Sade ve Huzurlu: Birce Akalay

Harika! Bir de şu açıdan düşünün, Birce'yle komşusunuz ve evinizde görece acil bir tamirat işi çıktı. Basın ziline ve ricada bulunun. Aman ha, bunu okuyan komşusu çıkar şimdi, sonra kabak bizim başımıza patlar. O, iyi komşu; iyi. Gerisini unutun!
İlk gençlik yıllarına dönelim. Birce'nin hayatında bir dönem bale olduğunu biliyoruz. Biraz detaya girelim, biraz da o yıllarını anlayalım. "Baleye, 3,5-4 yaşında başladım. 16 yaşında sakatlandım, mecburen bırakmak zorunda kaldım. İsabet oldu belki de. Baleden kopunca, sahneye olan tutkumu karşılayabilecek alanlara yöneldim ve tiyatroyu seçtim. Ailede oyuncu yok zaten. Hep sahnede olmak isteyen, sanatla iç içe hayat sürmeyi amaçlayan bir çocuktum ben. Yazayım, resim yapayım, şarkı söyleyeyim, oyun oynayayım veya taklit yapayım… Lisede, tiyatro, devamında da tiyatro eleştirmenliği okudum. İki, üç sene sonra okulu bıraktım. Tekrar konservatuvar sınavına girdim ve tiyatro eğitimi aldım. Şimdi yüksek lisansım var sırada, tiyatro ana sanat dalı ama yoğunluktan derslere katılamıyorum. Okulu şu an dondurdum." diyor, Birce Akalay ve devamında, tiyatro-sinema-dizi üçgenindeki o klasik tercih meselesiyle ilgili soruma şöyle yanıt veriyor: "Tiyatronun atmosferi bambaşka, orada kimse sana 'Kestik.' demiyor, bir başı ve sonu var. Orası başka bir dünya benim için. Seyirciyle interaktif bağ kurabiliyorsun. Üç mecrada da ayrı ayrı teknikler, kurallar var tabii. Bu noktada, tiyatro sahnesinin nispeten daha özgür olunduğunu kabul etmek gerek."
Atv'de bu sezon başlayan 'Ağlama Anne' adlı dizide duygu yoğunluğu fazla olan, zorlu bir karakteri canlandıran Birce Akalay, iki aylık hazırlık döneminde 'Alev'i bolca analiz etmiş ve onunla empati kurmuş. Alev'in öfkelenişini, tiklerini, saçını, başını ve nelere tebessüm edebileceğini hayal etmiş. Dizinin ilk birkaç bölümünü izlediğinizde, Birce'yi bu anlamda siz de takdir etmişsinizdir; zira o puslu bakışları ve yaşadığı trajediyi yansıtma biçimi gerçekten muazzamdı.
Birce'ye bu düşüncemi de aktarıyorum. Geri dönüşü şöyle oluyor: "İçin, ikiye bölünüyor. İki ayrı insan oluyor içinde; biri Birce, biri Alev. Açıkçası ana hatlarıyla kadının hikâyesini bildiğimden, iyi bir analiz süreci gerekiyordu ve bunu tamamladıktan sonra gördüğünüz ortaya çıktı. Belgeseller izledim. Gerçek bir hapishane ortamını görme şansım olmadı maalesef ama çok da şart değilmiş onu anladım. Belgeseller ve bazı yazılı dokümanlar sayesinde karakteri içselleştirdim ve önümde açılan güzel kapıları görünce doğru yolda olduğumu anladım."
ceket VAKKO, pantolon VAKKO, kemer NETWORK, bot SAINT LAURENT(BEYMEN), yüzük MON REVE

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.