Yüz çizgileri - Esquire yazı dili
Esquire'a yazı yazmanın kendine özgü kuralları var.
- Bu Ay Dergide
- Cuma 08:56 | 30 Kasım 2018
Esquire'ın dünyada 85., Türkiye'deki 25. yılını kutlayan arşiv sayısında es geçilmemesi gereken bir konu var: Kapak çekimleri, kapakta kimin olduğu konusu, moda çekimleri kadar önemli, hatta dergiyi daha çok anlatan ama gözden kaçırılan bir konu bu: Esquire'ın makaleciliği.
1933 Ekim'inde Chicago'da kurulan, bugün 25 ülkede çıkan (ve adı şövalyeden bir alt kademedeki erkeklere verilen unvandan gelen) bu derginin edebiyat ve gazetecilik tarihine en büyük katkısı hikâyeleridir çünkü. Bunu Esquire'ın edebiyat editörü Adrienne Miller'ın arşivlerden derleyip toparladığı 54 yazıyla oluşturduğu Esquire's Big Book of Great Writing: More Than 70 Years of Celebrated Journalism kitabında da görüyoruz. Kitaba girmiş Esquire yazarlarından birkaçı ise şöyle: Ernest Hemingway, David Foster Wallace, Vladimir Nabokov… Hemingway'in meşhur 'Kilimanjaro'nun Karları' öyküsü, John Steinbeck'in 'The Lonesome Vigilante'ı, Flannery O'Connor'ın 'Parker'ın Sırtı' öyküsü, Vladimir Nabokov'un 'The Visit to the Museum'u ilk kez Esquire'da yayımlanmış. Don DeLillo'nun Portnoy'un Feryadı eseri, Scott Fitzgerald'ın Delirmek'i dergide yayımlanan eserler arasında. Philip Roth'un, Truman Capote'un ve Raymond Carver'ın ilk öyküleri de öyle.
Derginin her zaman bir kurmaca editörü oldu, bu editörlerden biri de (1969-76 yılları arasında) tarihin en tanınmış editörlerinden Gordon Lish'ti. Raymond Carver'ın editörü 'Kaptan Kurmaca', Carver'ın ilk öykülerini Esquire'da yayımlamıştı. Hatta 'Salinger davası' da Esquire'da yaşandı: Dergide ilk kez imzasız bir öykü çıkmıştı; herkes bu öykünün uzun zamandır hiçbir şey yayımlamayan Salinger'a ait olduğunu düşündü. Sonra gerçek ortaya çıktı: Öykü, "Salinger'ın üslubuyla yazabiliyor muyum?"u deneyen Gordon Lish'e aitti. Ve evet, yazabiliyordu.
Ama Esquire makaleciliğinin tek örneği bu kurmaca yazılar değildi. Büyük Bunalım yıllarında kurulan dergi, 60'larda yeni medyanın öncülerinden biri oldu. Norman Mailer, Guy Talese, Tom Wolfe bu yılların yazarları arasındaydı. 'Tüm zamanların en iyi dergi yazıları' başlıklı listelerin vazgeçilmezi 'Frank Sinatra Has a Cold' (Guy Talese) bu yıllarda yayımlandı. Bu, hiç röportaj vermeyen Frank Sinatra'nın ortaya çıktığı ilk yazıydı. Yine Marilyn Monroe'yla evliliğinin ardından Joe DiMaggio'yu işleyen 'The Silent Season of a Hero', en iyi edebiyat dergilerinden Paris Review'in kurucuları hakkındaki 'Looking for Hemingway' unutulmaz yazılardandı. Vietnam Savaşı'nda ABD'nin tavrını eleştiren ilk yazılardan biri olarak tarihe geçen 'Amerikan Zulmü', 1969 Ağustos'unda Esquire'da yayımlandı. Martin Luther King'in suikaste uğramasından sonra yazılan, bu büyük ismin cenazesini anlatan yazı da özel fotoğraflarla oradaydı. Bu makaleleri fotoğraflayan isimler arasında büyük fotoğrafçı Richard Avedon da vardı.
