Temkinli ve samimi: Ozan Akbaba
Neydi bu farklılık, biraz açmasını istiyorum…
"Yani şöyle ki; entelektüel bir yapıya sahip olmanı gerektiren tiyatro ile uğraşıyorsun ama okul çıkışı arkadaşlarını koruyup kollamak için bir kavganın içine de girebiliyorsun. Bir kolejde göremezsiniz böyle şeyler."
Serde biraz delikanlılık olduğunu söylüyorum. Beni hiç bekletmeden yanıtlıyor:
"O asi yanımı törpülemek için çok uğraştım." Oyuncu olmanın hayallerini daha çocuk yaşlarda kuran Ozan, o yıllarda en çok Cüneyt Arkın gibi olmayı hayal edermiş: "Bir kişinin oyunculuğunu beğenmek ayrı bir şey tıpkı onun gibi olmayı hayal etmek ayrı. Daha o yıllarda sinemaya çok düşkündüm. Hatta İzmir'e taşındıktan sonra kendi başımıza kısa fi lmler bile çekiyorduk. Halamların Almanya'dan getirdiği kameralarla çekerdik kısa filmlerimizi."
Daha çocuk yaşlarından bu yana yüreği oyuncu olmak için atan Ozan'ın iç mimarlık seçimini nasıl gerçekleştirdiğini soruyorum. Yanıtı şöyle oluyor: "Artık askerlik çağım gelmiş, babam benden adam olmaz diye tam umudunu kesmişken eniştem Volkan hazır çizimim de iyiyken üniversite sınavında barajı geçmemi ve yetenek sınavıyla bir bölüme girmemi tavsiye etti. Mantıklı gelmişti açıkçası. O yıl Antalya Akdeniz Üniversitesini kazandım. Sanırım biraz da herkesten ve her şeyden uzaklaşmak istemiştim. Seçim yapmadan önce iç mimarlık bölümünü görünce ilgimi çekti. Bunun üzerine iç mimarlık sınavlarına çalışmaya başladım. Beş aşamalı lanet bir sınavdan geçtim. Her sınava girişimde kalbim küt küt atardı. Bütün bu zorluklara rağmen iç mimarlığı severek okudum, çok güzel bir meslek ama maalesef bana göre değil. Bu mesleği profesyonel olarak icra ederken ustalarla ayrı uğraşmak, müşteriyle ayrı uğraşmak gerektiğini gördüm."
Dedim ya, aklı fikri sinemada ve oyunculuktaymış diye; Ozan üniversite öğrencisiyken birkaç tane senaryo bile yazmış. Hatta o dönem benimsinemalarim.com diye bir internet siteleri dahi varmış. Şu anda popüler olan birçok isim bu platformdan çıkmış hatta. Bu konuda kendini çok şanslı hissediyor… "Selçuk Aydemir, Burak Aksak ve Sadi Celil Cengiz gibi daha ismini sayamadığım pek çok önemli ismi bir araya getirmiştir, bu mecra. Her yıl bu sitede buluşurduk. Birimiz 'senaryo yazacağım', birimiz 'çekeceğim', birimiz 'müzikleri yapacağım' derdi. Sürekli birbirimize yardımcı olurduk. Denk geldiğimizde en azından bir 'merhaba'mız var. Aran ne kadar iyi olursa olsun, ne kadar çok görüşülürse görüşülsün bir müddet sonra herkes kendi yolunu çiziyor. Mahallesindeki çocukluk arkadaşlarından, lisede çok samimi olduğu dostlarından bir şekilde uzaklaşmak durumunda kalabiliyor insan. Bu sadece kişisel olarak bizimle ilgili bir durum değil; bir döngü var dünyada. Doğal olarak birimiz gidiyor, birimiz geliyoruz. Bir de hayatımıza giren herkesin bize karşı bir görevi olduğuna inanıyorum."