Filmleri ve hayran kitleleleriyle bir zamanların gündemden düşmeyen Yeşilçam yıldızları, şimdi bakın nasıl hayatlar yaşıyor... İşte Yeşilçam oyuncularının film gibi gerçek hayat hikayeleri... Siyah- beyaz Yeşilçam filmlerinde kimi zaman sokaklarda yankesicilik yaptı, kimi zaman Filiz Akın ablasına elinde darbukasıyla eşlik eden bir çingene oldu. Bazen de Ediz Hun'a 'size baba diyebilir miyim amca' deyip mavi gözlerinden boncuk gibi yaşlar akıttı. Filmlerdeki değişmez rol arkadaşı ve gerçek hayattaki kuzeni Zeynep Değirmencioğlu'nun (Ayşecik) babası senarist Hamdi Değirmencioğlu onu Ses dergisinin çocuk yıldız yarışmasına sokmasaydı belki de hayatı çok farklı bir şekilde ilerleyecekti. Yarışmada birinci değil ikinci oldu ama yine de Yeşilçam kapıları onun için ardına kadar açıldı. 1959 doğumlu Ömercik ya da gerçek adıyla Ömer Dönmez, 4 yaşında kamera karşısına geçti. 60'lı ve 70'li yıllarda 40'a yakın filmde oynadı. Ama pek çok çocuk yıldızın kaderinden farklı olmadı onunki de. Büyüdükçe popülerliğini kaybetti. 17 yaşındayken geçirdiği talihsiz bir kaza nedeniyle de sol gözünü. Kısacası onun için 'film bitti'. Sonra bir süre büfecilik, taksicilik yaptı. Zeynep Değirmencioğlu'nun emlak ofisinde çalıştı. Şimdi 50'li yaşlarına merdiven dayayan Ömercik, İkinci Bahar dizisinde bir kuruyemişçiyi canlandırdı. Artık, eski parlak günlerinin çok uzağında bir yaşam sürdürüyor. Yeşilçam'ın eski sanatçılarından 82 yaşındaki Muazzez Özdemir, Edirne'deki evinde ölü bulundu. Özdemir'in cansız bedeni çevreye yayılan kötü koku sonucu komşuların polis ekiplerine haber vermesi ile bulundu. Peki bir zamanlar Yeşilçam'ın en ünlü yıldızları olan isimler, şimdi nasıl hayatlar yaşıyor? İşte her biri film gibi olan çarpıcı hayat hikayeleri... Yeşilçam'da 1970'li yıllarda kötü adam rollerinin aranan adamı olan İhsan Gedik'in, Taksim'de güçlükle yürümesi ve düşmesi kameralar tarafından görüntülendi. Güçlükle yürüdüğü dikkat çeken Gedik'in bir ara demir dubaya çarpıp düştüğü görülüyor. Başı yere çarpan Gedik'in yanından geçmekte olan çöp kamyonunun altında kalmaktan son anda kurtuluyor. Vatandaşların yardım ettiği Gedik, kendisine verilen bir sandalyeye oturuyor. Vatandaşlarla kısa bir süre sohbet eden Gedik, Taksim'de karanlıkta gözlerden kayboluyor. 'Türk Sineması'nın kötü adamı' olarak bilinen ve Yeşilçam'da 48 yılda 600 yakın sinema filminde rol alan 71 yaşındaki İhsan Gedik, rol teklifi gelmeyince, geçimini sağlamak için hazırlattığı 'Dünden Bugüne İhsan Gedik' kitabını elinde bastonuyla sokak sokak gezerek satmaya başladı. Gedik, kitap satışından elde ettiği parayla geçimini sağladığını ve kızını üniversite okuttuğunu söyledi. Yeşilçam'da 600 yakın filmde Türk Sineması'nın önemli yıldızlarıyla kamera karşısına geçen ve 'Sinemanın kötü adamı' olarak tanınan İhsan Gedik, zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Gedik, çevirdiği sinema filmlerinin tanıtım kapakları, fotoğraf kareleri ve Türk sinemasının önemli aktörlerinin kendisi için yazdığı sözleri 174 sayfalık 'Dünden