'Mavi' tutkunlarının saat tercihleri: Hasan Özyurt
Deniz sporları ve özellikle teknecilikle ilgilenmek isteyenlere öncelikle denizi sevmelerini tavsiye ediyor, Özyurt. "Denizi sevmeli ve ona saygı duymayı öğrenmelisiniz. Mücadele ve yarış ruhunu da benimsemek gerekiyor. Denizdeyken bireyci davranamazsınız. Kalabalık ve farklı karakterlerden oluşan bir ekibe uyum sağlayabilecekseniz tekneciliğe ve yelkenciliğe başlayın derim. Çünkü denizde olmak bambaşka bir dünya ve mücadelenin içindeyken size destek olabilecek dostlar edinmeniz gerekir."
Özyurt'a da yarışlar esnasında başına enteresan bir şey gelip gelmediğini soruyorum. Özyurt yanıtlıyor: "Yarış esnasındayken aslında her anınız bir hikâyeden oluşur. Hatta o kadar fazladır ki! Bunlardan aklıma ilk gelenlerden biri, Boğaz Yarışı. Kanlıca'da akıntının çok kuvvetli olduğu bir noktadayız… Bizim teknenin süratiyle aynı olan Karaca ile aramızda 4-5m kalmış. Bir balıkçı teknesi de olta atmış balık bekliyor… O kuvvetle bizim tekne çakıldı kaldı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi oturduk balıkçıyla sohbet ettik, ne tuttu ne kadar tuttu diye. Bir yarış da 'Aşağı Yarış' dediğimiz türdendi. 'Deniz Kuvvetleri Kupası'ydı. Bozcaada'dan çıktıktan iki saat sonra rüzgâr durdu; hiçbir şekilde ilerleyemiyoruz, hatta tekne burnunu Bozcaada'ya tekrar çevirdi. Sağ olsun Münci Ağabey eski dalgıçlardan olduğu için o büyük paletleri ayağına takıp denize atladı. Teknenin burnunu defalarca çevirdi. Hiç unutamadığım ve oldukça etkilendiğim bir hikâye de şu: Bodrum Yarışı'nda 1. ya da 2. gidiyoruz… Arkadaşım ana yelkeni kontrol edeyim derken başına çok kötü bir darbe alarak neredeyse tekneden uçtu. Onun hayati tehlikesi, yarıştan kopmamız derken oldukça heyecanlı anlar geçirmiştik. Neyse ki arkadaşıma bir şey olmamıştı. O sevinçle 'ayıbacağı' yaparak Bodrum'a kadar yarışı bitirmiştik."