Bazı centilmenler ve deneyimler
Geçen ay, özenle organize edilmiş bir buluşmanın ‘şanslıları’ arasındaydım. Zira ilki gerçekleşen İstanbul Gentlemen’s Society buluşmasının katılımcılarından biri olarak o iki günü hafızamda hep taze tutmaya çalışacağım.
- Bu Ay Dergide
- Çarşamba 12:50 | 18 Nisan 2018
Yazı: Togan NOYAN
Her şeyden önce, kişi sayısına dikkat çekmek isterim:10. Eğer niş bir buluşma gerçekleştirecekseniz, ortalama olarak doğru kişi sayısı budur. Belki de bir 10 kişi daha ama iki elin parmakları kadar kişi, bence fazlasıyla kâfi. Sonuçta, insanların birbiriyle temas etmesi önemli. Katılımcıların muhakkak birbirleriyle sohbet edebilmesine olanak sağlanmalı ki etkileşimi yüksek bir buluşma olsun. Arda Sayıner, bunun gayet farkında biri.
Kendisiyle olan görüşmelerimizin birinde İstanbul Gentlemen's Society fikrini benimle paylaştığında, heyecanlanmış, ama bunu ona fazla belli etmemiştim. Çünkü hep anlatılanların ne kadarının gerçekleşeceğine kafa yorduğumdan, fikrin bende yarattığı ilk etkiyi baskılar, duygularımı mümkün olduğunca açık etmemeye çalışırım. Ancak Arda'nın bendeki heyecanı fark ettiğini düşünüyorum.
Ayaktakiler: Arda Sayıner, Togan Noyan, Ali Ermete, Efekan Coşkunseven, Mehmet Ali Hatemi, Hakan Yıldız.
Oturanlar: Nuri Develi, Sermet Severöz, Gökçe Atuk, Kağan Gökalp.
Arda, marifetli bir adam; hani parmak hesabı yapsak, 10'da 10 çıkacak seviyede. Ana sektörünün iletişim olduğunu düşünüyorum, zira kendisini daha çok yazar-gazeteci kimliğiyle tanıdım. Ama gerçek şu ki birkaç farklı sektörde karşınıza çıkabilecek ve muhtemelen de yaptığı işlere olan düşkünlüğünden etkilenip kendisiyle çalışmak isteyeceğiniz bir isim. Onu uzun uzun tarif edip utandırmak istemem; en iyisi siz, vakit ayırıp hakkında kısa bir araştırma yapın.
Centilmen tanımına uzunca bir süredir takılırım. Sonuçta, içi öyle rastgele doldurulabilecek bir tanımlama, sıfat değil. Raconu, kuralları olan ve belki de en önemlisi hayat gustosu olarak kabul edilebilecek bir durum, centilmenlik. "Oldum," diyerek olunamayacağını, bunu ancak genel kabulle sıfatlarımızın arasına ekleyebileceğimizi kendimize her daim hatırlatmamız gerek.
İstanbul Gentlemen's Society, bu genel kabul refleksiyle hareket ettiği gibi; farklı sektörlerden işleriyle ön plana çıkan başarılı isimleri bir araya getiren ve onlara hoşça vakit geçirtip her saniyesi dopdolu bir program vadeden, rafine bir kulüp. Etkinlik, buluşma, kulüp… Pek çok şey denebilir, farklı tanımlamalar yapılabilir ama temel nokta, bence şu: Kendinizi özel hissetme. Bu hissiyata, buluşma yeri olan ve bir gece kalınıp dolu dolu iki gün geçirilen The Ritz Carlton İstanbul'un kapısından girdiğiniz ilk andan itibaren kapılıyorsunuz. Karşılama, odanızda sizi bekleyen ve 'bir centilmenin yol göstericisi' olarak kabul edebileceğiniz küçük notlar (Ki bunlar fazlasıyla tebessüm ettirici içeriklere sahip.), oteldeki kalabalıklardan muaf olma durumu gibi pek çok detay kendinizi gerçek bir centilmen gibi hissetmenizin yanında, seçkinlik duygusu da veriyor.
Buluşmanın ilk dakikaları… Katılımcılar, daha doğrusu centilmenler lobide bir araya geliyor ve ikramlar eşliğinde keyifli bir sohbete dalıyor. Ancak, öyle kendilerini uzun uzadıya tanıtan kimse yok. Sadece anın tadı çıkarılıyor ve genel bir sohbetin dışına çıkılmıyor. Zira az sonra öğlen yemeği için Atelier restoranda Chef Table'a geçilecek ve 'Farm to Table' konseptli özel bir menüyle damaklarımızı şımartacağız. Tabii bunu yaparken de centilmenler olarak birbirimizi daha yakından tanıyacağız.
Evet, Arda bizi tek tek takdim edip selamlatıyor. Güzel bir ortam; herkes, özenle seçilmiş kelimelerle tanıtılıyor. Bu arada, yemeklerin tadına da varmayı ihmal etmiyoruz.
