Yazı Baran ALIŞKAN Takvim yapraklarımız temmuz ayını gösterirken Cristiano Ronaldo hayatının sıradaki üç yılını nerede geçireceğinin planlarını yapıyordu. Birçok formayla gördüğümüz futbolcunun formasının renkleri yine değişecekti. Onun yeni rengi artık siyah ve beyazdı. Çok uzun zamandır spor sohbetlerinin demirbaşı olan 'Ronaldo mu, Messi mi?' sorusu artık eskisi gibi sorulmayacak, şöyle bir geleceğe baktığımızda El Clásico'lar daha tatsız, Messi daha sakin olacaktı herhalde. Bu yıl, bu konudaki tahminlerin gerçekleştiğine şahit olduk. Fakat o ilk güne dönersek Ronaldo'nun transfer haberi şüphesiz yılın önemli haberlerinden biri olarak not defterlerimize işlendi. Peki, Ronaldo'nun yeni başlayacağı macerayla Şampiyonlar Ligi'nde uzun yıllar jenerikleri süsleyecek röveşatasının nasıl bir ilgisi olabilirdi? Cristiano Ronaldo, Şampiyonlar Ligi'nin çeyrek final ilk maçında, Real Madrid formasıyla Juventus karşısına çıktı. Günün sonunda 3-0 kazanacakları mücadelede usta, Juve ağlarına attığı röveşatayla son yılların en güzel gollerinden birine adını yazdırdı. Juventus'un sahasında Real Madrid formasıyla alkışlanmasını sağlayan bu performansı taraftar unutmayacaktı. Ronaldo'nun aylar sonra yeni takımı Juve'ye imza atmak üzere o çimlere yeniden ayak basacağını ise hiç kimse bilmiyordu. Transfer 100 milyonun üzerinde bir bonservis bedeliyle gerçekleşirken Ronaldo'nun arkasına bakmaması da tarafımızca ilginç karşılandı. O, ardında henüz toparlanamamış (Bugün de geçerliliğini koruyor.) bir Real Madrid, mutsuz taraftarlar ve ligdeki yıldız dostu Messi'yi bıraktı. Yeni yuvasına doğru yola çıkan Ronaldo, kulübün hızla yükselen borsa değeri, rekor kıran forma satışları ve sürekli takipçi kazandıran sosyal medya rüzgârıyla birlikte geldi. Eski takımında artık eskisi gibi önemli olmadığını ve istenmediğini hissettiren her ne ise kıymetini çoktan anlamış olmalı. Buna rağmen konfor alanından çıkarak yeni bir mücadeleye katılan Ronaldo'yu hayranlıkla selamlıyoruz. Bazı yıldızlar sadece gökte parlamıyor.