Yazı: Kaan SANCAR CGI Tekniği ve Hollywood'taki Türkler Ekranda gördükleri karşısında büyülenmişti genç adam. Her gün önünden geçtiği yıkık dökük bina, üzerinde ejderhaların uçtuğu görkemli bir saray olarak karşısındaydı. O an şu sorudan başka bir şey düşünemedi: Nasıl oluyor da gerçeklik bu denli değiştirilebiliyor? Hepimiz bu etkinliği ayda yılda bir de olsa yaparız. Önce içeri girebilmek için gişe önündeki bilet sırasına gireriz. Ardından, önümüzdeki ekrandan oturacağımız koltuğu seçeriz. Salonun orta sıralarını seçmeye özen gösteririz ki perdeden yansıtılanları daha iyi görebilelim. Bordo koltuklara oturup ışıklar kapandığında ise beklenilen serüven başlar. Yaklaşık 120 dakika sürecek, bizi farklı dünyalara götürecek bir serüven... Sinema ortamının genel etkisinden midir yoksa izlenilen filmlerin büyüsünden midir bilinmez ama film bitip ışıklar açıldığında bile izlediklerimizin etkisinden kısa bir süre de olsa kurtulamayız. Kimimiz filmde yer alan karakterlerin gerçek hayatta yer aldığını düşler kimimiz ekranda izlediği garip canlıların aramızda yaşadığını. Çoğu zaman da izlediğimiz dünyanın gerçek olduğu bir durumda yapacaklarımızın kurgusunu kurarız kafamızda. Tam da yapımcılarının istediği gibi. Genellikle sinema binasından çıkarken de bir merak kaplar içimizi. Kafamızda birçok soru işareti belirir: Kendimize 'Buz dağına çarpan gemi sahnesi nerede ve nasıl çekildi? Patlama sahneleri için ne kadar bütçe harcandı? Uçma sahneleri nasıl bir teknoloji kullanılarak üretildi? Vücudu ateşle kaplanan o adam nasıl hayatta kaldı? Gerçek halini bildiğimiz o eski yapı nasıl görkemli bir saray haline geldi?' gibi birçok soru sorarız. O anda bunu fark edemeyiz belki ama tüm bu soruların aslında tek bir çıkış noktası vardır: CGI ya da daha çok bilinen adıyla yeşil ekran tekniği. Gerek gerçek dünyada bulunmayan kişi ve olayların perdeye yansıtılmasına imkân tanıması gerekse çekilmesi oldukça zahmetli ve masraflı sahnelerin daha hızlı, daha kolay ve daha az maliyetle üretimine olanak vermesi ile CGI (Bilgisayar Üretimli Görüntü) geçmişten günümüze kullanımı gitgide artan bir teknik. Sadece saniyeler sürecek bir sahne için bin figürana ücret ödemek ya da otomobillerin patladığı bir sahne için araçları hurdaya çevirmek yerine başvurulan yöntem, sinemanın vazgeçilmezlerinden biri dersek de yanlış olmaz sanırım. Peki, 'Game of Thrones' gibi dizilerin sahne arkası görüntüleri ile şu sıralar oldukça gündemde olan CGI tekniği hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? CGI'yı kısaca, çekimlerde tek renk arka planlar kullanarak gerçekte var olmayan bir görüntüyü elde etmek için birden fazla görüntünün üst üste getirilmesi olarak tanımlayabiliriz. Karışık bir tanım, değil mi? O zaman, gelin üç boyutlu sinema gözlüklerimizi takalım ve bir film setine konuk olduğumuzu düşünelim. Etrafımız ışıklar, dekorlar, oyuncular ve kameralar ile sarılı. Az ilerimizde bir sahne çekiliyor. Senaryo da önümüzde, eğilip okuyoruz. Kâğıtta aktörün bu sahnede Mars'taki uzaylılardan kaçtığı yazılı. Fakat başımızı kaldırdığımızda gördüğümüz sadece kum içerisinde koşan, arka planı yeşil plakalar ile kaplanmış bir adam. Tabii, bu bizim gördüğümüz. Yapımcıların gördüğü ise oldukça farklı. Elde edilen görüntüler son halini aldığında bırakın bizi, rolü oynayan aktör bile o anda Kızıl Gezegen'de uzaylıların saldırısına uğradığını düşünecek. Tamam, güzel de bu nasıl olacak? İşte bu noktada görsel