Sırada, Küba ile İskoçya'nın kadim dostluğunu vurgulayan, zamanın akıp geçmesini pek istemediğimiz bir eğitim var. Viski ve puronun dostluğu bu; aralarında, geçmişi çok eskiye dayanan ve gelecekte de aynı yakınlıkla devam edeceğinden kimsenin kuşkusunun olmadığı türden bir ilişki bulunuyor. Muazzam bilgiler, havalarda uçuşuyor. Anlayacağınız, pür dikkatiz.
Eğitimin ardından, ortaya çıkan fotoğraf şu: Tüm centilmenler, artık iyice kaynaşmış halde. Sonuçta, her bir eğitim aynı zamanda benzer anılar veya ortak deneyimler demek.
Ara vermeden devam ediyoruz. Şimdi, iyi giyinmenin ne demek olduğunu birinci ağızdan öğrenme vakti… Terzi işi parçalar, özel dikimin ayrıntıları, klapa trendleri ve erkek moda trendlerine özgü pek çok detay Milimetric'in sahibi Kaan Gökalp tarafından bize aktarılıyor. Gökalp'in anlattıkları aynı zamanda işimin bir parçası olduğundan, konsantrasyonum had safhada. Zira bilgilerimi tazelediğim gibi yeni şeyler öğreniyorum. Sanırım tüm centilmenler de benimle aynı görüşte. Gerçi bu görüşü kanıtlarcasına hemen herkes Gökalp'i sorularıyla sıkıştırıyor.
Akabinde, hediye vermenin incelikleri var. Giftmundo, bu noktaya devreye giriyor ve bize sevdiklerimizi en özel yoldan şımartmamızı sağlayacak tüyoları veriyor. Notlarımızı aldık, hazırız!
Şimdiye kadar her şey yolunda ve keyifli gidiyor. Ama şu an biraz dinlenme ve akşam için enerji toplama zamanı. Otelin Boğaz manzaralı odalarının bir kısmı, biz centilmenler için ayrılmış. Odama çıkıp bu manzaranın tadını çıkarıyor, kısa bir süre de olsa dinleniyorum.
Lobiye tekrar indiğimde, neredeyse bizim ekibin hepsinin tekrar toplandığını görüyorum. Anlaşılan o ki herkes birbirini benimsemiş ve aralarındaki sohbeti ilerletmek için zaman kolluyor.
Atelier Terrace'taki kokteyl eğitimi için hazırız! Eğitmenimizle uzun dikdörtgen bir masada buluşuyoruz. Görevimiz, bize özel kokteyller yapmak. Elbette, ön bilgileri alıyor ve eğitmenimizin de katkılarıyla tadı fena olmayan kokteyller yaratıyoruz! Fena olmayan kısım, sanırım sadece bana ait. Zira hemen yanı başımdaki bir centilmenin yaptığı kokteyller, değme barmeninkine taş çıkartır; net! Yaklaşık bir saatlik eğitimin sonunda soluğu akşam yemeğinde alıyoruz.
Yemeği, tamamen bize ayrılmış bir salonda, sakin ve şık bir ortamda yiyoruz. Artık, tüm centilmenler birbiriyle kaynaştı. Gözlerinden iyi ki burada olduklarına dair ışığı kolaylıkla yakalayabiliyorum. Bu arada belirtmeden geçmek istemem, masadaki koyu sohbetin bir kısmı bir dahaki buluşmanın nerede olacağıyla ilgili. Yani İstanbul Gentlemen's Society'nin ikincisi için planlar yemek masasında yapılmaya başlandı bile! Yemek sonrası biraz daha vakit geçirmek isteyen centilmenlerle şimdilik vedalaşıyorum, çünkü artık odama dönmek ve günün yorgunluğunu manzara karşısında atmak istiyorum. Kaldı ki sabah yine bir etkinlik var ve enerjimi ona da saklamalıyım.
Sabah, BMW i3'lerimizle Bebek istikametinde yola koyuluyoruz. Amaç, bu özel ve çevreye duyarlı aracı test etmek ve hakkında bilgi almak. Tahmin edeceğiniz üzere tüm centilmenlerin ağzı kulaklarında. Hava yağışlı ve soğuk ama herkes daha fazla yol yapmak için hevesli görünüyor. Ancak, bu mümkün değil. Daha iki etkinliğimiz, eğitimimiz var.
İlki Lark Etiquette Academy'den Ayça Balkır'ın verdiği 'centilmenlik kuralları eğitimi'. Nefis hikâyelerle donatılmış, deneyimlerin aktarıldığı ve şaşırtıcı bilgiler edindiğimiz bu eğitim, unutulmazlarım arasındaki yeri alıyor. Detaya giremeyeceğim, çünkü ne anlatsam eksik kalacak. En iyisi, Balkır'ın kendisine başvurmak. Bunu yapmanızı şiddetle öneririm.
Keza MG Fragrance Company'nin düzenlediği parfüm eğitimi de öyle. Özenli, detaylı ve uygulamalı… Kendi parfümümüzü yaptık, daha ne olsun.
Günün sonunu hoş kokular ve spa deneyimiyle getirdik. Şimdilerde, o centilmenler hâlâ iletişim halinde. Her şey bir yana, anlayacağınız, kulüp nihai hedefine ulaştı. Sahi, ikincisi ne zaman? Size sormuyorum, kusura bakmayın!