Irmak Ünal - Babamdan Ne Öğrendim?
Oyuncu Irmak Ünal, babası Cihan Ünal'dan neler öğrendiğini anlattı...
- Bu Ay Dergide
- Pazar 12:03 | 01 Temmuz 2018
Röportaj Kaan SANCAR
Fotoğraf Ömer Faruk GÖKALP
Babam bana kendimi her zaman çok özel hissettirdi. Onun kızı olduğum için kendimi çok mutlu, çok ayrıcalıklı hissettim. Onun oyunlarını izledim, performanslarına şahit oldum, hazırlık dönemlerini gözlemledim. O nedenle ona müthiş saygı ve sevgi duyarak büyüdüm. O benim için hem babam hem de hayran olduğum oyuncuydu.
Ben küçükken hafta sonları beraber Kuğulu Park'a giderdik. Ben iki yaşından itibaren babamdan ayrı büyüdüm. Bu nedenle hafta sonları beraber vakit geçirebiliyorduk. Çok ilgili bir baba olduğu için her hafta sonu yanımdaydı. Kuğulu Park'ta kuğulara simit atardık. O zamanlar Kuğulu Park da çok güzeldi. Annem ve babamla birlikte üçümüz vakit geçirirdik.
Hiçbir zaman babamın yoksunluğunu hissetmedim. O baba olarak elinden geleni yaptı. Bana hiçbir zaman annemle babam ayrıymış gibi hissettirmedi. Hiçbir zaman aile üçgeninde yaşadığım bir dönem hatırlamıyorum. Tam aksine, çok güzel anılarım var ve bu anılarda da oldukça ilgili bir baba var.
Oldukça disiplinli bir oyuncudur. Bir oyuna hazırlandığı dönemdeki Cihan Ünal'la normal yaşamındaki Cihan Ünal arasında çok büyük farklar vardır. Bu ayrımı çok az oyuncu yapabilir. Kendine has metotları vardır. Uykusundan yediğine içtiğine kadar her şeye dikkat eder. Mesela, sahnesi varsa üç saat öncesinden salona gider. Gerekirse yemeyi içmeyi keser. Canlandıracağı rolün içine girer, karakteri anlamaya çalışıp onun gibi yaşar.
'Şahsına münhasır' onu çok güzel tanımlıyor bence. Çok farklı biri.Kova burcunun bütün özelliklerini taşıyor. Çok enteresan ve vakit geçirmesi zevkli biri. Ayrıca çok da karizmatik bir adam.Dünya'nın neresine giderseniz gidin karizmasıyla çevresindekileri nasıl etkilediğini görüyorsunuz.
Babamla şu anda birçok baba-kızın ulaşamayacağı bir noktaya geldik. Yaşadıklarımızın ardından çok daha fazla kenetlendik. Aramızdaki sevgi bağı çok kuvvetli. Sevgi olmazsa hiçbir şey olmayacağını ama sevgi varsa da hiçbir şeyden korkulmaması gerektiğini düşünüyorum.
Özel hayatı ile ilgili konuşmaktan ve konuşulmasından hiç hoşlanmaz. Özel hayatına karışılmasını, sorulup soruşturulmasını ve sorgulanmasını hiç sevmez. Çok nadir röportaj verir, çok sınırlı konuşur. Özel hayatının özel kalmasını ister. Bu onun asla taviz vermediği bir konudur. Aynı durum özel eşyaları için de geçerlidir. Özel eşyalarına da kimsenin dokunmasını istemez.
Adalet, disiplin ve fikir özgürlüğü gibi kavramların önemini bana öğretti. Kendisi adalete çok bağlıdır. Kim olursa olsun, ne iş yaparsa yapsın bir ortamda herkesin eşit oy hakkına sahip olması gerektiğini düşünür. Bunu, setlerinde de uygular. Ayrıca ona göre herkes sınırlarını da bilmeli. Bütün bu öğrendiklerimi kendi çocuklarımı yetiştirirken de kullanıyorum, evlatlarıma bu erdemleri aktarıyorum.
