“Touche, Sadece Moda Değil, Bir Kültür Hareketi”
Touche markasının kurucusu Cem Öztürk, yaratıcı ekibi ve tasarım süreci; modest giyimi, sürdürülebilirlik çalışmaları ve gelecekteki hedefleri hakkında merak edilenleri paylaşıyor.
"Sizler bugünün koleksiyonlarını giyerken biz yaklaşık bir yıl sonrasının taslaklarını hazırlamaya başladık bile. Anlayacağınız ritmi çok yüksek bir iş."
Bir kıyafeti tasarlama/üretim aşamalarında sektörün getirdiği en büyük zorluk nedir?
Az önce de belirttiğim gibi, hızlı tüketim. Bunu sadece ürün tüketimi olarak algılamayın; sürekli ve hızla değişen trendler, birbirinin önüne geçen çizgiler ve renkler… Haliyle beğeniler ve günlük hayata entegre olan pek çok ürün aynı hızda değişiyor ve çeşitleniyor. Temposu giderek artan bu hıza ayak uydurmak ve sürekli yenilikçi kalmak, sanırım sektörün en zorlu kısmı.
Büyük bir kitleye, farklı kültürlere hitap edebilmek için nasıl bir yol izliyorsunuz? Stratejiniz nedir?
Bu konudaki tek ve en büyük strateji, bizim de en büyük gücümüz olan müşterinin nabzını tutmak. Hatta kalbinizin birlikte atması gerekir. Ancak aynı hikâyeyi paylaşırsanız, senkronize bir şekilde birlikte büyüyebilir ve yeni ufuklara birlikte yelken açabilirsiniz. Bizim pusulamız bu coğrafyada ve globalde aynı yollardan geçen tüm kadınlarla birlikte atan kalbimiz. Biz onlara bu yolda sadece eşlik etmiyoruz, biz yolları birlikte açıyor, bu yollarda birlikte yürüyoruz.
Seçtiğiniz pazarlarda dikkat ettiğiniz bir müşteri portföyü var mı?
Bizim kitlemiz çok özel bir kitle. Pazarda mevcut olan bir kitleyi seçip onlara hitap etmeyi hedeflemedik. Biz, kendi kitlesini kendisi oluşturmuş bir markayız ve bu kitlenin DNA'sıyla aynı DNA'yı taşıyoruz. Bu yüzden standart müşteri portföyleri bizim çalışma alanımızı tanımlamak için yeterli kriter değil.
"Sürdürülebilirlik, geniş kapsamlı ve birbirine bağlı çok yönlü bir çalışma alanı. Hepsi birbirinden önemli ancak bence ilk adımı son basamaktan atmak gerek. Sıfır atığa ne kadar yaklaşırsak, doğaya verdiğimiz zararın etkilerini de o kadar hızlı telafi etmeye başlarız diye düşünüyorum."
Sürdürülebilirlik, her alanda gündemde olan bir konu. Ama özellikle modada sürdürülebilirlik daha da önem arz ediyor. Süregelen zamanda tekstil ve moda sektörünün verdiği tahribat ortada. Siz, Touche markası olarak, bu konuya dikkat ediyorsunuz. Peki, özellikle dikkat ettiğiniz ya da dikkat çekmek istediğiniz bir bölüm var mı? Attığınız adımlar nelerdir?
Elbette bu konu bizim de önceliğimiz. Hem kaynakların verimli kullanımı hem de bunu yaparken minimum zararla ilerlemek, geleceğe yapabileceğimiz en büyük yatırım. Minimum zararla diyorum çünkü gerçek şu ki, bunu sıfırlamak pek mümkün görünmüyor. Ancak insanlık bilinçli hareket ettiğinde, yaparken yıktıklarını yerine koymak bir noktada mümkün. Biz de bu konuda tüm teknik gereklilikleri yerine getiriyor ve buna hizmet edecek tüm iş birliklerini aktif olarak sistemimize dahil ediyoruz. El birliğiyle hareket edilmesi gereken her noktada partnerlerimizle birlikte yol alıyor, bu yolda attığımız her adımın raporlamalarını düzenli olarak takip ediyoruz. Sürdürülebilirlik, geniş kapsamlı ve birbirine bağlı çok yönlü bir çalışma alanı. Hepsi birbirinden önemli ancak bence ilk adımı son basamaktan atmak gerek. Sıfır atığa ne kadar yaklaşırsak doğaya verdiğimiz zararın etkilerini de o kadar hızlı telafi etmeye başlarız diye düşünüyorum. Touche'nin ısrarla üzerinde durduğu ve yol almak için ısrar ettiği en önemli basamak bu.
Son soru olarak, 2024 hedefleriniz arasında yapay zekânın sunduğu her olanaktan "sonuna kadar faydalanmayı" hedeflediğinizi söylemiştiniz. Günümüzde tartışma konusu olan bir konu bu. Bir kısım tarafından dediğiniz gibi "yararlanılması gereken bir yenilik" olduğu konuşulurken bir kısım tarafından "kolaya kaçma" ya da "yaratıcılığı bitirme" gibi adlandırılan bu yenilikten hangi açılardan ve nasıl yararlandınız? Ve siz bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?
Sadece yapay zekâ değil, Touche değişen dünyada önümüze çıkan her yenilik için her masada var ve olmaya da devam edecek. Evet, yapay zekâ son dönemin en popüler ve tartışmalı konularından biri. Bu konuda şahsi fikrim şu: Her yeniliğin pozitif taraflarını sonuna kadar değerlendirmek ve eğer varsa negatif taraflarından uzak durmaktır. Aksi bir tutum, bütün dünya yol alırken bizim geride durmamıza, hatta içinde olup deneyimleyemediğimiz için doğru şekilde anlayamamamıza neden olur. Oysa Touche, kendi değerlerini modern dünyayla entegre bir şekilde korumayı başarmış, vizyoner bir markadır.
Öncelikle belirtmek isterim ki, yapay zekânın hiçbir zaman insan aklını değersizleştirebileceğine inanmıyorum. Yapay zekâ, sınırsız bir bilgi deposu ve sonsuz gibi görünen alternatifler üretme konusunda oldukça yetenekli ancak insan faktörü, bütün bu verileri değerlendirebilmek için gereken ruha ve derin düşünce sistemine sahiptir. Biz de bu teknolojinin yolumuza ışık tutacak taraflarından, yine kalifiye insan zekâsı sayesinde yararlanıyoruz. Bu teknolojiyi efektif kullanmak, tam aksine kıvrak bir zekâ ve son derece kreatif bir bakış açısı gerektiriyor.
Touche, ekibinin bu anlamda gelişmesi için sürekli yatırım yapan ve insan odaklı bir şirket. Yapay zekâyı kullanarak süreçlerimizi hızlandırmak, daha verimli hale getirmek ve yaratıcı sürecimizi desteklemek için çok farklı alanlarda faydalanıyoruz. Ancak hiçbir zaman bu teknolojinin yerini, insana ait olan o yaratıcı dokunuşların almasına izin vermiyoruz. Teknoloji ile yaratıcılığı birleştirerek çok daha güçlü bir nokta yaratabileceğimize inanıyoruz. Bu, "kolaya kaçma" değil, aksine daha verimli ve etkili bir yol almayı sağlıyor.