Sahneden bir Robert Redford geçti
Kamera önünde ve arkasında geçen 60 küsur sene, onlarca film, ödül, karakter ve 80’lerinde bile genç bir adam.
- Bu Ay Dergide
- Çarşamba 12:33 | 21 Kasım 2018
Sundance Kid, Johnny Hooker, Bob Woodward… Liste alabildiğine uzun ancak yakın tarihe kadar bu listeye Forest Tucker'ı da ekleyip son noktayı koyacağımızı düşünüyorduk. Dolayısıyla bu yazı, esasında bir veda, bir saygı duruşu, hatta bir güzelleme yazısı olacaktı. Sinemaya gidecek, yukarıda bazılarını saydığım rollerle hafızamıza kazınan Hollywood'un altın saçlı çocuğu Robert Redford efsanesini beyazperdede son bir kez izleyecek ve evimize dönüp Redford arşivimizi başa sara sara kendimizce vedamızı edecektik. Ama görünen o ki planları gözden geçirmemiz gerekecek.
Forest Tucker, hayatı boyunca (ya da kariyeri, artık siz ne demek isterseniz) 17 banka soygununa imza atıp her defasında tutuklanan, her tutuklandığında da hapisten kaçarak yeniden banka soyan bir adam; bir nevi geçimini banka soyarak sağlamış ve Redford'un Tucker'a can verdiği The Old Man & the Gun filmi de onun gerçek hikâyesi. Filmin kadrosu, Redford'un son macerası olmasının etkisini hissettiriyor: 'Sundance Kid'imize Casey Affleck, Sissy Spacek, Danny Glover ve Tom Waits (evet, bildiğimiz Tom Waits) eşlik ediyor. Böyle gerçek bir hikayeyi böyle bir kadroyla anlatmaya kalkmak, üstelik vizyon tarihine aylar bizlere 'İşte Gidiyorum'u dinlete dinlete hepimizi dermansız bırakan Redford'un da gönlü bu kadarına el vermemiş olacak ki, Ağustos'ta filmle ilgili verdiği röportajlardan birinde sarf ettiği "Sanırım artık benim sahneyi terk etme zamanım. 21 yaşımdan beri oyunculuk yapıyorum, yaşım 80'i geçti. Bence yeterli. Bence bu film bitirmek için iyi bir proje." cümlesini, yakınlarda 'bir hata' olarak niteledi, "Nasıl olduğunu hatırlayamıyorum ama emeklilikle ilgili bir şeyler söyledim ve asıl yapmam gereken, emekli olacağım zaman bunu dillendirmeden sessizce gerçekleştirmek olmalıydı." diyerek fikrini değiştirdiğini belli etti. Güzel haber. Ve bu haber, "Sahneden bir Robert Redford geçti" deyip de onu anmamıza engel değil.
20'li yaşlarınızdan beri 60 yılı aşkın oyunculuk kariyerinizde Western'inden gerilimine hemen her türde 78 farklı yapımda yer alıyorsunuz. Üstelik ilk yönetmenlik deneyiminiz (Ordinary People, 1980) Oscar'la ödüllendiriliyor. Butch Cassidy and the Sundance Kid'le Sundance Kid olarak efsane oluyor, ardından ona nazire yaparcasına bugün dünyanın en büyük bağımsız film festivallerinden biri olan Sundance Film Festivali'ni siz kuruyorsunuz. Öyle bir isminiz var ki, Word bile soyadınızı küçük harfle yazmaya kalınca otomatik düzeltiyor. Elbette kariyerinizi 82'nizde banka soyarak noktalamak isteyeceksiniz. Robert Redford'un ilk açıklamasına hak vermemek elde değil. Ama ufukta yeni karakterlere can vereceğinin ışığını yakması da iç rahatlatıcı.
Dile kolay, 60 yıldan ve 70'i aşkın rolden bahsedince, Robert Redford'u tek bir karakter ya da filmle anmak güçleşiyor. Her filmini izlemiş olmamıza da gerek yok, o zaten yıllar önce oyunculuğuyla çıtayı öyle bir noktaya taşıdı ki, herhangi bir rolüyle kalıcı olmayı başarabiliyor. Seçmesi her ne kadar zor olsa da arşivi taradık ve sinema tarihinde, adını anınca akla Redford'u getiren 5 filmi seçtik.
BUTCH CASSIDY AND THE SUNDANCE KID (1969)
Sadece Amerikan tarihinin değil, dünya tarihinin en adı bilinen kanunsuzları Butch Cassidy (gerçek adı Robert Leroy Parker) ve Sundance Kid'in (gerçek adı Harry Alonzo Longabaugh) gerçek hikâyesini anlatan film, Hollywood'un gördüğü en karizmatik ikili Redford ile Paul Newman'ın 40 yılı aşacak dostluklarının ilk yıllarından bir kesit.
THREE DAYS OF THE CONDOR (1975)
70'lerin politik gerilimi, CIA'in iç işlerini cesurca beyazperdeye taşıyor. Yozlaşmanın ne boyutlara vardığını gizemli ve karmaşık şekilde sunan filmde Robert Redford'a Faye Dunaway eşlik ediyor.
ALL THE PRESIDENT'S MEN (1976)
Efsane sinemacı Alan J. Pakula'nın (ki Bülbülü Öldürmek filminin yapımcılarındandır) yönetmen koltuğunda oturduğu, The Washington Post muhabirleri Bob Woodward ile Carl Bernstein'in, ABD başkanı Nixon döneminin Watergate Skandalı'nı ortaya çıkarmalarının gerçek hikâyesi. Robert Redford var, Dustin Hoffman var, gerçek bir hikâye izliyoruz; 'All the President's Men' arşive girmekten fazlasını vadediyor. Dediğim gibi, Redford'u sahneden uğurlamak ne benim haddime ne de bana kalırsa teoride bile pek olası değil. O yüzden tam da bu yazıya hazırlandığım dönemde gelen "Henüz veda yok." açıklaması üstümden büyük bir yük aldı. Bana Redford filmlerinin en iyilerini baştan izleme ve izlemediklerimi listeye ekleme fırsatı sundu. Yüzlerce hatta binlerce 'yıldız oyuncunun' olduğu günümüzde, en parlak yıldızlardan birini diğerlerinden ayırmamı ve yeniden yeniden alkışlamamı sağladı. 82 yaşındaki Robert Redford, sinemaya ne zaman veda edecek bilmiyorum ama sinemanın ona asla veda etmeyeceği kesin.
JEREMIAH JOHNSON (1972)
1966'dan 1990'a dek yedi farklı filmde beraber çalışan Redford ile yönetmen Sydney Pollack'ın ikinci birlikteliği olan film, Utah dağlarının acımasız ikliminde çekildi. Robert Redford'un çevreci duruşunun şekillenmesinde de etkisi olan film, sinema tarihini sarsmasa da sadece görüntüleriyle bile arşivde yer almayı hak ediyor.
THE STING (1973)
Redford'u, yeniden kadim dostu Paul Newman'la, kanunsuzluğa dayanan eğlenceli bir filmde buluşturan 'The Sting'in yönetmen koltuğunda yine George Roy Hill oturuyor.