efekt sanatçıları devreye girecek. Adım adım anlatırsak; çekim öncesi hazırlıklar ve bizzat çekimlerde görev alan görsel efekt sanatçıları, kayıtlar önlerine geldiğinde ilk olarak dijital karakterler ile set içi modelleme işlemine başlar. Ardından, fonda ağırlıklı olarak bulunan tek rengi ortadan kaldırarak o bölgenin ana videodan ayrışmasını ve şeffaf bir hal almasını sağlayan işlem sonrasında yapılan montaj işlemi ile de boşalan alanlara istenilen görüntüler ya da özel efektleri yerleştirirler. Bu noktada da ışık ve diğer efektler uygulanıp ses efektleri eklenir. Bu kadar basit anlattığımıza bakmayın, tüm bu işlemler oldukça zahmetli ve uzmanlık gerektiren bir süreç sonrası gerçekleşiyor. Mesela, açılan boşluğa yerleştirilmesi gereken görüntüler kimi zaman milimetrelik ölçülerde çalışılmasını gerektiriyor ve bu da kimi zaman aylar kimi zaman ise yıllar sürebiliyor. Tüm bu detaylı düzenlemeler sonrasında da ortaya kusursuz ve gerçekçi görüntüler çıkıyor. Tabii bu, öncelikle çekimlerin de kusursuz olmasını gerektiriyor. Görsel efekt uzmanlarının çekimlerde dikkat ettiği birkaç önemli nokta var. Bunlardan ilki arka fonun boyutu. Arka planın, oyuncuların boyuna ve hareket alanına göre ayarlanması ve oldukça geniş bir alanı kaplaması bu tekniğin olmazsa olmazlarından. Dikkat edilen ikinci faktör ise arka planın kalitesi. Tekniğin bir gereği olarak kullanılan arka fonların, mükemmel derecede pürüzsüz olması gerekiyor. Bunun nedeni zemindeki herhangi bir pürüzün gölge oluşturma ihtimali. Oluşan herhangi bir gölge de son görüntünün kusurlu görünmesine neden olur ve çekilen görüntüler kullanılamaz hale gelir. Dikkat edilen diğer bir önemli nokta da seçilen arka fonun rengi. Bu noktada ön planda olan renklerin parlak yeşil ve mavi olduğunu belirtmek gerek. Şimdi 'Niçin bu iki renk kullanılıyor?' sorusunu sorabilirsiniz. Şöyle açıklayalım; bunun nedeni bu iki rengin ten rengine en uzak renkler olması. Bu da yazılımların insan kullanılan sahnelerde sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlıyor. Parlak yeşilin maviden daha fazla tercih edilmesinin sebebi ise rengin sahip olduğu kontrast (zıtlık) oranı ve insanların pek de bu renkte kıyafetler giymeyi tercih etmemesi. Lakin bu iki rengin bir arada kullanıldığı, görüntü içinde görüntü kullanımı gerektiren durumlar da mevcut. Örneğin, stüdyoda çekilen, arka planında dev ağaçların bulunduğu bir kumsalda küçük bir dinozorun başını okşayan bir kız çocuğunu yansıtan sahnede olduğu gibi. Burada kızın arka planındaki fon parlak yeşil iken sevdiği dinozor genellikle mavi bir obje olarak kullanılıyor. Çekimlerde önemsenen bir diğer faktör ise ışıklandırma ve oyuncunun sahnedeki konumu. Bu noktada CGI teknolojisinin baş düşmanlarından olan gölge oluşumunu tetikleyebilecek şekildeki ışık kurulumlarından kaçınılması gerekiyor. Çekim ekibi bu nedenle öncelikle her noktayı aynı derecede aydınlatacak spot ışıkları kullanıyor. Birbirinden uzakta, farklı açılarda konumlandırılan spotlar ile de gölgelerin oluşumu kamera kadrajının dışında sağlanıyor. Böylece çekilen görüntü, bilgisayar yazılımında hatasız bir şekilde işlenebiliyor. Bu noktada oyuncunun sahnedeki konumu da en az ışık kadar önem arz ediyor. Oyuncunun fona ne çok yakın ne de çok uzak bir konumda hareket etmesi gerekiyor. Tüm bunların yanında kameranın sabit bir konumda tutularak herhangi bir titreşimin önlenmesi ve herhangi bir yakınlaştırmadan kaçınarak odağın kaybolmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Aksi takdirde görüntülerde kaymalar meydana geliyor. Belirttiğimiz detaylara dikkat edilerek yapılan çekimler tamamlandıktan sonra, görüntüler düzenlenmek üzere görsel efekt sanatçılarının önüne geliyor ve sanatçılar az önce belirttiğimiz işlemleri uyguluyorlar. Peki, CGI kullanılan Hollywood'un en başarılı yapımları neler? Yeşil ekran kullanımı dendiğinde akla gelen ilk yapım, kuşkusuz Steven Spielberg'ün yönettiği 'Jurassic Park'. 