Ikigai
Hayatı bütünüyle kabullenebileceğiniz mutluluk ve huzur dolu bir yaşam felsefesi mi arıyorsunuz? Teknoloji konusunda dünyayı yönlendirilen adalar ülkesi Japonya’nın bu konuyla ilgili size bir önerisi var.
Yazı: Kaan SANCAR
Şu anda bir koruda sırtımı bir ağaca vermiş, elimde kahvem kuş seslerini dinleyerek oturuyorum. Ayaklarımın bastığı zemin yemyeşil bir örtüyle, üzerimdeki gökyüzü ise ağaçların rengârenk çiçekleriyle kaplı. Her şey oldukça sakin, huzurlu ve yalın. Şehrin gürültüsünden de, iş hayatının stresinden de uzaktayım. Hafif bir rüzgâr var, hava oldukça ılık. Düşüncelerim de öyle; çok derinlerde değil, sadece bu pozitif anın tadını çıkarmaya odaklanmış durumda.
Başımı çevirip etraftaki insanları izlemeye başlıyorum. İlk gördüğüm, birkaç satır önce belirttiğim güzelliği görmeksizin koşar adımlarla ilerleyen, yaşam girdabında savrulan kişiler oluyor. Mutsuz, tedirgin ve bezgin bakışlarıyla yalnızca önlerine bakıyorlar; sanki baharın getirdiği bu güzellik hiç var olmamışçasına. Kendilerini kısır bir döngüye kaptırmış gibiler. "Gözlerini doğanın coşkusuna bu denli kapamalarına neden olan kim bilir ne dertleri var?" diyorum kendi kendime.
Bir taraftan, kulağıma neşeli kıkırdamalar geliyor. O yöne dönüyorum. Çimlerde oturan, çiçekleri koklayan ya da gökyüzünü izleyen kişiler görüyorum biraz ötemde. Onların gülüşleri gerçekçi, mutlulukları daha uzun süreli görünüyor. "Bu güzel havanın yerini kapkaranlık bir fırtına alsa da moralini bozmayacak kişiler bu insanlar," diye düşünüyorum kendimce. "Başarısızlıklarının ardından kendilerini harap etmek yerine etraflarındaki fırsatları görebilen, 'hayat amaçları'nı bulabilmiş kişiler'." diye ekliyorum kendi monoloğuma; yeni tanıştığım 'ikigai' yaşam felsefesi ile izlenimlerimi harmanlayarak. Ama ne bileyim, belki de bunlar sadece 'ikigai'yi topluma yorduğum için dikkatimi çekiyordur? Hatta belki de, bulunduğum bu orman, oturduğum bu ağaç sırtı, gökyüzünü süsleyen ağaç çiçekleri, yaptığım tüm bu yorumlar, kendi 'ikigai'me ulaşma sürecimin bir parçasıdır, kim bilir? Peki, nedir bu ikigai?
Japonca 'yaşamak' anlamına gelen 'ikuru' ve 'umut edilene ulaşmak' anlamına gelen 'kai' kelimelerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ikigai kelimesi 'yaşam amacı' anlamına geliyor. Bu kelime çerçevesinde şekillenen 'ikigai yaşam felsefesi'yse 'Ölümsüzler Ülkesi' olarak anılan Japonya'daki insanların mutlu, huzurlu ve uzun yaşam sırrını oluşturuyor. Bu yaşam felsefesi, aynı zamanda dünyada en fazla 100 yaş üzeri birey nüfusuna sahip Japonya'nın Okinawa Adası'ndaki bireylerin nasıl 100 yaşını devirip hâlâ aktif bir yaşantı sürdürdüğünün de açıklaması niteliğinde. Hazırsanız, bu yaşam felsefesini anlamak üzere Japonya'ya doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.
MUTLU, HUZURLU VE UZUN YAŞAMA GİDEN YOL
Sizi en çok heyecanlandıran nedir? En çok ne yapmayı seviyorsunuz? Gerçekleştirdiğinizde en fazla mutlu olacağınız ve gerçekten yapmak istediğiniz eylemler ne? Asıl yeteneğiniz nedir bu arada, iyi olduğunuz şeyler neler?
Çok fazla soru var değil mi? Şunu belirtelim; bunlar kişilerin ikigai'sini bulmak adına kendilerine sorması gereken sorulardan yaInızca birkaçı ve Héctor García ve Francesc Miralles'in Ikigai: Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırları kitabında da bahsettiği gibi hayat amacını arayan kişilerin bunlar dışında keşfetmesi gereken dört ana unsur daha var. Bunlar; tutku (sevilen ve iyi olunan aktiviteler), hedef (sevilen ve insanlığa fayda sağlayan aktiviteler), ustalıklar (hangi işte iyi olunduğu ve hangi iş için para kazanıldığı) ve uğraşlar (para kazanılan işin insanlığa sağladığı fayda). 'Ikigai', bu dört faktörün kesişiminden oluşuyor.
