Röportaj Seda KARAN Kendisi için hazırlanan kıyafetlere göz gezdiriyor. Konsept gereği, maskulen bir tarzla onu buluşturacaktık. Bu zor bir karardı. Zira çoğunlukla ortaya atılan fikrin, 'o an' geldiğinde çok da iyi olmadığını tecrübe ediyorsunuz. Ama burada, ta en baştan beri süregelen bir uyum var. Kıyafetlerden biri bile üzerinde sırıtmıyor. Duruşu, fiziği, bakışları, tavrı ve ürünler bir araya geldiğinde ortaya şimdiye kadarki en samimi Esquire Türkiye karelerinden bazıları çıkmaya başlıyor. Kısa bir molanın ardından, söyleşi için stüdyonun üst katındaki bir odaya geçiyor ve kayıt düğmesine basıyorum. İlk mevzu, ailesi. Çocukluğu… 'Demokrasi bilinci yüksek, modern görüşlü aile bireylerinin olduğu bir evde büyüdüm. Kararların ortak alındığı bir ev, orası. Özgür bir çocuktum. Seçimlerim ve düşüncelerim, her daim saygıyla karşılanırdı. Annem 26, babam 28 yaşındaymış. İkisi de hayat mücadelesinin tam ortasındayken dünyaya gelmişim. Doğduğum evde yaşıyorum hâlâ. Ailem, Bodrum'da. Evi bana bıraktılar yani. Babam, denize tutkun bu aralar. Onsuz yapamıyor. Tabii İstanbul'daki işini de devam ettiriyor bir şekilde. Annem ise emlak eksperliği yapıyor, arsa alıp satıyordu en son ama artık tam bir emekli. Beni büyüttüğü dönemde aktif olarak siyasetle ilgiliydi. Bir ara Türk sanat müziği söyledi. Babam teknisyendir, o ise madalyonun analitik kısmıdır evde. Bir tarafta TSM dinleyen bir kadın, diğer tarafta beni Led Zeppelin'le uyandıran bir adam vardı; güzel bir sentezle büyüdüm.' Harika! Bir de şu açıdan düşünün, Birce'yle komşusunuz ve evinizde görece acil bir tamirat işi çıktı. Basın ziline ve ricada bulunun. Aman ha, bunu okuyan komşusu çıkar şimdi, sonra kabak bizim başımıza patlar. O, iyi komşu; iyi. Gerisini unutun! Peki, Alev'e hak veriyor mu? Yoksa kız kardeşi mi haklı? Canlandırdığı karakter öyle bir yerde duruyor ki, haklı ile haksızın tam ortasında sanki. O ne düşünüyor? Aslına bakarsanız, şu ana kadar anlattıkları; kafamda kurguladığım, yarattığım Birce Akalay'la çok örtüşüyor. Olduğu gibi, attığı adımların farkında ve öngörülü. Tutarlılığını da unutmak istemem. Kendine olan güveninin çocukluğundan, aile ortamından geldiği de aşikâr. Biraz daha didiklemek istiyorum onu. Peki, kendisine öğütte bulunur mu? Veya kendisiyle çok kavga eder mi? Bir ortamdayken, önce bir sakin durmayı tercih ederim. Biraz vakit geçince de insanlar ne derece sıcak ve sevecen biri olduğumu anlar. İlk gençlik yıllarımda böyle bir huyum yoktu, sonradan gelişti. Aslına bakarsan, mesafe de bir samimiyettir. Dürüst bir mesafeden bahsediyorum. Birce, nasıl bir arkadaş? Sohbetlerin aranılan kişisi olduğunu anlayabiliyoruz ama bize daha fazla detay lazım... 'Sırdaş! Dostum, arkadaşım çok gibi görünür ama özdür. Liseden, hatta ortaokuldan arkadaşlarım var. Bilen bilir; iyi gün dostu değilimdir pek, mesela doğum günlerini kaçırırım. Ama kötü günlerinde dostlarımı asla yalnız bırakmamaya çalışırım.'