Şimdi, sakin bir köşeye çekilin ve bir müddet, dünya ile üzerinde yaşayan milyarlarca insanı düşünün. Tabii, en çok da insanlar arası iletişimi göz önünüze getirin. Bir düşünsenize; sabahleyin otomobilinize aldığınız benzin parasını ödediğiniz benzinciden ofi sinizde dosyanızı istediğiniz asistanınıza, e-posta attığınız iş ortağınızdan telefon açtığınız karınıza, yorgunluk içkisini sipariş verdiğiniz barmenden et satın aldığınız kasaba kadar onlarca hatta belki de yüzlerce kişi ile iletişim hâlindesiniz... Bakmayın siz, son derece basitmiş gibi görünse de aslında son derece karmaşık bir düzen, bu “iletişim” dediğimiz şey. Ne de olsa, “Dünya, bir oyun sahnesi” ve biz de bu sahnedeki repliklerimizi, oyunlara ve karşılaştığımız oyunculara göre kurup duruyoruz. Nerede ve hangi koşullarda olduğunuzun da bir önemi yok aslında. Şayet, hayatınız boyunca tek başınıza yaşamıyorsanız; çevrenizdekilerle fi kir ayrılığı yaşamamanız, yani tartışmamanız mümkün değil. Peki, “kaliteli” ve “incelikli” bir şekilde nasıl tartışabilirsiniz? Tartışmayı işin içinden çıkamayacağınız bir ağız dalaşına dönüştürmeden önce neler yapabilirsiniz? Ya da tartışmayı nasıl lehinize çevirebilirsiniz? Unutmayın; karşılaştığınız problemler karşısında çözüme ulaşabilmeniz için, önce, tartışmanız gerekir. Elbette “tartışmanın”, bir sanat dalı olduğunu iddia etmiyoruz ama tartışmanın da bir “sanatı” olduğunu biliyoruz. İnceliklerini uyguladığınız takdirde, tüm diğer sanat dalları gibi tartışma sanatı ile siz de hayatınıza güzellikler ve keyifler katabilirsiniz. Nasıl mı? Patrona karşı savunma mücadelesi Kabul edin, tartışma söz konusu olduğunda en zorlandığınız arena; iş ortamıdır. Özellikle de muhatabınız patronunuz ise... Patronunuza küsemeyeceğinize ya da işinizi kaybetmek istemeyeceğinize göre; bu noktada size, gerekli manevraları yapabileceğiniz büyük bir sorumluluk düşüyor. Sonuçta, tıpkı özel hayatınızda olduğu gibi iş hayatınızda da bireysel fi kirlerinizi savunabilir ve dile getirebilirsiniz. Şimdi, size birkaç tüyo verelim; bunları uyguladığınız takdirde, patronunuz karşısında vereceğiniz mücadeleden galip çıkabilirsiniz. Patronunuz ile gireceğiniz mücadelede, ilk yapmanız gereken şeyin nabza göre şerbet vermek olduğunu unutmayın. Şayet patronunuz elleri belinde masanıza doğru yaklaşıyorsa; gardınızı alın; tartışmaya geliyor olabilir. Konuşmanız sırasında; parmaklarını masaya vuruyor ve başını eliyle destekliyorsa; muhtemelen konuşmanızdan sıkılmıştır. Bu durumda, kıvrak zekânızı kullanarak konuyu asıl meseleye bağlayın ya da ilgisini çekecek bir şeyler söyleyin. Kulağını ovuşturmaya başlarsa; sizi yeterince dinlediğini, artık kendi fi kirlerini söylemek istediğini belli ediyor demektir. Susma sırası, sizde. Avuçları açık ve dışa dönükse, size doğruları söyleyen, samimi bir patronunuz var demektir. Onunla, tüm içtenliğinizle konuşabilirsiniz. Boynunu kaşıyor ve hafi fçe burnuna dokunuyorsa; ya sakladığı şeyler var ya da yalan söylüyor. Dikkat! Tartışmanında bir 'raconu' var Her işte olduğu gibi, tartışmanın da belirli kurallar çerçevesinde yapıldığında, kaliteli ve sağlıklı olabileceği gerçeğini aklınızdan çıkarmayın. Evet, tartışmanın akıbeti, karşınızdaki kişiye ve tartıştığınız konuya göre değişir ama siz, yine de oyunu kurallarına göre oynamaya bakın. Tartışma adabı olduğunu düşünmediğiniz kişilerle mümkün olduğunca münakaşa etmeyin. Unutmayın; karşınızdaki kişi de kendi fi krinin doğru olduğunu savunacak. Bu yüzden, kesinlikle konunun dışına çıkmayın. Kişisel konuların tartışma kapsamına girmesine de izin vermeyin. Onaylamadığınız bir fikir duymuş olabilirsiniz. Bakışlarınıza, vücut dilinize ve mimiklerinize hâkim olun. Özellikle gözlerin, duygularınızla birlikte, düşüncelerinizin aynası olduğunu unutmayın. Sonuçta, iki farklı fikrin ortasını bulacaksınız. Bu arada, arenada değilsiniz; karşınızdakine karşı bir tehdit