Gelgelelim, bu sorgulama, yapılması gerekenlerden sadece biri. Ikigai'ye göre mutlu, huzurlu ve uzun bir yaşam vasıtasıyla hayat amacına ulaşmak için bu sorgulamaların yanında gerçekleştirilmesi gereken 10 farklı prensip daha var. Gelin, bu prensipler üzerinden ikigai'yi anlamaya çalışalım.
MAVİ KUŞAKLAR
Dan Buettner Blue Zones isimli kitabında 'mavi kuşak' ismi verilen, 100 yaşını aşmış bireylerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden bahsediyor. Bu bölgeler arasında dünyada birinci sırada Japonya'nın en güneyinde yer alan Okinawa Adası yer alıyor. Bir milyonu aşkın nüfusa sahip bu adanın yanı sıra İtalya'nın Sardinya Adası, ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Loma Linda Bölgesi, Kosta Rica'nın Nicolaya Yarımadası ve Yunanistan'ın İkarya Adası 'nın da bu mavi kuşak bölgeleri var. Bu adaların ortak özellikleri arasında uzun süreli yaşamın yanı sıra beslenme şekilleri, aktif hayat biçimleri, iletişime ve bağlı olmaya dayalı toplum düzenleri ve bir hayat amacı edinme bulunuyor.
1. 'Emeklilik' Kavramını Unutun
Bir hedef doğrultusunda şekillenen mutlu, huzurlu ve uzun bir yaşantıya giden yolda ikigai'ye göre gerçekleştirilmesi gereken ilk adım emeklilik düşüncesinden sıyrılmak. Emekli olmamaktan kastımız, yaptığınız işten ayrılmadan ölene kadar çalışmanız değil, tabii. Sizin için önem arz eden eylemler, hobiler, seyahatler ve sizi aktif kılacak ya da kendinizi geliştirmenizi sağlayacak diğer eylemlerden vazgeçmemekten; hayatı sonuna kadar durağanlaştırmadan ve tembelleşmeden yaşamaktan bahsediyoruz. Mesela, şöyle bir örnek verelim: Emeklilik yaşınıza kadar bir genel müdür olarak çalıştınız. Yaptığınız iş ve aldığınız ücretten de oldukça memnundunuz. Fakat içinizde her zaman plastik sanatlara merak vardı.
Ikigai, bu ilginizi dışa vurup işinizden emekli olsanız bile bu gibi ilgi ve yeteneklerinizi gerçekleştirerek hayatınıza devam etmenizi öneriyor. Ikigai çerçevesinde hayallerinin peşinden koşan birini örnek vermemiz gerekirse sanırım Deshun Wang bunun en iyi ve belki de en uç örneği olacaktır. Genç yaşlarından itibaren tiyatroyla uğraşan Wang, 44 yaşına geldiğinde İngilizce öğrenmeye başlamış. 50 yaşına geldiğindeyse ilk kez bir spor salonuna yazılmış. Uzunca bir çabanın ardındansa yaşına rağmen 'hayattan emekli olmayarak' 70 yaşında kaslı, fit bir vücuda sahip olmuş. 79 yaşına geldiğindeyse ilk defa podyumlarda boy göstererek kişisel yaşam amacını gerçekleştirmiş. İlham verici değil mi? Belki de bu Japoncada neden 'ikigai'nin 'emeklilik' kelimesi yerine kullanıldığını da açıklıyordur.
2. Acele Etmeyin
Günümüz insanlarının en büyük sorunlarından biri sabırsızlık. Teknolojinin getirdiği olanaklar sonrası hızlanan ve daha kolay bir hal alan yaşantı, çoğu kişi için isteklerinin anında gerçekleşmediği ya da anında yanıt alamadıkları durumlarda telaşlanmalarına neden olacak bir ortamı da beraberinde getirdi. Ikigai'nin önerdiği ise bu acelecilikten kurtulmak.