Bugüne İhsan Gedik' kitabında topladı. Sanatçı bu kitapları satarak para kazanmaya çalışıyor. İstanbul'da yaşayan İhsan Gedik, otobüsle Edirne'ye gelirken sırtında yaklaşık 20 kilo ağırlığında çantasında taşıdığı kitapları, bastondan destek alarak gezdiği sokaklarda kendisini tanıyanlara ve esnafa satmaya çalışıyor. Bir dönem 'Perihan Abla' başta olmak üzere birçok televizyon dizisinde, reklam filminde rol alan ve sonrasında yerleştiği Antalya'da bir kafeteryanın çay ocağında işe başlayan İffet Kalkan, 30 yıl önce koptuğu kızı Hümeyra Öztürk Jamil'e kavuşuyor. İffet Kalkan'ın fotoğrafını gören Hümeyra Öztürk Jamil, 30 yıl önce izini kaybettiği annesinin Antalya'da yaşadığını öğrendi. Haberden yola çıkarak annesinin telefonuna ulaşan Jamil, onunla kısa bir görüşme yaptı. Kızıyla konuştuğunda gözyaşlarını tutamayan İffet Kalkan, şu an 41 yaşındaki kızını ilkokuldan mezun olduktan sonra ayrıldığı eşi Tahir Jamil'e teslim ettiğini,iki yıl süren telefon ve mektuplaşmanın ardından bağlantılarının tamamen kesildiğini anlattı. Kalkan, 30 yıldır yüzüne, sesine, nefesine hasret yaşadığı kızından ayrılış hikâyesini şöyle özetledi: 1972 yılında, Avustralya asıllı Tahir Jamil ile evlendim. İstanbul'da yaşıyorduk. 1973 yılında kızım Hümeyra dünyaya geldi. Kızım ilkokul öğrencisiyken eşimden ayrıldım. İstanbul'da, dul bir kadın olarak genç bir kızı yetiştirmem çok zor olacaktı. Baba Avustralya'ya dönmüştü. İlkokulu bitirince kızımı gelip almasını, Avustralya'da ona iyi bir gelecek sağlamasını istemiştim. Kızım okulunu bitirince babası Avustralya'dan geldi, Hümeyra'yı aldı. Baba-kız Avustralya'ya döndü. Son gelen mektubunda, babasının evlendiğini, iki de kardeşi olduğunu, çok mutlu yaşadığını yazmıştı. Ben de bu arada birkaç kez iş, ev ve şehir değişiklikleri yapmıştım, kızımın telefon ve adresini kaybetmiştim. İletişim tamamen koptu. Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde sokakta mendil satarak geçimini sağlamaya çalışan eski milli boksör Hüseyin Ağar yetkililerden yardım bekliyor. Çöp eve dönen bodrum katın bir odasında kalan Ağar, sağlık sorunları yaşamasına rağmen kendisine bakacak kimsesi olmadığı için zor durumda olduğunu söyledi. Yaklaşık 300 sinema filminde rol alan 'Şişko Nuri' lakaplı Sıtkı Sezgin 1968 yılında TRT 1'de yayınlanan ve Canan Arısoy'un hazırladığı 'Bizim Sokak' isimli film ile televizyon hayatına başladı... 40 yıllık sanat hayatı içersinde Orhan Boran, Fatma Girik, Adile Naşit, Münir Özkul gibi birçok sanatçıyla çalıştı... Şu anda Samsun Büyükşehir Belediyesi Huzurevi'nde hayatını sürdüren Şişko Nuri, en büyük idealinin Kurtlar Vadisi'nde rol almak olduğunu belirtti... Beyaz perdeye Bizim Sokak isimli televizyon filmi ile başladığını belirten Şişko Nuri, 'Orada ben rahmetli Orhan Boran ile tanıştık. Bana isim aranıyordu. Bana 'oğlum senin adın Sıtkı Sezgin kimse tanımaz. 'Şişko Nuri adını sana verelim' dedi. Türk Sineması'nda 'Şişko Nuri' olarak tanınan ve Samsun'da huzurevinde kalan 63 yaşındaki Sıtkı Sezgin, ölmeden önce son isteğini açıkladı... Ben de 'tamam' dedim ve o günden sonra Şişko Nuri adını aldık. 