Tayland notlarım
Bir seyyah sayılmam, ama nereye gidersem gideyim Tayland'ı ararım gibi geliyor.
- Bu Ay Dergide
- Salı 14:37 | 11 Aralık 2018
1, GÜN
İlk rotamız, Tayland'da Bangkok'tan sonra en sevdiğim yer olan Koh Samui Adası. İki gün boyunca Tay konukseverliğini göreceğimiz ve tertemiz turkuvaz suyu, ince ve sarı kumuyla Chewing Beach'in üzerinde kurulmuş Vana Belle Resort'ta kalacağız. Burada geleneksel çiçek süsleme sanatıyla örülmüş çiçekler ve hindistancevizi içeceğiyle karşılanıyoruz. Ellerimiz gül yapraklarıyla dolu bir suda yıkanıyor — Tayların en iyi bildiği şey, kendimizi iyi hissettirmek.
Otelde Şef Nattanan Deeruang'ın elinden çıkan Tay yemeklerini yediğimizde aklımdan geçen şu oluyor: Tay mutfağı, yapraklar, bitkiler, rahatlatıcı sebze suları ve muz ağacından pipetlerle çok doğa dostu bir mutfak. Hatta iddiayı artırayım: İnançları ve kültürleri dolayısıyla kendimizi ancak Uzak Doğu ve Güney Doğu Asya'da doğanın bir parçası gibi hissedebiliyoruz.
Aynı gün adadaki en iyi manzarayı görebileceğimiz Lad Ko'ya gidiyor, Sabienglae Restaurant'ta Tay yemekleri yiyor (Burada biri, tropikal iklimde hemen yanmış beni siyahi sanıp nereli olduğumu soruyor.), akşam da balıkçı köyündeki sokak pazarına gidiyoruz. Bu, sokak yemekleri, takı, el yapımı ürünlerle dolu pazarın ucu bucağı yok; arkadaşıma almak için zümrüt taşından (Tayland'da çok meşhurdur.) bir Buda figürü beğeniyorum; ancak başka var mı diye ilerilere bakayım derken bir daha dönemiyorum. Tabii pazarlığı unutmayarak (Dünyada pazarlık yapabildiğim tek yer bu ülke.) bir meyve sepeti ve kolye alıyorum. Bo Put Caddesi'nde ayak masajı niyetiyle dolanırken Hard Rock Koh Samui'nin ihtişamlı binasını görüyorum — bak buraya da gelebilirim.
Yazının tamamı Esquire Türkiye Big Black Book No.13'te!