Aceleciliğin yaşam kalitesi ile ters orantılı olduğunu savunan ikigai, aceleciliği bir kenara bıraktığınızda hayata farklı bir gözle bakabileceğinizi; en kötü durumda bile hayatın güzelliklerini görebileceğinizi vurguluyor. Bu noktada 'Yavaş yürüyün, çok ilerleyin.' deyişini prensip alan yaşam felsefesi, bütün enerjinizi ya da beyin gücünüzü bir anda kullanmak yerine eylemlerimizi zamana bölünmüş olarak, aceleye yer vermeksizin gerçekleştirmenizi tavsiye ediyor.
3. Beslenmenizde %80'i Kural Edinin
Ikigai yaşam felsefesinde mutlu, huzurlu ve uzun yaşama erişmenin önemli yapı taşlarından biri de beslenme şekli. 'Azı karar, çoğu zarar' benzeri bir yaklaşıma sahip olan ikigai, midenin en fazla %80'lik bölümünün doldurulması prensibini temel alıyor.
'Hara hachi bu' ismi verilen bu kural kalori sınırlaması sağlayarak vücudun enerjisinin büyük bir bölümünün sindirime harcanmasının önüne geçilmesini sağlıyor. Bu kuralın bir başka yararı da vücuttaki IGF-1 (insülin benzeri büyüme faktörü) seviyesini azaltarak yaşlanma sürecini de yavaşlatması. Peki, her öğün midemi dolduracak bu %80 oranındaki besinlerin içeriği neler olmalı? 'Hara hachi bu'nun en önemli özelliği oldukça çeşitli yiyecek tüketimi içermesi. Sebze ve meyvelerin ön plana çıktığı beslenme şeklinde her gün ortalama 18 farklı çeşit yiyecek tüketilmesi tavsiye ediliyor. Her gün en az beş porsiyon meyve ve sebze tüketilen beslenme şeklinde sofrada yeterli çeşitliliğin olup olmadığını anlamanın en kolay yoluysa tabakta gökkuşağının oluştuğundan emin olmak. Sebzeler, patatesler, baklagiller, tahıllar ve tofu gibi soya ürünlerinin besinlerin çoğunu oluşturduğunu da belirtelim. Buna ek olarak haftada ortalama üç kez balık da tüketimi de bu beslenme türünün gerekliliklerinden. Şekerin nadiren, tuzunsa oldukça düşük oranda kullanıldığı 'hara hachi bu'da yeşil çay, yasemin çayı, 'shikuwasa' meyvesi gibi antioksidanlar da oldukça fazla tüketiliyor. Tüm bu ölçütler, yaşlanmanın yanında kalp damar rahatsızlıkları, diyabet, yüksek tansiyon, obezite gibi hastalıkların da önüne geçilmesinde de büyük rol oynuyor.
'Hara hachi bu' ikigainin önemli kurallarından biri olsa da bu yaşam tarzı takipçilerine beslenme konusunda farklı bir alternatif de sunuyor: Oruç tutmak. Ikigai, 500 kaloriden daha az tüketmek şartıyla haftada iki gün oruç tutmanın sindirim sistemini ve dolayısıyla vücudu dinlendirerek daha önce belirttiğimiz hastalıkların ve yaşlanmanın önüne geçebileceğini de ileri sürüyor.
4. Hayatınızda Farklı Alternatifler Bulundurun
Ikigai'ye göre mutlu, huzurlu ve uzun bir yaşam için her alanda alternatifler bulundurmak da en az beslenme kadar önem arz eden bir faktör. Bu noktada tekilliğin karşısında durduğunu söyleyebileceğimiz yaşam stilinin bu konudaki yaklaşımını şöyle açıklayalım:
Varsayalım ki, dışarı çıkıp bir kahve içmek ve hayatınızda olan biteni biriyle paylaşmak istediniz. Eğer tek bir arkadaş/ arkadaş grubunuz varsa ve uygun değillerse ya kahvenizi yalnız başınıza içersiniz ya da evde oturmaya mahkûm kalırsınız. Fakat eğer bu konuda alternatifleriniz olursa biri müsait olmadığında diğer arkadaş/ arkadaş çevrelerine başvurarak isteğiniz olan o kahveyi içip hayatınızı paylaşabileceğiniz ortamı yaratabilirsiniz. Böylece, dertlerinizi paylaşarak ve arkadaşlarınızdan tavsiyeler alarak kaygılarınızı yatıştırabilir, eğlenebilir veyahut gününüzü aydınlatabilirsiniz. Ikigai'ye göre; ayrıca, eğer farklı arkadaş seçenekleriniz olursa arkadaşlarınızdan biri hayatınızdan ayrılsa bile (yerini tam olarak dolduramasa da) alternatif arkadaşlara sahip olmak üzüntünüzü azaltacaktır.