300'e yakın irili ufaklı birçok güzel kaliteli filmlerde rol aldım. En çokta Sezerciğin 'Öksüzler' filmi var. Halkın çok beğenisini kazandı. Benim ailem öldükten sonra Yeşilçam'a girmeden önce çok sıkıntılar çektim. Kahve köşelerinde hayatım geçti. Fotoğrafçılık yaptım' diye konuştu. Birçok filmlerde rol aldığını en son Ali Avaz'ın '40 Bin Mark Alman Avrat' filmlerini oynadıktan sonra bir çöküş dönemine girdiğini ifade eden Şişko Nuri, 'Ben de artık unutulmaya yüz tuttuğum gibi şekillere girdim... 'Ben bir kenara mı itildim, perişan mı olacağım, ne olacak?' diye düşüncelere kapıldım. Bu sıkıntılarla Samsun'a geldim... Benim en büyük idealim ölmeden önce Kurtlar Vadisi'nde oynamak. Filmin yapımcısı Raci Şaşmaz'a buradan sesleniyorum, ben ölmedim. Bir sanatçı olarak Kurtlar Vadisi'nde güzel bir rol almak istiyorum... Nam-ı diyar Mazlum'u yani Yadigar Ejder'i tanımayanımız yoktur. Gerçek adı Yadigar Kuzu'di. Arkadaşlarının deyimiyle 'Ayı Yadigar' 21 yıl önce 14 Ocak 1992'de Taksim Parkı'nda sabah temizliği yapan çöpçüler, bir bankın üzerinde donarak ölmüş dev bir adamın cesedini buldular. Soğuktan kaskatı kesilmiş bulunan bu beden bir aktöre aitti. Üstelik bine yakın filmde rol almış, fizik olarak Yeşilçam'da benzeri bulunmayan bir oyuncuya, Yadigar Ejder'e... 1000 film çevirmişti ama cebinde 5 parası yoktu. Kirasını ödeyemediği için, evinden çıkarılmıştı. Belli ki, o soğuk gecede sığınabilecek tek bir dost kapısı da yoktu. Taksim Parkı'ndaki bir bankta kendisini bekleyen Azrail'in kollarına uzanıverdi, çaresizce. Kemal Sunal'ın neredeyse bütün filmlerinde rol almıştır. Bir dönem ünlü şarkıcılarla birlikte sahneye çıkan perküsyon sanatçısı 61 yaşındaki Mehmet İdiç'in yaşamı Mersin'de drama dönüştü. İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ve Kibariye ile birlikte aynı sahnede perküsyon çalan Mehmet İdiç, vücudunun sol tarafı felçli olan kardeşi Ahmet İdiç'le ilgilenmek için 15 yıl önce mesleği bırakmak zorunda kaldı. Kardeşi gibi hiç evlenmeyen ve geçinmek için inşaatlarda bekçilik yapan Mehmet İdiç'in sağ ayağındaki yara kangrene dönüştü. Kaldırıldığı hastanede sağ ayağı diz altından kesilen Mehmet İdiç, taburcu olduktan sonra felçli kardeşiyle birlikte Merkez Akdeniz İlçesi Bahçe Mahallesi 4510 Sokak'ta terk edilmiş bir evde sefalet içinde yaşamaya başladı. Zaman zaman farelerin gezdiği, elektriği, suyu olmayan, yağmur yağdığında damlayan evde sağlıksız koşullarda yaşam mücadelesi veren Mehmet İdiç'in hali yürek sızlattı. Yatağa mahkum olan Mehmet İdiç, gidecek yerleri olmadığı için buraya yerleştiklerini belirterek şunları söyledi, 'Daha önce çalıştığım inşaatlarda kalabiliyordum. Ama şimdi, her türlü haşerenin yuva yaptığı yerde, yatağa mahkum olarak öleceğim günü bekliyorum. Benim burada kaldığımı görenler zaman zaman yiyecek bir şeyler getiriyor. Birileri bir şey getirirse karnım doyuyor. Yoksa o gün öyle geçiyor. Bazen de ayağımın tedavisine yardım ediyorlar. Tek dileğim