oluşturmanızın bir anlamı yok. Tartışırken, ses tonunuza hâkim olun. Asla bağırmayın! Bu, tansiyonun yükselmesine ve hiç de istemediğiniz sonuçlara sebebiyet verebilir. Ses tonunuzu yükselterek sarf edeceğiniz her cümlenin, gerçek anlamıyla karşı tarafa iletilmeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Şunu unutmayın; ne kadar çok bağırırsanız, o kadar duyulmazsınız. Küfür ve hakaret içeren kötü laflar kullanmayın. Bu, her koşulda sizi haksız duruma düşürür. Dolaylı yoldan, zekice kurgulayacağınız iğneleyici cümleler kurabilirsiniz. Böylelikle, hem siz rahatlarsınız hem de karşı tarafın saldırıya geçmesini önlemiş olursunuz. “Empati”, iki insanın tutkalıdır. Karşı tarafı anlamak için çabalarsanız; hiç kimse kırılmadan bu işin içinden çıkabilirsiniz. Söz konusu 'gönül işleri' olduğunda Gelelim; karınız ya da sevgiliniz ile yaşayabileceğiniz tartışmalara. Ne yaparsanız yapın; tarzınız da olmasa, karşınızdaki bir kadın olduğunda “tartışmamak” biraz garip kaçacaktır. Ne yazık ki erkekler, çoğu tartışmaya hep 1-0 yenik başlar. Ya da toplum genelinde hep böyle bir söz dolaşır. Sizce de kadınlar hep haklı mıdır? Bizce değildir. Sürekli haklı olabilecek bir kadın yoktur ama kolayca haksız duruma düşecek erkek vardır. İşte size, bu duruma düşmeden haklı çıkmanız için bazı tüyolar... Tartışmayı siz başlatmayın Her durumda kendinizi haklı çıkarmak için tartışmayı başlatan taraf olmamaya çalışın. Nasıl olsa, bir şekilde kendinizi tartışıyorken bulacaksınız. Karşınızdaki bir kadın Bu satırları okurken size belki “klişe” gelecektir ama gerçekten karşınızdakinin bir kadın olduğunu, asla aklınızdan çıkarmayın. Tartışma konusunda haklı da olsanız, kadınların her zaman, erkeklerden çok daha duygusal ve kırılgan olduğu gerçeğini kabullenin ve ona göre hareket edin. Yoksa tartışma, bir müddet sonra teselliye dönüşebilir. Egolarınızdan arının Zamanınızın çoğunu geçirdiğiniz biriyle karşı karşıyasınız. Egolarınızı bir kenara koyun. Bazı durumlarda, bırakın; hayatınızdaki kadın, zafer bayrağını istediği yere diksin. Sonuçta o, sizin kaleniz; bir şey kaybetmezsiniz. Kaba olmayın. Belki kabalığınız onu susturabilir ama haklı olduğunu düşünmesine asla engel olmayacaktır. Konunun özünden uzaklaşmayın İlişkideki tartışmalar, akıntılı bir denizde yüzmek gibidir. Konunun başı ile sonu arasında bir anda, dağlar kadar fark olabilir. Karşınızda, çok sinirli ve kendini haklı gören biri varsa; bir süreliğine geri adım atabilirsiniz. Bu, sizin haksız olduğunuzu göstermez. Aksine, karşı tarafın sakinleşerek, asıl konuya geri dönmesini sağlar. Suçlayıcı olmayın Sizce ortada bir suç var mı? Olsa da olmasa da, bir insanı suçlamak, hayatın hiçbir alanında size olumlu bir sonuç getirmez. “Ben” merkezli başlayan ve devam eden konuşmalarınız; her zaman karşı tarafın düşünmesine sebep olacaktır. “Her şeyi sen yaptın!” demek yerine, “Benim de hatalarım olmuş olabilir.” derseniz; karşı taraf, size saldırmak yerine, dönüp kendine bakacaktır. Kötü sözleri kafanıza takmayın Söylediğimiz gibi, sakin olmak çok önemli. Ama sizin başarabildiğinizi, bazen karşı taraf başaramayabilir. Tartışma sırasında söylenen kötü sözlere, kafanızı çok takmayın. Unutmayın; muhatap olduğunuz kişi, sevdiğiniz kadın. Bu kadının samimiyetine inanıyorsanız; sözlerinin de kızgınlıkla ağzından çıktığını biliyorsunuzdur. Karşılık vermeyin ki; pişman olup sizden özür dilemeye fırsatı olsun. Aksi takdirde, siz haksız çıkacaksınız. Kıyaslamaya girmeyin Yine, bir “klişe” ama bir o kadar da etkili olan bir cümleyi söyleyelim; “Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmayın.” Kıyaslanmaktan ne kadar hoşlanıyorsanız, karşı tarafın da aynı düşüncelere sahip olduğunu unutmayın. Kaliteli bir iletişim için; Tartışma zamanları belirleyin. Probleme odaklanın Konuşmacı-dinleyici görevlerini yerine getirin Saldırgan olmayın Tansiyon yükseldiğinde mola verin