Mobil güvenlik biyometrik sensörler
Dokun, odaklan ya da gülümse. Son zamanlarda telefonumuzun ekran kilidini kaldırmak için yaptığımız eylemler bunlar. Peki, bu eylemlerin arkasındaki biyometrik sensörler neler ve en başarılısı hangisi?
- Bu Ay Dergide
- Çarşamba 16:14 | 21 Şubat 2018
Yazı: Kaan SANCAR
2004 yılının yaz ayları... Akıllı telefonların sadece bir hayalden ibaret olduğu, cep telefonlarının bile çoğu kullanıcıya yeni yeni ulaştığı günler. Güney Kore'deki Pantech binasında heyecanlı bir bekleyiş var. Birazdan zamanın teknolojisiyle 'dünyanın en güvenlisi' olduğu iddia edilen bir cihaz tanıtılacak. Basın, konferans salonunda yerini almış. Pantech Global Başkan Vekili Hyunsoo Jun sahnede beliriyor. Elinde o yılın standartlarını yansıtan bir cihaz var; antenli ve kapaklı bir cep telefonu. Jun konuşmasına cihazın ekran, kamera ve boyut gibi standart özelliklerinden bahsederek başlıyor. Herkes merakla cihazın 'güvenliği' artıracak özelliğinin tanıtılmasını bekliyor. Derken arka planda cihazın modelini yansıtan 'Pantech GI100' yazısı beliriyor. Aynı anda Jun cihazın kapağını açıyor ve küresel cep telefonu pazarı yepyeni bir teknolojiyle tanışıyor: Parmak izi okuyucusu.
Ortaya çıkan ilk prototipleri de göz önünde bulundurursak mobil cihazların biyometrik güvenlik sensörleriyle buluşmasının üzerinden neredeyse 20 yıl geçti. O dönemde parmak izi sensörü daha ilerisine geçilemeyecek bir güvenlik yöntemi olarak düşünülse de ilerleyen yıllarda yüz algılama, iris tarama ve ses tanıma gibi birçok biyometrik güvenlik alternatifi ortaya çıktı. Sonuç olarak da akıllarda şu soru belirdi: Biyometrik güvenlik yöntemleri arasında en başarılısı hangisi? Esquire Türkiye olarak bu ay mobil güvenlik yöntemlerine odaklandık ve biyometrik güvenlik yöntemlerinden ön plana çıkan parmak izi okuma, iris tarama ve yüz algılamayı inceledik. Değerlendirmemizde dikkate aldığımız faktörler güvenilirlik, kullanım kolaylığı, hız ve kararlılıktı.
DOKUNUN
Her ne kadar işlevi aynı olsa da modern parmak izi okuyucularının, çalışma prensipleri ve görünümleriyle atalarından oldukça farklı olduğunu belirtmeliyiz. İlk olarak bünyesinde ışık ve kamera bulunduran, kalın yapılı optik sensörler olarak ortaya çıkan parmak izi okuyucular, şu anda kullanılan ince kapasitif sensörlerle cihazlarda yer alıyor. Dokunmaya dayalı, parmağa gönderilen elektrik akımının parmak izini algılaması sonucu veri elde eden bu sensörler, bu verileri daha önce hafızaya kaydedilmiş verilerle karşılaştırarak giriş sağlıyor.
Şu anda birçok akıllı telefonda yer alan parmak izi sensörlerinin yanılma payı, genel kullanım sonuçlarına göre, iris tarayıcı ve yüz algılayıcı kadar olmasa da, oldukça az. Bu noktada orta-yüksek kararlılıkta bir kullanım sunan parmak izi sensörlerini fiziksel olarak kandırmanın oldukça zor bir işlem zincirine dayandığını belirtmeliyiz. Gerçek parmakla parmak izi barındıran nesneleri kolaylıkla ayrıştırabilen sensörleri yanıltmak için binlerce dolarlık malzemenin kullanılması gerekiyor. Gerçek parmak hissi verebilecek yapay bir parmağın oluşturulması ise ancak saatlerce uğraşın ardından gerçekleşebiliyor. Bu da yöntemin güvenilirliğinin yüksek olmasını sağlıyor.
Yöntem herhangi bir konumda, ortam ışığına bakılmaksızın oldukça basit ve hızlı bir kullanım sunuyor. Sensörü kullanmak için çoğunlukla cihazı elinize almanız gerekmiyor fakat bunun, sensörün cihaz üzerindeki konumuna göre değiştiğini de söylemek gerek. Bunların yanında parmak izi okuyucuların üst düzeyde ıslak, kirli, terli ya da deforme olmuş parmaklarla çalışmadığını da belirtmeliyiz.