engelli kardeşimle birlikte bir huzurevine yerleşebilmek. İlgililerden bu konuda yardım istiyorum. Bari ömrümüzün son günlerinde rahat edelim. Bir dönemin jönüydü. Sefalet içinde hayata veda etti. İşte oyunculuğun yanısıra mankenlik ve fotomodellik de yapan, otellerin kral dairelerinde kalan ancak sonra yaşadıkları yüzünden alkole sığınan ve akli dengesini de yitiren Mesut Engin'in buruk öyküsü... Bir yıldızın yükselişi ve çöküşü... Mesut Engin Ses Dergisi'nin düzenlediği güzellik yarışmasında Kral seçilip Yeşilçam'a adım attı. O yıllarda tüm genç kızların hayallerini süslüyordu. Takvimler 1973 yılını gösteriyordu. Mesut Engin, Türk sinemasına bir çok yıldız oyuncu armağan eden Ses dergisinin düzenlediği yarışmayı kazanarak Yeşilçam'a adım attı. Hem oyunculuk yapıyordu hem de mankenlik ve foto modellik. Bebek yüzüyle tüm genç kızların gözdesiydi. Aynı zamanda çok da iyi para kazanıyordu... Otellerin kral dairelerinde kalabiliyordu. Ama 1976 yılında geçirdiği trafik kazası onun için sonun başlangıcı oldu. Geçirdiği trafik kazasından sonra sağ el bileğinin sinirleri kesildi. 1953 doğumlu Engin bu olay olduğunda henüz 23 yaşındaydı. Yaşadıklarını kaldıramadı. Hayata küstü ve alkole sığındı. Bir kaç yıl sonra hayatında bazı şeyler yoluna girer gibi oldu. 30 yaşına geldiğinde İstanbul'un tanınmış ailelerinden birinin kızı olan Asiye Gençağaoğlu ile nişanlandı. Güzellik salonu işletmeye başladı. Ama onun asıl hayali sinemaydı. Kötü günlerinde sinema dünyasındaki kimseden destek görmedi. Kopkoyu bir bunalıma düştü Mesut Engin. Kendini tamamen alkolün kollarına bıraktı. Hem işini hem şöhretini yitirdi. Girdiği bunalımdan bir türlü çıkamayan Engin, kendini tamamen alkolün yarattığı 'yalancı' mutluluğa bıraktı. Akli dengesini yitirdi ve artık sokaklara düşmüştü. Bir zamanların ünlü ve paylaşılamayan oyuncusu Mesut Engin artık İzmir'de Ağaçlı Yol'da otobüs duraklarındaki banklarda uyumaya başlamıştı. Çevredekilerin 'dede' dihe hitap ettiği Mesun Engin, kendisine sunulan yiyecekleri de geri çeviriyordu. 2003 yılında alkok bağımlılığından kurtuldu. Sonra İstanbul'a geldi Engin. Karayolları çalışanlarının desteğiyle yaşamını sürdürdü. Daha sonra ise Beyoğlu sokaklarında yatıp kalkmaya devam etti. Tiyatro sanatçıları Mehmet Esen ve Mustafa Turan onu Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bitkin bir halde buldu. Bir zamanların ünlü aktörü Mesut Engin'e İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü kapılarını açtı. Engin, 720 kişinin yaşadığı Kayışdağı Darülaceze'ye yerleştirildi. Yeşilçam'ın 'kral ünvanlı' oyuncusu Mesut Engin 58 yaşında yaşamını yitirdi. Yeşilçam'ın 'kral' lakaplı jönü Engin, ismi gibi Mesut bir hayat süremese de bu hayattan göçmüş diğer sinema yıldızları gibi hayallarimizde yer bulacak: '1973 Ses Dergisi Yarışması birincisi, genç kızların yeni gözdesi' Onun öyküsünü bir film olsa belki de milyonlarca kişiyi salonlara çeker ve gözyaşlarına boğardı. Küçücük yaşında keşfedilip sinemaya adım attı, adını tarihe 'efsane dansöz' olarak