1993 yapımı, görsel efektleri ILM stüdyosu tarafından üretilen film, çekimlerinde kullanılan çağının ötesindeki çekim teknikleri ile yayımladığı dönemde oldukça konuşulmuştu. CGI'ın en başarılı kullanıldığı diğer bir yapım ise 'Avatar'. Uzay gemileri, patlamalar, karakterler, savaş sahneleri, kısacası büyük bir kısmı CGI teknolojisi kullanılarak üretilen film hâlâ tarihteki en karmaşık görsel efektlerin kullanıldığı film olarak adlandırılıyor. Her ne kadar az önce belirttirdiğimiz filmlerde sadece yönetmenler ve görsel efekt stüdyolarının isimlerini vermiş olsak da şu su götürmez bir gerçek: Bu filmler başarılarını büyük oranda görsel efekt sanatçılarına borçlu. Bu noktada 'Hollywood yapımlarının görünmez kahramanları' olarak da adlandırabileceğimiz bu sanatçılardan dünyada öne çıkan birkaç isimden bahsetmek gerek. 'Matrix Reloaded', 'I, Robot' ve 'Iron Man' gibi filmlerin görsel efekt direktörü John Nelson görsel efekt dendiğinde akla gelen ilk efekt sanatçılarından biri. 'Gladyatör' ile 'En İyi Görsel Efekt' dalında Oscar kazanan sanatçı, ayrıca farklı yıllarda iki kez daha aynı ödüle aday gösterilen bir isim. Bu alanda öne çıkan diğer bir isim Chris Lawrance. 'Yerçekimi' ve 2015 yapımı 'Marslı' filmleri ile 'En İyi Görsel Efekt' dalında farklı yıllarda kazandığı iki Oscar'a sahip. Görsel efekt sanatçıları dendiğinde akla gelen isimler arasında elbette Türkler de var. Hollywood yapımlarında görev almış Türk görsel efekt sanatçıları olarak Coşku Özdemir, Muzaffer Korkut, Muhittin Bilginer, Çağnur Öztürk, Coşku Turhan gibi isimleri sayabiliriz. Kimi zaman aynı projelerde de görev alan bu isimlerin uzmanlık alanları birbirinden farklı olsa da birleştikleri ortak bir nokta var: Görsel efekt sektöründe Türkiye'yi dünyada temsil etmek. Bu bağlamda daha yakından tanınması gereken sinemanın başarılı Türkleri ise Çoşku Özdemir, Muzaffer Kurt ve Muhittin Bilginer. Avatar'daki Türk İmzası Coşkun ÖZDEMİR Dünya çapında izlenme rekorları kıran, çoğumuzun hâlâ dilinden düşüremediği dev yapım 'Avatar'ın sahne arkasındaki kahramanlarından Coşku Özdemir'in referans listesi oldukça kalabalık. James Cameron, Jon Favreau, Michael Bay gibi tanınmış yönetmenler ile birlikte çalışan Coşku Özdemir, 36 yaşında olmasına rağmen ulaştığı başarı ile kendisinden oldukça söz ettiren bir isim. 2003 yılından beri görsel efekt ve animasyon sektöründe olan görsel efekt sanatçısı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği mezunu. Lisans eğitiminin ardından ABD'nin San Francisco kentindeki Academy of Art Üniversitesi'nde Görsel Efekt ve Animasyon bölümünü bitiren Özdemir, şimdiki hayatının temellerini buradaki öğrencilik yıllarının ardından atmaya başlamış. İlk iş deneyimini 'küçük ama oldukça başarılı bir şirket' olarak nitelendirdiği 'Giant Killer Robots' şirketinde yaşayan sanatçı, burada 'Fantastik Dörtlü' filminin görsel efekt teknik direktörlüğünü üstlenmiş. Filmin başarısının ardından farklı