En güçlü yönü; enerjisinin çok yüksek olması. Bir de işin yetenek kısmı var tabii. Ayrıca sahnede gördüğüm yıldızı en parlak sanatçılardan biri. Özellikle de tiyatro sahnesinde! Şahsen, dünya çapında birçok oyuncuyu sahnede izleme fırsatı buldum. Yurt dışındaki oyuncuları da izlediğiniz zaman anlıyorsunuz ki; Cihan Ünal dünya çapında da çok iyi bir oyuncu ve sahnede gerçekten parlıyor.
Onu en iyi tanımlayan şarkı, bence, Dean Martin'in 'Everybody Loves Somebody' isimli şarkısı. Kızım Kayla da bu şarkıyı söyler.
Eserlerinin arasında bazıları benim için gerçekten özel. Dizi olarak 'Osmancık'ın (1988) yeri bende başkadır, mesela. Sonra, 'Evita Müzikali' (1990'lar) de benim için çok özeldir çünkü müzikalin mutfağında bulunarak tüm hazırlık aşamalarını görerek büyümüştüm. Sinema filmlerindense 'Mine'yi (1985) çok severim ve hâlâ favori sinema filmimdir. Son olarak, tiyatro oyunlarından da 'Aktör Kean' (1996) benim için bir başkadır.
Sahnede olduğu her an onunla gurur duyuyorum. Fakat onunla en fazla gurur duyduğum an çocukluğumda beni okuldan almaya geldiği günlerdi. Şimdi düşünüyorum, 'Bu gösteriş miydi?' diye. Değildi, herkesin babasıyla birlikte yaşadığı gibi yaşayamadığım beni okuldan almaya gelmesi çok özeldi benim için. Babamın varlığını göstermesi çok hoşuma giderdi.
Bizi çocukken özgür bırakır, bize güvenirdi. Kendi özgürlüğüne düşkün olduğu için aynı şeyi çocuklarına da uygulardı. Ama bir disiplin vardı, bir bakışla anlaşabilirdik. Şimdi ben de çocuklarıma aynısını yapıyorum, onları rahat bırakıyorum.
Çocuklarımın kendisine 'dede' demesini istemiyor. 'Dede' lafını duymak istemiyormuş. O nedenle çocuklarlayken 'Cihan' aşağı 'Cihan' yukarı gidiyor evde.
Müziği çok sever. Şarkılar, müzikaller ve caz hayatının her zaman bir parçasıdır. Şarkı söylemeyi de çok sever. Ben de onun şarkı söylemesini, onu dinlemeyi epey seviyorum. Birlikte onun şarkı söyleyebileceği mekânlara gidiyoruz, kimi zaman.
Kendini geliştirmeyi hiç bırakmayan bir adam. Her yaşta, her şeye açık olabilen ve öğrenmeyi seven biri. Bilmediği bir şey varsa hemen öğrenmeye çalışıyor. Bu özelliğine gerçekten hayranım.
İkimiz de özgürlüğüne düşkün insanlarız. Yaşam enerjimiz de benziyor, bir bakıma.
Şimdilerde babamla epey vakit geçiriyor, hayli geziyoruz. Bazen Kıbrıs'tayken sıkılıyoruz, gecenin bir yarısı kendimizi sokağa atıyoruz. İki arkadaş gibiyiz, artık.
Babamdan öğrendiğim en önemli hayat dersi her şeyi kafaya takmamak. Kendisinin bunu öğrenmesi de kolay olmadı, biliyorum, ama şu anda bulunduğu nokta çok güzel. Sonuç olarak herkesin sonunda yalnız bir 'birey' olduğunu ve kendisi için yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Bunu bencillik olarak algılamayın, tabii. Kişinin kendisine olan saygısı olarak nitelendirebiliriz