yazdırdı. Henüz 14 yaşındayken annesiyle gittiği film setinde keşfedilmişti Özcan Tekgül. Türkiye'nin önemli pavyonlarında sahneye çıktı. Bununla da kalmadı Ortadoğu ülkelerinde dans etti. 1954 tarihli Çalsın Kızlar, Oynasın Kızlar ile ilk oyunculuk deneyimini yaşadı. Döneminin magazin basınının peşinde koştuğu ünlülerden biriydi Tekgül. Güzelliğini sergileyen fotoğrafları ile erkeklerin başını döndürdü.1980 yılında Kültür Bakanlığı tarafından kendisine Onur Belgesi verilmesi,tartışmalara yol açtı. Sonra devir değişti. Tekgül yavaşça köşesine çekildi. Artık onu ne arayan vardı ne soran. Hiç evlenmemiş, yuva kurmamıştı. Bu yüzden babasından kalan maaş ile geçinmeye çalıştı. Hatta baba yadigarı evi satıp kıt kanaat yaşamaya başladı Ondan geriye Yaşlı Gözler, Garipler Adası, Basmacı Güzeli, Kadifeden Kesesi, Hicran Yarası, Çadır Gülü'nün de bulunduğu çok sayıda film kaldı. Bir de trajik bir yaşam öyküsü... Tekgül'ün ölümünden sonra onun adına sevindirici olan haber ise aktör Halil Ergün'den geldi. 'Zamanında büyük bir hayranlıkla izlemiştim' dediği Tekgül'ün mezarını yaptırma sözü verdi Ergün. Bir dönem herkesi peşinden koşturan Yeşilçam yıldızlarının ışıltılı yaşamları hiç ummadıkları talihsizlikler sonucunda birer drama dönüştü. Yeşilçam'ın trajik öykülerinden birinin kahramanı da Serpil Örümcer. 1967'de Milliyet'in düzenlediği güzellik yarışmasında birinci olduğunda henüz 14 yaşındaydı Örümcer. Bacaklarının güzelliğiyle dikkat çeken ve 'Bayan Bacak' olarak anılan Örümcer, bir yıl mankenlik yaptı. Bu sırada unutulmaz Samanyolu şarkısıyla zirvede bulunan, dönemin ünlü sanatçısı Berkant'la tanıştı. Bir süre sonra onunla evlendi. Ama bir süre sonra Berkant'ı terk etti. Artık öylesine ünlüydü ki... Ayakkabısından rakı içen bile vardı. Örümcer iki evlilik daha yaptı. Cengiz Kartal'la 1989-1990 yılları arasında süren evliliği bittiğinde neyi var neyi yok satmıştı. Batman'da gayriresmi 4 eşi ve 11 çocuğu bulunduğunu sonradan öğrendiği işadamı Hasan Ölük'le yaptığı üçüncü evlilik, Örümcer'e göre hayatının ikinci büyük hatasıydı. Bir günlük konser için gittiği Batman'da 10 gün kalınca tanıştığı Hasan Ölük, evlendikten sonra işkenceye başladı. Raporlar alıp mahkemelerde günler geçiren Serpil Örümcer, bu evlilikten güçlükle kurtuldu. Ancak artık, yaşamını süsleyen neon ışıklarının yerini, çöpleri aydınlatan sokak lambaları almıştı. Çöplerden topladığı káğıt ürünlerini satarak geçimini sağlıyordu. Örümcer kızı Fulya ve torunlarıyla Küçükçekmece'de yaşıyor. Örümcer için geçtiğimiz yıl Bakırköy Belediyesi ve Bakırköy Gönüllü Çevreciler Sosyal Yardımlaşma Derneği bir gece düzenledi. Amaç Örümcer'in bir ev sahibi olmasını sağlamaktı. Tiyatro ve sinema oyuncusu, şarkıcı Deniz Akbulut, oyunculuğa Nejat Uygur Tiyatrosu'nda başladı. 50'nin üzerinde film çeviren ve sesiyle de halkın sevgisini kazanan İstanbullu sanatçı, film setinde geçirdiği bir kaza sonunda 1996'da gözlerini kaybetti. Dört yıl önce kocası tarafından terk edildi. Akbulut, şimdi kaderiyle baş başa, köşesinde ilgi bekliyor.