şirketlerden teklifler alan Özdemir, Blue Sky Studios çatısı altında 'Buz Devri 2: Buzlar Eriyor' ve 'Horton' filmlerinin üretiminde yer almış. Çizimleri gerçekliğe dönüştürdüğü bu yapımlardaki başarısının ardından 'Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu' filmi için Industrial Light & Magic (ILM) çatısı altında yönetmen Gore Verbinski ile çalışan sanatçı, filmde yer alan okyanusta ortaya çıkan girdap gibi oldukça kapsamlı bir sahnenin üretimini başarılı bir şekilde sağlamış. Coşkun ÖZDEMİR Uzmanlık alanı 'efekt animasyonu' olan ve her türlü ateş, patlama, sis ve fırtına gibi efektlerin üretiminde çalışan sanatçı, PDI/Dreamworks çatısı altında 'Madagaskar 2' ve 'Canavarlar Yaratıklara Karşı' gibi animasyonlarda yer aldıktan sonra referans listesinde parlayan yapımlardan biri olan 'Transformers: Yenilenlerin İntikamı'nda yönetmen Michael Bay ile çalışmış. Oldukça kapsamlı CGI sahneleri yer alan yapımda uçak gemilerinin batışı sahnesini üreten sanatçının bir sonraki yapımı ise hâla 'CGI'ın nirvanası' olarak kabul edilen 'Avatar' olmuş. Yapımında ünlü yönetmen James Cameron ile birlikte çalışan Özdemir, ILM çatısı altında filmin 'insanların yerlilere saldırdığı' savaş sahnelerinin üretimini sağlayan ekipte yer almış. Ekrana yansıyan her tür silah için otomatik sistemler kuran sanatçı, böylece ekibin ilgili sahnelerde sadece bir düğmeye basarak roketler, roket dumanları, namlu ucu parlamaları, taramalı tüfek mermileri gibi efektleri kolayca uygulayabilmelerini sağlamış. Filmde aynı zamanda helikopterin düşerken çıkardıkları duman ve ateş efektlerinin üretimini de gerçekleştiren Özdemir filmin üretim aşamasının dört yıl sürdüğünü belirtiyor. ILM çatısı altında 'Iron Man 2' ve 'Son Hava Bükücü' filmlerinde de yer alan sanatçı ayrıca mezun olduğu Academy of Art Üniversitesi Görsel Efekt ve Animasyon bölümünde 2007 ile 2010 yılları arasında görsel efekt dersleri de vermiş. 2010 yılında kurduğu İstanbul merkezli Robotika Films ile 2017 yılına kadar Türkiye'de 'Sizinkiler 3D', 'Excalibur' gibi animasyon filmleri ve Türk Havayolları 'Wingo', Dr. Oetker 'Furby' gibi reklam filmleri üreten Özdemir, bunların ardından 'Transformers: Son Şövalye' filminin yapım çalışmaları için ABD'ye geri dönmüş. Halen, Framestore şirketinde CG Lead Artist olarak çalışan sanatçı, şu anda Los Angeles'ta yaşamına devam ediyor. Görsel Efektin Başarılı Göçebesi Muzaffer KORKUT Jules Verne'in bilim kurgu klasiği 'Dünyanın Merkezine Yolculuk'tan 'Karayip Korsanları: Salazar'ın İntikamı'na, Türkiye'den birçok farklı ülkeye; grafikerlikten görsel efekt sanatçılığına uzanan kariyeri ile Muzaffer Korkut, azmin önemini ortaya koyan bir sanatçı. MPC, Lucasfilm ve Framestore gibi tanınmış film yapım şirketlerinde çalışan Muzaffer Korkut'un macerası İstanbul'da grafikerlik ile başlıyor. Güzel sanatlar fakültesi sınavlarına hazırlandığı dönemde beklediği sonucu alamayan sanatçı, kendi çabalarıyla öğrendiği grafikerlik mesleği doğrultusunda yaptığı işlerle görsel tasarım alanındaki ilk gerçek adımlarını atmış. 3D tasarım konusunda imkânların oldukça kısıtlı olduğu 90'lar ve 2000'li yılların başında kendini yararlandığı yabancı kaynaklar ile geliştiren Korkut, çoğumuzun bildiği 'Mezar kazan sigaralar' kamu spotunu gönüllü olarak hazırlamış. Yıllarca her reklam kuşağında ekranlara gelen bu proje ile 3D tasarım projelerine hızlı bir giriş yapan sanatçı, yer aldığı bunun gibi birkaç projenin ardından mesleğine yurt dışında devam ettirme kararı almış. 