tempoya rağmen, çocuklarıyla da oldukça iyi diyaloglar kurdu. O kadar ki, iki ayrı evlilik yapan, fakat her iki evliliğinden olan çocuklarına da aynı derecede sevgiyle bağlanan bu adam; baba olmanın önemini her fırsatta vurguluyor. İnsanın, çocuklarından alçakgönüllülüğü ve yeni şeyler denemenin keyfini öğrenebileceğine inanan Eastwood, Esquire’a verdiği bir röportajda da çocuklarını ne kadar çok sevdiğinin altını çizmişti: “Şahsen ben, öğrenmeye ara vermemenin, hayatın en büyük sırrı olduğunu düşünüyorum. Ben bile, bu yaşta, çalışmaya devam ediyorum. Çünkü çalışırken, yeni şeyler öğreniyorum. Ve bana öğrettikleri yeni şeyler sayesinde, yaşlandıkça, çocuklarımı daha da çok seviyorum.” Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? Ondan, bazen muhalefet olmanın çok da kötü bir şey olmadığı ve insanın yaşlandığında dahi iyi ve önemli işlerin altına imza atabileceği öğrenilebilir. ''Frank Sinatra'' için tıklayın Frank Sinatra (Franklin Wayne) Dünya üzerinde, kendi ismi âdeta bir müzik türü hâline gelmiş başka bir müzisyen var mıdır? Frank Sinatra, 1935 yılında adım attığı müzik dünyasında seslendirdiği şarkılarla, caz kültürünün popüler bir uzantısı olmayı başarmış büyük bir isimdi. 1998 yılında aramızdan ayrıldığında, dünyanın her yerinden insanların onun için gözyaşı dökmesi de, bunun en büyük kanıtıydı. “Fly Me to the Moon”, “My Way” gibi klasikleşmiş şarkılarıyla pek çok insanın hayatına romantizm katan İtalyan asıllı sanatçı; günden güne artan karizmasıyla, yıllar boyunca milyonları ayağa kaldırdı. Ve o karizma, günün birinde evlenerek, baba oldu. Sinatra’nın 22 yıllık eşi Barbara’nın kaleme aldığı “Lady Blue Eyes, My Life with Frank” adlı kitapta yer alan bilgilere göre; ünlü müzisyen, çocuklarına çok düşkün bir babaydı. Bu durum, kitabın ilerleyen bölümlerinde daha da netlik kazanıyor. Zira Barbara Sinatra, şöyle diyor: “19 yaşındaki oğlumuz, 1963 yılında para için kaçırıldığında; Frank, eylemcilerle umumi telefonlardan konuşmak için, yanında çok sayıda 10 sent koyduğu bir kese taşımaya başlamıştı. 240 bin dolar ödendikten ve oğlumuz serbest bırakıldıktan sonra, bu keseyi, uğur olarak hep yanında bulundurdu ve öldüğünde, tabutuna konulmasını istedi. Onun için, çocukları çok önemliydi.” Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? Frank Sinatra, şarkıları başkasından dinlenildiğinde farkı ortaya çıkan bir adamdır. Bu adamdan, işinizde fark yaratmanın ne denli önemli olduğunu öğrenebilirsiniz. Tabii, şarkılarla bir kadının kalbine nasıl dokunabileceğinizi de... ''Johnny Cash'' için tıklayın Johnny Cash (John Carter) O, country müziğin en adamakıllı adamlarından biri. O, Amerikan folk müziği yaptığı hâlde, alternatif rock dinleyeninden tutun da funk müzik hayranlarına, caz severlerden pop müzik severlere kadar hemen hemen her nesil ve ulustan geniş bir hayran kitlesine sahip olan belki de tek adam. O, “I Walk the Line”, “Country Boy” gibi şarkılarıyla ölümünün ardından dahi sevgiyle anılan bir müzisyen. Yaşamı boyunca başardıklarıyla karizmasına karizma katmış olan Johnny Cash’in hayatında, her zaman, müziği ve ailesi vardı. Bu gerçeğe, James Mangold’un yönettiği ve sanatçının kendi hayatını konu alan “Walk the Line” filmiyle şahitlik edebilirsiniz. Ayrıca, ölümünden sonra oğlu John Carter Cash’in sarf ettiği şu sözleriyle de onun ne denli harika bir baba olduğunu anlayabilirsiniz: “Babam, remix’leri çok severdi. Ona göre remix’ler, şarkıların aslına sadık kalırken, ayak basılmamış topraklara da dalıyor. Babamın yaptığı da buydu; o, bize bir yandan geleneksel olana bağlı kalırken bir yandan da yeni şeyler keşfetmemizi öğütlerdi. Onu ve öğütlerini çok özlüyorum!” Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? Yaptığınız iş ya da savunduğunuz şey doğru ise, dünyanın her yerinden destek alabileceğinizi öğrenebilirsiniz. ''Bob Dylan'' için tıklayın Bob Dylan (Jakob Luke) Asıl adı Bob Zimmerman olan, fakat Galyalı şair Dylan Thomas'a olan hayranlığı nedeniyle Dylan soy ismini alan ünlü sanatçı; ilk albümünü 1961 yılında yayımladığında, pop şarkıların da ölümsüz olabileceğini herkese gösterdi. “One More Cup of Coffee”, “Like a Rolling Stone”, “Hurricane” gibi ölümsüz şarkıların ve klasikleşmiş albümlerin yaratıcısı olan bu adam, her dönem, müzik dünyasının dâhisi olarak görüldü. Tıpkı John Lennon gibi, o da her kıtadan, her ülkeden birbirinden tamamen alakasız kişilerin ortak noktası oldu. Ve sonunda öyle bir noktaya geldi ki; geçtiğimiz günlerde, ABD’de sivillere verilen en yüksek dereceli ödül olan “Özgürlük Madalyası”na layık görüldü. İnsan hakları savunucusu, solcu tavrı, hippi ve muhalif kimliğiyle tanınan usta sanatçı, tüm bu kimliklerinin yanına, bir de baba sıfatını ekledi ve o konuda da herkese örnek teşkil etti. Böyle bir babadan ne öğrenirsiniz? Geçtiğimiz günlerde, ABD Başkanı Barack Obama, Bob Dylan’ın dünyayı daha iyi bir yer yapan ve ulusun yaşamına kalıcı katkılarda bulunan bir adam olduğu için “Özgürlük Madalyası”nı almaya hak kazandığını söyledi. O nedenle, böyle bir babadan, ortaya koyduklarınızla dünyayı nasıl daha güzel bir yer yapabileceğinizi öğrenebilirsiniz.