Temkinli ve samimi: Ozan Akbaba

Sektör gereği ekranda gördüğümüz yüzlerin hakkında ya bir iki sözümüz olur ya da en olmadı kulağımıza dolanlarla bir parça fikrimiz. Ama bazen yolumuzun hiç ama hiç kesişmediği isimlerle de denk geliyoruz. Tıpkı bu aralar canlandırdığı 'İlyas' karakteri ile 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ın en dikkat çeken isimlerinden biri olan Ozan Akbaba gibi… "Ben seni hiç tanımıyorum, heyecanlıyım." ile başlayan cümlemi "Benim de ilk kapak çekimim… Heyecanlıyım." ile tamamlayan birinden söz edeceğim birazdan. Son derece keyifli geçen stüdyodaki kapak çekimimizden üç gün sonra onunla Fenerbahçe'de bir kafede buluştuk. Dediğim gibi; onu hiç tanımadan, soracaklarım karşısında tepkilerini merak ederek, her şeyden önce çocukluğuna gidiyorum…

1982 yılında Kars'ın Benliahmet köyünde dünyaya gelen Ozan Akbaba, tam 13 yaşına kadar iki halası, ablası, dedesi ve babaannesi ile beraber tipik bir köy hayatı yaşamış. "Şimdi hatırlıyorum da; yağdığında karlar içinde kalırdı köy. Her kış dizlerimize kadar kar olurdu, çok soğuktu. Ama köy çocuğu olmak güzel bir şey, toprakla büyümek, insanı sağlık anlamında da ileriki yaşlarında dirençli kılıyor." Babası Kars Köy Hizmetleri'nde şoför olarak çalıştığı için anne ve babası küçük kardeşleriyle birlikte şehir merkezinde yaşamış. Yollar karlarla kapandığı zaman babası o yolları açan işçilerden biri olurmuş, çok zor bir işi varmış. Tam 13 yıl boyunca köy hayatı yaşayan Ozan, ancak bir yıllığına anne ve babasıyla şehirde yaşamış. 13 yaşına geldiğinde ise dedesinin alerjik astımının nüksetmesi sonucu babası İzmir'e tayinini istemiş.

Bunun üzerine ailecek İzmir'e taşındıklarını anlatan Ozan, İzmir'e ilk gittiğinde bu büyük şehrin kendisinde yarattığı hissiyatın tamamen korku olduğunu da itiraf ediyor: "'Köylü gibi konuşuyor.' diye benimle dalga geçeceklerini sanarak bir panik havasına girmiştim. Sonra bir baktım onlar benden daha garip konuşuyor! Mesela bir şeyi 'Kokla.' dersin ya; onlar 'Kok bi kok!' derdi. 'Kokiyym mı? Nasıl kokiym?' Meğer 'Kokla.' demek istiyorlarmış." Uzun yıllar ayrı yaşalar da Ozan anne ve babasına oldukça bağlı bir çocuk olmuş. Hemen hangi yönlerinin anne ve babasından geldiğini merak ediyorum: "Sanatçı tarafım babamdan geliyor galiba; babam çok yetenekli bir adamdır, her şeyi kendi kendine yapardı, yapar da. Kars'ta bir fotoğraf stüdyosu kurmuştu mesela; karanlık odası dahi vardı, o derece! Sanırım bu yeteneği ona da dedemden geçmiş. Dedeme herkes 'İsmail Usta' der. İnşaat ustasıydı, köyde briket yapıp satardı." Briketin ne olduğunu sorduğumda ise Ozan yılların inşaat ustası gibi beni yanıtlıyor: "Briket; küçük ponza taşları olur, onları su ve belli karışımlarla bir kalıp haline getirir ve inşaatta tuğla gibi kullanırsınız. İç mimarlık bölümünde okuduğum için biliyorum!"

Gönlü ise annesine benzermiş… "Sanki çok güleceğini biliyorlarmış gibi annemin adını Güler koymuşlar. Babamın adı da Ömer, bu arada. Annem tıpkı adı gibi sürekli güler. Kahkahasını iki kilometre öteden uyarsınız, hatta abarttığı zaman 'Anneeee, yeter!' dediğimiz bile olur. Üç kardeşiz. Benden beş yaş büyük ablam Bilgehan, etnomüzikolog. Doktorasını yapıyor şu anda; çok yakın bir zamanda, büyük ihtimalle akademisyen olacak. Müziğe karşı çok ilgili ve bilgilidir. Benden beş yaş küçük olan kardeşim İsmail Cem çok iyi blues gitar çalar ama profesyonel çalışma hayatında, bir mimarlık ofi sinde üç boyutlu teknik ressamlık yapıyor. Üçümüzün arasında tam beşer yaş var. Babam, çok sistematik ve âdil bir sistem kurmuş aramızda." diyerek gülüyor.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.