ODAKLANIN
İlk defa Samsung'un tanıttığı Note 7 modeliyle mobil teknoloji dünyasıyla buluşan iris (göz) tarayıcı bilim kurgu filmlerini süsleyen, geçmişte üzerine oldukça yazılıp çizilmiş bir teknoloji. Cihazların ön yüzünde bulunan kızılötesi sensörün gönderdiği ışınlar ve cihazın kamerası yardımıyla göz bebeğindeki iris tabakasının 3 boyutlu taranması prensibine dayanan teknoloji şu anda yalnızca birkaç cihazda mevcut. Genel kullanım sonuçlarında yanılma oranının oldukça düşük olduğunu gördüğümüz iris tarayıcıların kullanıcılarına oldukça kararlı bir kullanım sunduğunu söyleyebiliriz. Durum güvenilirlik konusuna geldiğindeyse, kişinin gözünün kızılötesi bir fotoğrafı ve üzerine yerleştirilen bir kontakt lensle bile kandırılabildiğini gördüğümüz iris tarayıcı güvenilirlik konusunda kafalarda soru işareti oluşturuyor. Fakat bu, tabii ki, teknolojinin gündelik hayatta güvenlik sağlayamayacağı anlamına gelmiyor.
Kullanım kolaylığı açısından değerlendirdiğimizde karanlık ortamlarda da kullanım imkânı tanıdığını gördüğümüz teknolojinin kişiye sadece telefonu kaldırıp ekrana bakarak kilit kaldırma imkânı sunuyor. Bu bakımdan hızlı ve kolay bir çözüm sunan teknoloji, çalışma prensibi gereği cihazı gözü algılayabileceği bir pozisyonda tutmayı gerektiriyor. Son olarak yöntem, gözlük ve kontakt lens gibi harici aksesuar ya da protezlerle de kullanılamıyor.
GÜLÜMSEYİN
2011 yılında beri mobil cihazlarda bulunan yüz tanıma sistemi, geçtiğimiz yıl Apple'ın gelişmiş kızılötesi kamerayla güçlendirdiği versiyonunu tanıtmasıyla kararlılığı artarak gelişmiş bir biyometrik güvenlik yöntemi haline geldi. Sistemin nasıl çalıştığı konusuna geldiğimizde iki farklı yaklaşım karşımıza çıktığını belirtelim: Klasik ve kızılötesi sensörlü (gelişmiş). Klasik yaklaşımı kullanan cihazların yüz taramasını ön kameraları vasıtasıyla yapıyor. Kızılötesi sensör bulunduran yaklaşımdaysa sensör yüze gönderilen ışın noktalar vasıtasıyla kişinin yüz hatlarını algılıyor ve veri haline getiriyor. Daha sonrasındaysa ekranı açmak isteyen kişinin yüzü ve veriler karşılaştırıyor. Gelişmiş yüz tanıma sistemine odaklandığımızda genel kullanım sonuçlarına göre yöntemin yanılma payının oldukça düşük olduğunu belirtebiliriz. Bu bağlamda kararlılık konusunda diğer yöntemler kadar başarılı bir kullanım sağlayan teknolojinin güvenilirlik konusunda birkaç açığı olduğu da doğru.
Kişinin bir fotoğrafı, maske ve plastik makyaj kullanılarak kandırılabildiğini gördüğümüz teknolojinin ayrıca kişinin ikizi tarafından kandırılması da muhtemel. Lakin belirttiğimiz bu maskelerin oldukça uzun bir süreç ve harcanan binlerce dolar sonrası üretilebildiğini de belirtmeliyiz. Karanlık ortamlarda da çalışabilen yöntem gündelik kullanımda oldukça basit ve rahat bir çözüm. Çalışma prensibi gereği kişinin yüzünün tamamen algılanmasını gerektiren yöntem, doğal olarak cihazı yüz hizasında kaldırmayı gerektiriyor. Her ne kadar hızlı bir kullanım sunsa da bahsettiğimiz güvenlik yöntemleri arasında nispeten daha yavaş.
SONUÇ OLARAK…
Bahsettiğimiz yöntemlerinin her birinin günlük kullanımda gerekli olan mobil güvenlik ihtiyacını sağladığını söyleyebiliriz. Profesyonel açıdan düşündüğümüzdeyse kimilerinin güvenilirlik, kimilerininse kullanım kolaylığıyla öne çıktığını görüyoruz. Tüm bu bilgiler ışığında kararlılık konusunda rakiplerinden bir adım geride kalsa da güvenilirlik, hız ve kullanım kolaylığıyla öne çıkan parmak izi okuyucularının, bizce en başarılı mobil güvenlik yöntemi olduğunu söyleyebiliriz. E tabii, her ihtimale karşı parolanızı unutmamızda da fayda var.
ÖNE ÇIKAN CİHAZLAR
Samsung Galaxy Note 8
Ön yüzünde bulunan iris tarayıcıyla selefindeki cihazlardan ayrılan cihaz, bu donanımın yanında parmak izi okuma ve klasik yüz tanıma teknolojilerini de beraberinde getiriyor.
www.samsung.com/tr
LG V30
Sahip olduğu biyometrik güvenlik yöntemleri arasında parmak izi sensörünün öne çıktığı LG V30, arka yüzünde yer alan bu sensörün yanısıra klasik yüz taramayla kilit açma seçeneği de sunuyor.
www.lg.com/tr
Apple iPhone X
Apple iPhone X, kızılötesi sensörü sayesinde gelişmiş yüz taraması yaparak ekran kilidi açma imkânı sağlıyor. FaceID adı verilen bu teknolojinin dışında cihaz farklı bir biyometrik sensör bulundurmuyor.
www.apple.com/tr