Fiat, Lapo ve Zarafet

Fiat’ın efsanevi yöneticisi Gianni Agnelli’nin torunu Lapo Elkann stil, zevk, servet ve hız gibi olgular üzerine inşa edilmiş İtalya’nın en büyük modern aristokrasisinin ağırlığını omuzlarında hissediyor. Geçmişte gazete manşetlerine konu olan hatalarının ardından yaptığı ilk iş bu kötü imajı yerle bir etmesini sağlayacak bir hamle: Kişiselleştirilebilir otomobillere odaklanan yaratıcı bir iş modeli. Bize sorarsanız bu, onu İtalyan ‘cool’unun dünya temsilcisi yapmaya yetecek kadar büyük bir girişim.

Yazı: Matteo PERSIVALE
Fotoğraf: Wayne MASER
Derleme: Kaan SANCAR

"Biz İtalyanların en iyi yaptığı iş, hızlı ve 'cool' görünen nesneler tasarlamak. Bu işte oldukça iyiyiz." diyor Fiat'ın 40 yaşındaki varisi Lapo Elkann, yağmurlu bir Ocak akşamı mağaravari bir görünüme sahip yeni ofisinde otururken; "Eğer hızlı ilerleyebiliyorsan, gelecek insana oldukça ilgi çekici görünüyor."
Ofisi, Milano'da bulunan uzay çağı esintilerine sahip bir benzin istasyonun restorasyonu sonucu ortaya çıkardığı Garage Italia isimli son yatırımının arka kısımlarında yer alıyor. İtalyan mimar Mario Bacciocchi tarafından tasarlanan ve 1953 yılında tamamlanan bu yapı, Elkann gelip otomobil galerisi, restoran ve kafeden oluşan kompleksini içerisinde konuşlandırmadan önce bir süreliğine fütüristik bir kalıntı olarak kaderine terk edilmiş.

Fotoğraf: Tom VACK

İtalyan mimar Mario Bacciocchi tarafından tasarlanıp 1953 yılında tamamlanan yapı, ilk etapta bir benzin istasyonu olarak hizmet vermiş. Yıkılmaya terk edildiği bir dönemde Elkann tarafından satın alınıp restore edilmesi sonrası ise Garage Italia ismiyle yepyeni bir konseptle yeniden hayat bulmuş.
Önceki sayfalarda; Elkann, Caraceni takım ve Rubinacci kravat eşliğinde Garage Italia'da bir Lamborghini Aventor'un direksiyonunda.

Elkann yapıyı satın alıp restore ettiğindeyse mekânın içini oldukça değiştirmiş. Garage Italia'nın iç planlaması şu şekilde: Müşteriler yapıya ilk girdiklerinde karşılarına tavandan sarkan oyuncak arabalardan oluşan bir bulutla kaplı bir bar çıkıyor. Biraz ilerlediklerindeyse bir hediye dükkânı ve Ferrari yarış simülatörü ile karşılaşıyorlar. Sonrasında ise akla gelebilecek her doku ve her renkte metal, deri ve kumaş örneklerinin yer aldığı 'Materioteca' isimli devasa bir odaya giriş yapıyorlar. İkinci kata geldiğimizdeyse, yarış pisti şeklindeki büyük bir desenin tavanını süslediği restoran bölümünü ve kesilip biçilmiş bir uçağın yer aldığı teras alanını görüyoruz.

