Röportaj Ece Büyükçolpan Fotoğraf Koray Işık Moda Editörü Dilara Begüm Bayoğlu Prodüksiyon Özge Dinç – Murat Gül Set Koordinasyon Sena Kaynakin Stüdyo Sorumlusu Mehmed Zahit Hıdır Saç Engin Taştan/ Sabit Akkaya Makyaj Hacer Tekin Fotoğraf Asistanı Sena Dede Müzik kariyerine başlama hikâyen nedir? İlham aldığın ilk anı hatırlıyor musun? Çocukluğumdan beri müziği seviyordum ve okula gitmekten nefret ediyordum. 12-13 yaşlarımdayken 'School of Rock' adlı bir film izledim. Filmde öğretmen olduğunu zannettiğimiz bir karakter okulu ele geçiriyordu. Çok komik, eğlenceli, rock n'roll ruhunu karikatürize eden ve çocuk halimi çok etkileyen bir filmdi. Ondan sonra, trajik bir olayla babam beyin felci oldu. Gitara başlamıştım ve bu olayla birlikte daha içe kapanık bir hale geldim. O zamanlarda sosyal medya diye bir şey yoktu, ben de bol bol gitarımla vakit geçirdim. Ders çalışmaktan da zaten nefret ettiğim için, uzun yıllar bilgisayar ve gitarla vakit geçirdim. 14-15 yaşımda ilk ses kayıt programlarını yükleyip onlarla oynamaya başladım. İşler ciddileştikçe müzik yapmayı öğrendim. Bir yandan ablam yönetmendir, Radiohead'le ve daha birçok güzel grupla beni o tanışmıştır. O yaşlarımdan itibaren dedim ki, 'Ben müzik yapacağım.' Tabii ailem beni pek ciddiye almadı; müzik yapmam ailemin o zamanlarda pek istediği bir şey değildi. O zamanlarda 'bağımsız müzik hareketi' diye bir şey de yoktu. Bir stüdyoya gitmek zorundaydın, ev ekipmanı yoktu. MP3 yeni yeni kendini gösteriyordu; kaset ve CD satışları halen çok yüksekti. Bizim evimizde de U2'nun, Bob Dylan'ın, Duman, Athena, Teoman'ın kaset ve CD'leri vardı, hepsini de severek dinlerdim. Bu gibi sanatçıların müzikleri o dönemlerde beni bir hayli etkilemişti ve böylece ben de gitar çalıp kayıt yapmaya başlamış oldum. Yoğun bir müzik kariyerine sahip olmak kişisel hayatını nasıl etkiliyor? Bu yoğunluk ben üne kavuştuktan sonra kendini gösterdi. O da bu yıl 'Ağlama Ben Ağlarım' şarkımın tutmasıyla başladı. Ama zaten benim 'özel hayatım' diye bir şey yok; bir tane hayatım var. 'Ağlama Ben Ağlarım'ı Doğa'ya yazdığımı başka bir röportajda söylemiştim. Temponun bu denli artacağını bekliyor muydun? Şarkı tuttuktan sonra bir hareketlenme olacağını bekliyorduk, evet. Önceden de röportaj ve çekimlere uğrasam da bir noktadan sonra bunun katlanarak artacağını kestirebiliyordum. Özel hayatımı bu sırada örseliyorum bir bakıma. Özel hayatım artık yok gibi bir şey oluyor. Bir yandan da bunu istiyorsun. Şu anda bunu yapmak eğlenceli. Yazdığın sözlerle insanın en derin duygularını avcunun içine alıyorsun. Yazarken sana en çok dokunan şarkının hikâyesini bizimle paylaşabilir misin? Aslında bir şarkının bir hikâyesi diye bir şey yok. Bu bir belgesel değil. Şöyle anlatayım; bir şarkının sana o hisleri deneyimletmesinin nedeni, o şarkının arkasında yatan hikâye değil; o sırada benim hissettiğim şeyleri sana hissettirmek için doğru kelime ve melodileri bir araya getirmek aslında. Orada söylediğim şeyler mutlak bir gerçekliğe dayandırılmıyor. Sanatın amacı, sanatını ulaştırdığın tarafa bir duygu hissettirmekse eğer, o kelimeler de enstrüman ve melodilerle bir araya gelerek kapalı bir kutuda o duygu kümesini oluşturuyor. Sen de dinlediğinde benim ne anlattığımdansa ne hissettiğimi veya hissettirmeye çalıştığımı hissediyorsun. Hissettiğimi hissediyorsun bir bakıma. Onun arkasında yatan hikâyeyi anlattığımda o kadar etkileyici gelmez. Doğru enstrümanın, doğru melodilerin, doğru kelimelerin bir araya gelmesidir olay. Bu da çok sihirli bir şey. KASDAV Liselerarası Müzik Yarışması çıkışlısın. Lise yıllarından itibaren çıktığın bu kariyer yolculuğun boyunca kendini keşfederken en çok şaşırdığın şey ne oldu? Lisede bile değildim aslında, 13 yaşımda çıktım bu yola. Türkiye'nin en çok dinlenilen hit şarkısını yaptım. Bundan önce lise yıllarımda çok beni şoke eden bir şey yaşamadım bu bağlamda. O yıllarda 'Hadi oğlum, düzgün bir şeyler çal' diyen arkadaşlarım vardı. Onları eğlendirmek için hep beraber çalardık. Lisede bir keresinde tiyatro yapmıştık, onun müziklerini yapmıştım mesela, güzel de olmuştu. Eğlenceliydi. Sesimi çok daha sonra keşfettim. Zaten 15 yaşımdayken sesim böyle değildi. Şarkıları söyleye söyleye evrildi. Ders sırasında defterine şarkı sözleri karalar mıydın? Ben hiçbir derste dersi dinlemedim. Hep şarkı sözü yazardım. Bütün eğitim hayatımı nasıl geçirdim, o bir muamma gerçekten. O şarkılardan albümlerine koyduğun oldu mu? Oldu. 