Aynı durum romantik ilişkiler ve iş dünyası için de geçerli. Ikigai partnerinize karşı duygularınız ne kadar yoğun olursa olsun ya da işinizi ne kadar severseniz sevin koşulsuz bağlanmamanız gerektiğini işaret ediyor. Bu tür bağların kopmasının kişinin ruhsal olarak çöküşüne sebep olabileceğini belirten Ikigai, eğer bir ayrılma durumu gerçekleşirse, çöküş yaşamamanız için duygusal ilişkiler için bir dost ya da bir aile ferdi gibi güvenebileceğiniz kişiler; iş için de alternatif yan uğraşlar gibi farklı dayanak noktaları bulundurmanız gerektiğini vurguluyor. Bu noktada arka planda yürüteceğiniz diğer bir ilişkiniz olması gerektiğini belirtmiyoruz, tabii. Yanlış anlaşılmasın.
5. Egzersizleri Hayatınızın Bir Parçası Haline Getirin
Öncelikle belirtelim, burada bahsedilen fitness salonlarında ter dökmek değil. Onu da yapabilirsiniz elbette fakat ikigai'nin önerdiği egzersizler daha yumuşak ve spor salonuna gitmeksizin evinizde, ofisinizde ya da sokakta, gündelik hayatınızın bir parçası olarak gerçekleştirebileceğiniz hareketler. Bu hareketler evinizi süpürmek, bahçe işleri yapmak, yürüyüş yapmak, otobüs yerine yürümeyi veya asansör yerine merdivenleri tercih etmek gibi hayatınızın içerisinde hali hazırda bulunan hareketlerden ofiste ya da evde gerçekleştirebileceğiniz gerinme, uzanma, esneme gibi küçük egzersiz hareketleri veya yoga, pilates, meditasyon gibi ruhsal ve bedensel bütünlüğü sağlayan aktivitelere kadar uzanabilir.
Bunun yanında ikigai, ayrıca, her 30 dakikada bir beş dakika hareket etmeyi de öneriyor. Bu, hareketsizlik sonucu yavaşlayan vücut işlevlerimizin yeniden eski haline dönmesini sağlayacaktır.
6. İyimser Olun ve Gülümsemeyi Kendinize Prensip Edinin
Tıpkı sabırsızlık gibi, kötümserlik de 21. yüzyılda sık sık rastladığımız bir olgu. Ikigai'ye göre kötümserlik ve beraberinde gelen olumsuz düşünceler yaşam kalitesinin azalmasına yol açan nedenlerin başında. Bu düşüncelerin aynı zamanda insanların mutluluklarını azaltıp stres seviyelerini artırdığını da belirten felsefe, bunun yerine iyimser düşünerek her zaman bardağın dolu kısmına odaklanmanın prensip edilmesi gerektiğini savunuyor.
Kimi zaman olumsuz olsa da hayatın bütünüyle yaşamaya değer olduğuna düşüncesine odaklanan ikigai, bulutların arkasında olsa da Güneş'e odaklanılması gerektiğini vurguluyor. Bunu başarmanın yolu mu? Mutsuz eden noktalara değil de aynı anda diğer yönlerde gelişen olumlu olaylara dikkati verip en küçük yaşam kıpırtısından bile keyif almaya çalışmak ve her daim gülümsemeyi yüzden eksik etmemek. Ikigai, kimi zaman iniş çıkışlar olsa da önemli olanın sonunda varılan nokta olduğuna inanıyor.
7. Doğada Vakit Geçirin
Elektronik cihazların ve stresin vücudumuza statik elektrik yükleyerek bir zaman sonra sinirlerimizin gerilmesine neden olduğu birçok kesim tarafından onaylanan bir gerçek. Ikigai, şehir hayatının ve teknolojinin bu etkisinden arınmanın yolunun doğanın bir parçası olarak yaratılan insanın yeniden doğayla bütünleşmesiyle olabileceğini savunuyor. Haftanın belirli günlerinde parkta yapılan yürüyüşler, çimler üzerinde geçirilecek birkaç saat, imkân dâhilindeyse bir bahçede bir süre çiçekler ya da sebzelerle ilgilenmek, çıplak ayakla toprak zemine basmak ve elektrikli cihazlardan bir süreliğine uzak kalmak gibi eylemler doğayla olan etkileşiminizi artırabilecek seçenekler arasında.