Elkann ve Garage Italia'nın kreatif birimlerinin yöneticisi Carlo Borromeo özel yapım Cassina koltuklarda oturuyor. Elkann'ın kolundaki saatin markası Hublot.
Geçtiğimiz Kasım ayında hizmete giren Garage Italia, varlıklı müşterilerinin talebi doğrultusunda otomobil, uçak, yat ve helikopterlerin kişiselleştirildiği bir kompleks. "Kişiselleştirme olgusuna yoğunlaştım, çünkü bu olgunun yeni 'cool' olması oldukça hızlı oldu." diyor Elkann ve ekliyor, "Şimdilerde 'cool' olmak tamamen ısmarlama işlerle bağlantılı. Bir şey sadece sizinse 'cool'sunuz." Bir bakıma haklı Elkann. Yeni lüks akımını tahmin etmede kimse İtalya denince akla ilk gelen ailelerden birinin varisi kadar da başarılı olamaz zaten. Eski statü sembollerinin giderek sıradanlaştığını ve kıyafet, ev ve araçlarının türünün tek örneği olmasını isteyen müşterilerin sayısının gitgide arttığını da düşünürsek bu doğru.
Elkann
'ı anlamak içinse çok uzağa gitmeye gerek yok. Fiat'ın yöneticisi ve türünün tek örneği uluslararası çapkın büyükbabası Gianni Agnelli'yi anımsamak yeterli. Bizim aklımıza gelen, tanıdığı ünlüler (Neredeyse her ünlü, yani.) hakkında oldukça dobra yorumlar yapan biri olduğu. John F. Kennedy hakkında yaptığı, "İşleri batırdıkça daha popüler oldu." yorumu unutulmaz mesela. Agnelli'nin torunu Elkann için de durum aynı. Belki de şirketin yönetimi abisi John'a teslim edilse de, Agnelli'nin torunları arasında Elkann'ı ve Elkann'ın dışadönük, karizmatik, stil sahibi ve gösterişli zevkleri seven doğasını en fazla sevmesinin nedenlerinden biri de bu. Bu noktada, şunu da belirtmemiz gerek: Tıpkı Agnelli'nin J. F. Kennedy'i nitelendirdiği gibi Elkann da her skandal ile daha da popüler olan biri. Bu noktada, Elkann'ın kötü günlerine
değinmeliyiz.

Burada gördüğünüz Garage Italia'nın 'Materioteca' salonunun duvarları. Bu duvarlar ziyaretçilerin hayal gücünü doyurabilecek şekilde birçok farklı metalin boyanıp bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkmış.
Öncelikle belirtelim; Elkann, madde kullanımıyla ilgili birkaç skandala imza atmış biri. Gelgelelim, bu olayların ardından prestiji toplum gözünde zedelense de anavatanında hâlâ oldukça sevildiği ve gerek iş dünyası gerekse moda çevrelerince saygı duyulan biri olmaya devam ettiği de bir gerçek. Bu, belki de neşeli tavırları ve Fiat'ı abisi John'a bırakarak yeni işletmelere yönelmesine sebep olan girişimci dürtüleriyle ilgilidir (Gelgelelim, Elkann'ı 'sürüden ayrılan koyun' olarak nitelendirmek de yanlış olur. Elkann bu konuda alçakgönüllülükle, "Şirkette hâlâ bir miktar hissem bulunuyor." diyor.).

Elkann Garage Italia Ferrari Yarış Takımı'nın giydiği ekose tulumla bir MV Agusta motorun üzerinde otururken.
Peki, gelelim asıl soruya: Neden İtalya onu bu kadar çabuk affetti? Bizce bunun nedeni aileden gelen cazibe ve zarafetin de ötesinde birkaç farklı nedene dayanıyor. Bunlar arasında büyük bir servetin içine doğmasına rağmen klasik zengin çocuğu hayatını seçmek yerine genç yaşlarından itibaren aile şirketleri için sürekli didinmesi var. Diğer bir nedense, dövmelerinin gerçeği anlatması olabilir. Elkann'ın sağ omzunda 'boyun eğmez' ve sol omuzunda 'bağımsız' anlamlarına gelen dövmeler bulunuyor. Burada, Elkann'ın bu dövmelerin hakkını tam anlamıyla veren biri olduğunu belirtelim. Mesela, küçük görüldüğü zamanlarda bile son derece metanetli davranışları ve bu dönemlerde ailesinin gücünün arkasına sığınmaması bunun birer örneği. Bir de ailesinin büyük servetine rağmen yaşıtlarının çalışmış olabileceği şirket sayısından çok daha fazla girişime imza atmış olması var tabii.