'Delirmiyorsan Tebrikler'i galiba derste yazdım. O yıllarda grubu toparlayan sen mi olmuştun? Gökhan diye bir arkadaşım vardı, o da vokaldeydi. O zamanlarda, sanırım yıl 2005, ben gitaristtim sadece. Onunla birlikte okuldan birilerini toplayıp derme çatma bir müzik grubu kurmuştuk. Müzik öğretmenimiz Pelin Hoca da yardımcı olmuştu. Sonra okul müdürümüz de destekledi. O kadar destekliyordu ki, okulda saçını uzatabilen tek kişi bendim. KASDAV'A katıldığım için benim müdürden saç uzatma iznim vardı. Müziğinin insanların hayatında fark yarattığını bilmek sana nasıl hissettiriyor? Çok tatmin edici. ÖSS'yi kazanmanın 20 katı falan diyebilirim. Hatta bundan çok daha iyi çünkü kalıcı bir tatmin yaşıyorsun. Bir ay sonra boşluğa düşmüyorsun yani. Benim müzik dinlerken hissettiğim şeyleri başkalarının hissettiğini bilmek beni tatmin ediyor. Bob Dylan hayranısın. Müziğini şekillendiren bu gibi isimlerden nasıl ilham alıyorsun? Şarkılarında onların ruhunu da taşımak istiyor musun? Elbette. Sonuçta birine hayranlık duyup özendiğin zaman onun gibi hareket ediyorsun. Rol model dediğin de budur. İnsan bakıp öğrenir. Küçüklüğünden itibaren bakıp takdir ettiğini taklit eder bir bakıma. Dolayısıyla yaptığın müzikte onların duyulmaması zaten garip olur. Kesinlikle anlaşılıyordur, hatta bazı şarkılarım Bob Dylan şarkılarına çok benziyor. Ama onlar çok dinlenmiyor. Asıl dinlenenler biraz daha arabesk kültürüne, pop müziğe yakın olanlar. Sampling kültürü hakkında neler düşünüyorsun? Güzel bence. Ben de elektronik müzik yapıyorum bir yandan, sample yapıyorum. Bu, sence yaratıcılığı kısıtlamaz mı? Yaratıcılığı hiçbir şey kısıtlamaz. Yaratıcılık dediğin şey, daha önce var olan parçaları yeniden bir araya getirmekten ibaret. Sampling de bunun bir formülü. Zaten orijinal bir melodi yok dünyada. İki öbekli mi bakıyorsun, üç öbekli mi bakıyorsun, dört öbekli mi? Bu olaya nasıl yaklaştığına göre değişir. Yeterince dikkatli bakarsan bütün parçaların her yerde bir şekilde kullanıldığını fark edersin. Biraz geri çekilip bakarsan o zaman parçaları yeniden bir araya getirdiğinde başka bir şey çıkardığını görürsün. Yaratıcılık dediğin de budur. Çocukluk anılarında seni en çok etkileyen bir müzik veya melodi var mı? O anı bizimle paylaşır mısın? Radiohead çok etkilerdi beni. Bir de Duman'ın 'Haberin Yok Ölüyorum' şarkısını dinleyip gece ağlıyordum. Hani 13 yaşında neyin aşkıysa bu… Günlük stilini nasıl tanımlarsın? Rahat şeyler giymeyi severim. Bu nedenle genellikle sportif giyinirdim ama bu tanınmadan önceydi. Tanındıktan sonra markete giderken bile iyi görünme gibi bir zorunluluk ortaya çıktı. Bir müzisyenin stili onun kariyerinde ne kadar etkili oluyor? Günümüzde her şeyin görsel bir önem kazanmasıyla stil daha önemli bir hale geldi. Mesela önceleri bir tane müzik klibin olurdu ve sadece orada görünürdün. Ya da bir mekânın çıkışında magazinciler seni yakalıyordu. Şimdiyse her an her yerde görüntü verebilirsin. Stüdyoya giderken nasıl giyinirsin? Stüdyoya giderken yine rahat giyiniyorum çünkü müzik yaparken rahat olmam gerek. Önemli yerlere giderken ise ekstra özen gösteririm. Ne giydiğinde kendini yakışıklı hissedersin? Bunları (5. kombini gösteriyor). Smart casual giyindiğimde 'Kadınların istediği işte bu' gibi hissediyorum. Stiline yakın bulduğun bir sanatçı var mı? Kimleri beğenirsin? Alex Turner, Tamino. İçimdeki çocuk, bir gün deli gibi kas yapıp Imagine Dragons'un solisti Dan Reynolds gibi konserde kaslarını sergilemek istiyor. Bu 5 kombin içinde seni en iyi yansıtan hangisi? Birinci ve beşinci kombin diyebilirim.