8. Teşekkürlerinizi Sunun
Ikigai'ye göre mutlu, huzurlu ve uzun yaşamın sırlarından biri de minnettarlığı dile getirmek. Hayata sunduğu fırsatlar için, içinde bulunulan doğaya, solunan hava için; ağaçlar ve diğer bitkilere, tüketilen besinler için; aile ve dostlara da mutluluk verdikleri için ayrı ayrı teşekkür edilmesi gerektiğini belirten yaşam felsefesi, her gün en az bir dakikanın buna ayırarak hem mutluluk seviyenizi artırabileceğinizi hem de diğer insanlarla olan iletişiminizi güçlendirebileceğinizi savunuyor.
9. Anı Yaşayın, Geçmişe Takılmayın
Ikigai'ye göre önemli olan geçmişte yaşananlar ya da gelecekte yaşayacaklarımız değil, şu anda içinde bulunduğunuz an. Ikigai, geçmişin ayrılmaz bir parçamız olsa da asla pişmanlık duyulması gereken bir olgu olmadığını belirtiyor ve her hatanın kişinin kendini geliştirmesinde bir yapıtaşı olduğunu vurgulayarak geçmişin olumsuz yanlarının da aslında şimdiki zamanı etkileyen olumlu faktörler olduğunu işaret ediyor. Gelecek içinse henüz endişe edilmemesi gerektiğini vurgulayan ikigai, geçmiş ve geleceği tamamen göz ardı etmeseniz de, şu anı tüm detaylarıyla yaşamanız gerektiğini belirtiyor. Tıpkı fotoğraf kareleri gibi eşsiz olan her anın tadını çıkarılması gerektiği de bu yaşam tarzının altını çizdiği unsurlardan biri.
10. Ikigai'nizi Takip Edin
Başta da söylediğimiz gibi ikigai yaşam felsefesinin en önemli prensibi bir hayat amacı; yani ikigai'ye sahip olmak ve hayatta bu amacı gerçekleştirmek üzere adımlar atmak. Daha önce de belirttiğimiz gibi bir ustalık, hedef, uğraş ve tutkunun kesişiminde yer alan ikigai kişiye özel bir kavram. Örneğin; birinin ikigaisi yağlı boyalar yaparak sanat dünyası ve uygarlığa katkı sağlamakken diğer bir kişinin ikigaisi bir veteriner olup vahşi doğadaki hayvanlara yardımcı olmak olabilir.
Son olarak, yaşam felsefesinin kendi ikigai'sini bulabilmiş kişilerden beklediklerine değinmek gerekirse cevap çok basit: Kişilerin hedeflerini gerçekleştirmek için elinden gelenin en iyisini yaparak, ne gibi olumsuzluklarla karşılaşırsa karşılaşsınlar asla pes etmemeleri ve amaçlarına ulaşana kadar asla durmadan ilerlemeleri. Böylece sabahları yataktan motive olmuş bir şekilde kalmayı garantileyerek günlere gereken anlamı katacağını savunan bu yaşam felsefesine göre bir amaca sahip olmak mutlu, huzurlu ve uzun yaşamın kilit noktalarından da biri.
VARIŞ NOKTANIZ
Özetle, hayatı bir dağa benzetirsek ve zirvesinde hayat amacınız olan 'ikigai'nizin' bulunduğunu varsayarsak belirttiğimiz bu 10 prensibin, ikigai'ye göre, dağın eteklerinden zirveye yaptığınız yolculukta yanınızda bulunması gereken, sizi hem ruhen dinç tutup hem de bedenen yıpranmanızı önleyecek ekipmanlarınız olduğunu söyleyebiliriz. Bu ekipmanları kullanarak zirveye doğru yaptığınız bu yolculuğun kendisi ise ikigai yaşam felsefesinin özünü oluşturuyor. Peki, bu bilgiler ışığında soralım o zaman: Siz bu dağın neresindesiniz? Ya da şöyle diyelim: Sizin ikigai'niz nedir?
SHIKUWASA
Shikuwasa, Japonya'nın Okinawa Adası'nda ve özellikle adanın Ogimi bölgesinde oldukça yaygın üretilen oldukça asidik bir turunçgildir. Dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip bu bölgede oldukça yaygın tüketilen meyve, uzun yaşamın da sırlarından biri olarak kabul ediliyor. Antioksidan zengini bu meyve, ayrıca, içerdiği yüksek nobiletin oranıyla damar sertliği, kanser, diyabet ve obeziteye karşı savaşta da oldukça etkili. C ve B vitaminleri, beta karoten ve mineraller bakımından da zengin olan yeşil limonla mandalina arasında bir tada sahip bu meyvenin suyunun asidik tadından dolayı sulandırmadan içilmesinin neredeyse imkânsız olduğunu da belirtelim.