Garage Italia tarafından Missoni için kişiselleştirilmiş bir Fiat 500C.
Garage Italia'ya dönersek, Elkann'ın son uğraşı bumerang şekli verilmiş krom ve neon tonlardaki kompleks, beklenenin aksine Milano'nun kalbinde, 'cool' sayılabilecek bir konumda yer almıyor. Aksine, şehrin kuzeyinde, mavi yakalıların yaşadığı bir semtte bulunuyor. Şehir merkezinde ya da kendi deyişleriyle 'in centro'da, yaşayan daha varlıklı kesimin havalimanı yolculuklarında sadece yanından hızla geçtikleri bir muhitte de diyebiliriz.
Bina bünyesinde bulunan kafe zamanla bulunduğu ortama uyum sağlamış. Sabahın erken saatlerinde açılan kafe, çalışan insanlar ve emekliler tarafından hızla doluyormuş. "Artık bu muhitin, bu ailenin bir parçasıyız." diyor Elkann, milyon dolarlık araçların bulunduğu galeri ve şef Carlo Cracco tarafından yürütülen üst kattaki lüks restoranın birkaç adım ötesinde muhit sakinlerini İtalyan stili ayakta espresso içerken gördüğünde hissettiklerini açıklamak için (Carlo Cracco'nun Milano'da da bulunan Ristorante Cracco'nun Michelin yıldızlı bir restoran olduğunu da söyleyelim.). "Kompleksin her noktasına İtalyan tasarımını yansıttık: Guzzini, Frau, Cassina, Brembo…" diyor Elkann menekşe rengi takım elbisesi ve koyu lacivert ayakkabılarıyla olabildiğince Avrupai görünürken (Ceketini çıkarmış, gömleğinin kollarını katlamış bir halde.), "Bu, biz İtalyanların her zaman en iyi olduğumuz alandır. Her şeyi kişiselleştiririz: BMW, Mercedes, Volkswagen, FCA, Gulfstream, Bombardier, Learjet ve daha birçok örnek…" Gelgelelim bu ucuz bir uğraş da değil. Bu kişiselleştirmelerin ücretleri, basit bir koltuk kaplaması için 1.850 dolardan başlarken, tamamen kişiselleştirilmiş 'cool' bir Gulfstream' için 1,2 milyon dolara kadar çıkabiliyor. Bu konuda "Bazı projeleri gizli tutuyoruz çünkü müşterilerimiz öyle yapmamızı istiyor. Ama onların tasarımları için de aynı formülle ilerliyoruz." diyor Elkann ve ekliyor, "Çalışmalarımızı Şangay, Tokyo, Hong Kong gibi Asya şehirlerine de ihraç ediyoruz. Yakında bu listeye ABD'yi de ekleyeceğiz. Garage Italia, geçtiğimiz günlerde Gstaad'da gezici bir mağaza açtı ve yarış araçlarına sponsor oluyor. Ben özellikle Amna Al Qubaisi isminde bir kadın Formula 4 sürücüsünü desteklediğimiz için oldukça memnunum. Bu benim için bir onur."
Dünyanın en büyük otomotiv imparatorluklarından birinin varisine neden otomobillere takıntılı olduğunu sormak oldukça saçma geliyor. Neyse ki o, ben sormadan bu sorunun cevabını kendiliğinden veriyor: "Steve McQueen'den Paul Newman'e, hız yapmak her zaman 'cool' ve gösterişli bir davranış olarak görülmüştür. Garage Italia da bunlar gibi efsanevi insanlardan esinlenerek kuruldu. Büyükbabam sanat ve otomobil koleksiyonları yapar, modayı severdi. Ben de farklı dünyaları bir araya getirmeyi hayal ediyorum. Sanat dünyası ile otomobil ve uçaklardan oluşan hareketli taşımacılık dünyasını yakınlaştırmayı, aralarında bir diyalog oluşturmayı istiyorum." Elkann ABD'yi sevdiğini belirtiyor. Zaten orada, New York'ta doğmuş. "Ama ABD vatandaşlığımdan vazgeçmek zorunda kaldım. Çünkü İtalyan ordusuna katılmak istiyordum." diyor Elkann ve ekliyor, "Katolik ve Yahudi'yim. ABD doğumlu bir İtalyan'ım. Bir Dünya vatandaşıyım adeta. Garage Italia'nın bir şubesini de ileride ABD'de açmak istiyorum fakat bunun için doğru etik değerlere sahip doğru partnerlere ihtiyacım var ve onlarla hâlâ tanışmış değilim. Önceleri oldukça aceleciydim ama şimdi beklemeyi ve taktiksel hareket etmeyi öğrendim."