5 yıllık çalışma sürecimde gördüm ve deneyimledim ki, Esquire hem çok zevkli hem de zor bir dergi: Çünkü her şeyi yazabilirsiniz, böylece her alana ilgi duymalısınız, bu da sizi 24 saat Esquire'ı düşünmeye zorlar. Çin'in politik kararları hakkında bir yazı da, moda dünyasının yenilikleri de, arşive aldığımız feminizmle ilgili bir yazı da Esquire'da yer alabilir. Yazıları yazan isimler arasında birden prestijli Man Booker Ödülü'nün sahibi bir yazara rastlarsınız: Will Self, 'İskoçya Birleşik Krallık'tan ayrılmalı mı?'yı tartışıyordur, yazıtipleri hakkındaki kitabına bayıldığınız Simon Garfield da bir saat fabrikası ziyareti hakkında yazmıştır (Bu iki isim, Esquire'ın daimi çalışanı.), Stephen King de yeni öyküsünü dergiye göndermiştir.
Bu her konuda yazabilme özgürlüğü, dergiyi tarihte ayrıcalıklı bir konuma oturtmuş, özellikle makalecilik açısından; ama kafalarda bir yere oturmasını bir nebze engelliyor aynı zamanda: Bu dergi kadınların çılgınca soyunduğu 90'ların Esquire'ı mı, Hemingway'lerin yazdığı edebi dergi mi, Saddam'ı konu eden güncel dergi mi, yoksa modadan haber veren bir moda dergisi mi? Hepsi ve hiçbiri. Tek bildiğimiz, her konuda özel bir yayım çıkarıp üzerine Esquire logosunu koyabileceğiniz. Bugün saat ve moda özel yayımları var, ama Esquire üslubunda.
Üslup konusu bizim de aramızda çok tartıştığımız bir konu; işin ucu biraz deneyime, biraz da sezgiye dayanıyor. Her derginin (Özellikle Vogue, Harper's Bazaar, New Yorker, Wired gibi özel dergilerin) kendisine ait bir üslubu vardır. Esquire'ın da bir üslubu var elbette; benim de (girişte saydığımız isimlerin öğrencisi sayılabilecek bir editör olarak) ancak şimdi özümseyebildiğimi düşündüğüm bir dil: Erkeklere yazdığınızı unutmalısınız (İronik ama öyle.), ama onların ilgi alanlarını bilmelisiniz de. Ağır bir üsluba kaçmamalı; her yazıyı, ister röportaj ister makale olsun, uzunca ve tek parça bir kurgu yazısı olarak ele almalısınız. 30 bin vuruş bir yazı Esquire için sıradandır örneğin. Yine, her zaman başarmak elbette mümkün değil, ama uygun konuları entelektüel bir tonda ve biraz da mizahla ele almalısınız. (Engin Günaydın'dan gelsin: "Çapkın değilim, ama çapkın kadınları severim.")
Konuya tersten bakmak ise elzemdir: Herkesin gurme olduğunu düşündüğü bir dönemde gurmeyle röportaj yapmaktansa "Neden gurme olamazsınız?" diye düşünen bir yazı yazmak, yeni bir telefon çıktı haberini verirken bir yandan da dosya olarak "Yeni telefonları firmalardan önce haber sitelerine sızdıran organize pr şirketleri mi var?" diye düşünüp sorgulamaya başlarsınız. Bir ünlü de onunla röportaj yaptığınızda görünüşü kadar entelektüel zevklerini de öğrenmek istediğinizi bilir. İşte örnek bir kapak röportajı: Robert Pattinson, röportaj için editörün evine gitmek ister. Editör, yazısının ondan sonraki kısmında Pattinson'ın bütün kariyeriyle birlikte açıklıkla ödül törenindeki yırtık tişörtünü ve evine bir ünlü gelmesinin üzerinde yarattığı gerginliği de anlatır. Tam ve kusursuz görünmenin şifrelerini anlatırken kusurlu olmakla övünenler de çok ilgisini çeker derginin, hatta anlatacaklarından ötürü belki daha çok ilgisini çeker. Bu sebeple, arşiv sayısının açılış sayfaları için, kusursuz kadınlar ve genç jönlerin olduğu kapakların arasında, çizgilerle dolu yüzüyle Tuncel Kurtiz'in olduğu kapak seçilir. Çünkü Esquire, her çizgiyi dinlemek ister.