2000 yılında hem dilini geliştirmek hem de görsel efekt sektöründeki gelişmeleri daha yakından takip edebilmek üzere ABD'ye giden sanatçı, Santa Monica Üniversitesi'nde sinema üzerine eğitim görmüş. Uzmanlık alanı üç boyutlu animasyon, patlama, yıkım ile ateş, elektrik ve su gibi akışkan madde efektleri olan sanatçı aldığı eğitim ve kazandığı deneyimin ardından 2003 yılında Türkiye'ye geri dönmüş. Lakin Korkut'un Türkiye'deki yaşantısı pek de uzun sürmemiş. Sadece birkaç ay sonra Kanada'daki Vancouver Film Akademisi'ne kabul edildiğini öğrenen Korkut, tekrar yurtdışına dönmeye karar vermiş. Kanada'daki eğitimi sırasında oldukça başarılı işler ortaya koyan sanatçı, mezuniyetinin üzerinden çok geçmeden AnthemFX firmasından iş teklifi almış ve firmada geçirdiği 1,5 yılda 'Merlin'in Çırağı, 'Korkunun Ustaları' gibi diziler ve ünlü yapım 'Kelebek Etkisi 2'nin görsel efektlerinin üretiminde rol almış. Meteor Studios çatısı altında görsel efekt sanatçısı olarak çalıştığı sırada 'Dünyanın Merkezine Yolculuk' isimli yapımla Hollywood'un kapılarından ilk adımını atan sanatçı, projede mağara içerisindeki küçük vagonlarla yapılan seyahat sahneleri tasarlamış. Muzaffer KORKUT Sanatçı, 'Dünyanın her köşesinden başarılı insanların çalıştığı bir ortam' olarak tanımladığı Lucasfilm ile yaptığı anlaşma sonrası 2009 yılında Singapur'a gitmiş ve burada 'Star Wars: Klon Savaşları' isimli animasyon dizisinin üretiminde rol almış. Aynı yıl sağlık sorunları nedeni ile Türkiye'ye dönmek zorunda kalan Korkut, 2010 yılında İngiltere'ye giderek MPC stüdyosu çatısı altında 'Sucker Punch' filminde çalışmış ve buradaki kar efektleri ile binaların yıkım sahnelerinin üretiminde önemli rol oynamış. Bundan sonra daha çok proje bazlı çalışmaya başlayan sanatçı Avustralya'ya giderek Dr. D Studios firması için 'Neşeli Ayaklar 2' isimli animasyon filminin üretim sürecinde yer almış. Bir süre sonra Londra'ya yerleşen Korkut burada MPC, Cinesite, Method Studios, Frame Store ve Milk Visual Effects gibi şirketlerle 'Yedinci Oğul', 'Kurtuluş Günü 2: Yeni Tehdit', 'Geostorm' ve 'Karayip Korsanları: Salazar'ın İntikamı' filmlerinde çalışmış. 'Kurtuluş Günü 2: Yeni Tehdit' filmde hava üssüne saldıran uzay gemilerinin patladığı sahnenin üretiminde yer alan sanatçı, 'Karayip Korsanları: Salazar'ın İntikamı'nda ise denizin ikiye ayrılması ile başlayan süreçteki birçok görsel efektin üretimini üstlenmiş. Halen Londra'da yaşayan görsel efekt sanatçısının son durağı ise 'Mikrosimage' firması. Animasyon filmi üreten firmada görsel efekt teknik direktörü olarak çalışan Korkut'un katkıda bulunduğu son proje 'Sherlock Gnomes'. 2018'de gösterime girecek animasyon ile Muzaffer Korkut'un düşünceleri gerçekliğe dönüştürmeye devam edecek. Harry Potter'ı Uçuran Ekipteki Türk Muhittin BİLGİNER 'Başlangıç', 'Harry Potter: Ölüm Yadigârları', 'Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak', 'Çelik Adam', '2012' gibi yapımlarda yer alan Muhittin Bilginer, birçok Hollywood yapımının da ortak noktası niteliğinde. Leonardo Di Caprio, Michael Fassbender, Daniel Radcliffe ve Arnold Schwarzenegger gibi isimlerin oynadığı filmlerin insanlar üzerindeki büyüsünü arttırmasına destek olan isimlerden Muhittin Bilginer, kısa süre içerisinde kariyerini oldukça farklı bir noktaya getiren görsel efekt sanatçılarından. Mezun olduğu Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde okutman olarak meslek hayatına başlayan Bilginer, üç yıl boyunca sürdürdüğü görevin ardından 2006 yılında Bournemouth Üniversitesi'nde Dijital Efektler eğitimi almak üzere Londra'ya gitmiş. Eğitiminin ardından Realise Studio'da çalışmaya başlayan sanatçı, burada Nescafé ve Mercedes gibi markaların reklam filmlerinin görsel efektlerinin üretiminde görev almış. Bilginer'in hayatını kökünden değiştiren, hatta hayatının şimdiki halini almasını sağlayan gelişmeler ise 2008 yılında Double Negative film yapım şirketinde çalışmaya başlaması sonrası olmuş. Şirkette oldukça başarılı işlere imza atan sanatçı, buradaki kariyerine patlamalar, kazalar ve aksiyon sahneleri ile dikkat çeken 'Hızlı ve Öfkeli 4' filmi ile başlamış. Duman, ateş, sıvı, parçacık gibi efektlerin üretimi konusunda uzman olan Bilginer, bu yapımın ardından aynı yıl sel, kasırga, şiddetli depremler, patlamalar ve lavlar ile süslü '2012' filminin görsel efekt üretim ekibinde de yer almış. Görsel efektlerinin üretiminde çeşitli stüdyolardan 645 kişinin yer aldığı yapım sonrası sanatçı, Leonardo Di Caprio'nun başrolünü üstlendiği, kapsamlı patlamalar ve ev bloklarının çöküşü gibi sahnelerin oldukça gerçekçi yansıtıldığı 'Başlangıç' filmi için çalışmaya başlamış. Muhittin BİLGİNER 'Başlangıç'ın ardından 'Harry Potter ve Ölüm Yadigârları: Bölüm 1-2' filmlerinin yapımına katılan 1978 doğumlu sanatçı, büyüler, uçma ve patlama gibi sahnelerin yer aldığı filmde çeşitli stüdyolardan birçok isimle birlikte çalışmış. Filmin başkahramanı 'Harry Potter'ın 'Voldemort' karakteri ile olan fantastik savaşını anlatan filmlerin ardından Bilginer, 'John Carter: İki Dünya Arasında', 'Pamuk Prenses ve Avcı' ile 'Bourne'un Mirası' filmlerinde de görev almış. Daha sonra başladığı nokta olan 'Hızlı ve Öfkeli' serisi setlerine 'Hızlı ve Öfkeli 6' filmi ile dönüş yapan sanatçının bir sonraki durağı 'Açlık Oyunları' serisi olmuş. Suzanne Collins'in 'Açlık Oyunları' serisinden uyarlanan serinin ikinci filmi 'Ateşi Yakalamak'ta Bilginer, oldukça kapsamlı dövüş ve patlama sahnelerini üreten görsel efekt ekibinde yer almış. 2014 yapımı 'Evrim' filminin ardından Bilginer, olağanüstü savaş sahneleri, doğa olayları, yıkım ve patlamalar barındıran, 'Exodus: Tanrılar ve Krallar' filminde çalışmış ve takvimler 2015'ü gösterdiğinde de farklı bir gezegeni yansıtan, uzay, patlama ve diğer aksiyon sahneleri ile dikkat çeken Channing Tatum'un başrolünde yer aldığı 'Jüpiter Yükseliyor' ile yıla başlamış. Ardından roketler, patlamalar, doğa olayları, robotlar ve savaş sahneleri ile dolup taşan, görsel efekt uzmanlığı gerektiren 'Terminatör: Genisys' için çalışan görsel efekt sanatçısı, James Bond'un maceralarını anlatan ve çarpıcı yıkım sahneleri ile oldukça konuşulan Oscarlı yapım 'Spectre' ve 'Denizin Kalbinde' isimli filmlerin üretiminde de rol alarak referans listesine yeni başarılar eklemiş. Sanatçı son olarak dövüş ve patlama sahneleri ile dikkatleri üzerinde toplayan 'Grimsby Kardeşler', oldukça kapsamlı patlama, savaş sahneleri barındıran 'Star Trek' serisinin son filmi 'Star Trek Sonsuzluk' ve Michael Fassbender'in başrolde yer aldığı oldukça farklı bir dünyayı yansıtan 'Assassin's Creed' gibi filmlerde üstlendiği görevler ile Türk görsel efekt sanatçılarını dünyada temsil etmiş. Halen başladığı yerde, Londra'da yaşayan Muhittin Bilginer şu anda Double Negative şirketinde Görsel Efekt Teknik Direktörü olarak görevine devam ediyor.