Elkann, Garage Italia için Gentucca Bini tarafından tasarlanan tulumla tavanından binden fazla Bburago model minyatür otomobilin sarktığı barda ayakta dururken.
Elkann'ın ABD hakkında sevdiği şeylerden biri de buradaki iş adamlarıymış. "İtalyanlar iki kuruş para kazanınca bir anda kendilerini bir şey sanmaya başlayabiliyor." diyor Elkann, İtalyan ve ABD'li iş adamlarını karşılaştırarak, "Endüstrideki çok büyük imparatorlukların ABD'li sahiplerinin bile ayaklarının yere bastığını görebiliyorsunuz. Bunu gerçekten seviyorum."
Elkann
'ın tevazu hakkında bir-iki şey bildiğini çok rahatlıkla söyleyebilirim. E, özel hayatınız manşetlere konu olduktan sonra bu oldukça gerekli zaten. Hele hele geçmişte itibarını yok etmenin eşiğine gelmiş biri için bu tartışılmaz. Uyuşturucu bağımlılığı, hayat kadınlarıyla yaşadığı ilişkiler ve genel olarak hayatının kontrolden çıktığını hissettiren daha birçok olay… Ve şunu da belirtelim, bu olayların yaşandığı dönemlerde, İtalyan paparazzileri bıkmadan usanmadan, aç bir şekilde, yeni gelişmeler için Elkann'ın peşindeydi. Elkann bu dönemle ilgili, "Hepsi yaşandı. Hepsini kabul ediyorum, inkâr etmiyorum ve her biri için sorumluluğu üzerime alıyorum. İnsanlar bir insanın sendeleyişini gördü; bu hepimizin başına gelebilir. Süper kahraman değiliz sonuç olarak." diyor ve ekliyor: "Ve bence bu durumu hoşgörüyle karşıladılar. Bu tarz olaylara girmemem gerektiğinin farkındayım. Bu, bir bağımlılık gibiydi benim için. Karanlığa ve karanlık ortamlara bağımlıydım o dönemlerde. Ama şimdi hem karanlığı hem de o karanlık ortamları tamamen geride bıraktım ve hayatım artık oldukça parlak. O karanlık yönümü kontrol altına aldım ve sonrasında insanların, sokakta beni gördüklerinde bana selam verdiklerini keşfettim. Bunu yaparken oldukça samimi olduklarını gördüm. Sevip saygı duyduğum insanlar benim de dışlanmış biri olduğumu, içeriden biri olmadığımı fark etti bu dönem sonrasında."

Patronun ofisi, Ferrari 250 GTO şekillendirerek tasarlanmış çalışma masası burada en öne çıkan detay.
Elkann, bu durum karşısında adeta bir çocuk gibi şaşırdığını ve kendisini hâlâ önemseyen kişiler olduğu için oldukça minnettar olduğunu belirtiyor. Bu minnettarlığını 2016 yılında kurduğu 'LAPS' isimli dernekle göstermiş. "LAPS'i kişisel olarak benim hayatımı da derinden etkilemiş olan problemlere çözüm bulmak adına kurdum." diyor Elkann, "ADHD, disleksi, cinsel ve duygusal istismar… Dikkat ederseniz, ben de uyuşturucu problemine mustariptim, ben de disleksiye sahibim ve ben de çocukken cinsel istismara uğradım. Bu nedenle, kendimi bu sorunlarla karşı karşıya gelen kişilere karşı oldukça yakın hissediyorum ve bu kişilere yardımcı olmak istiyorum. Bağışlarım maddi açıdan, evet, ama aynı zamanda bu derneğe zaman da harcıyorum. İyi bir insan olduğumu düşünüyorum. Bazıları 'İyi olduğunu düşünüyorsan, aptalsındır.' der. Ama ben kötü ve kaba biri olamam. Asla böyle biri değilim ve olmak da istemem."
"Saklayacak bir şey yok. İnsanlar hakkımda güzel şeyler de yazdı kötü şeyler de." diyor Elkann ve ekliyor, "Oyunun kuralı böyle." Şu anda Elkann'ın yeni ve gelişmiş benliğini dünyanın nasıl karşılayacağı henüz cevabı bilinmeyen bir soru fakat Elkann'ın bu konuyla ilgili ukala olmayan, fakat oldukça zekice bir cevabı var: "Enzo Ferrari'nin de dediği gibi; İtalyanlar sizi her konuda affedebilir, başarılı olmak dışında."

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.