Burak Beşer The Beach of Momo’nun hikayesini anlattı
Çeşme’nin yıldızı parlayan lokasyonu The Beach of Momo’nun hikayesini ve yeni sezon sürprizlerini yaratıcısı Burak Beşer’den dinliyoruz.
Röportaj Çimen Uzsoy G.
Çeşme ile çok keyifli bir başlangıç hikayeniz var. Yollarınız nasıl kesişti?
Alaçatı'da ufacık barı olan bir arkadaşıma yardımcı olmam, sonrasında barın bana geçmesi ile sonuçlanınca bir anda hiç düşünmediğim bir işin içine girdim. Böylece hafta sonları Alaçatı'ya geliyor, hafta içleri ise aile işimiz olan çöp kamyonu ürettiğimiz firmamız Hidromak fabrikasına dönüyordum. Bir gün sokakta yürürken Momo'yu açacağım bina karşıma çıktı, çok beğendim ve o an kiralamaya karar verdim. Böylece Momo hikayesi başlamış oldu. O sırada ünlü mimar Süreyya Saruhan ile tanıştık.
Çok güzel bir proje çizdi ve alanında çok iyi insanlar bu projede bir araya geldi. Özenli bir restorasyon sonrasında da dükkanı açtık. Momo isminin hikayesi ise şöyle gelişti; Amsterdam'da Momo diye çok ünlü bir restoran var ama bana esin kaynağı olan o değil de Michael Ende'nin aynı adlı kitabıdır. Okuduğumda çok etkilendiğim ve de çok sevdiğim bir hikayedir. Projenin başladığı dönemde bir gün Almanya'da bir firma ile iş yemeğindeydik. Mekan konusu açılınca bana isminin ne olacağını sordular. Momo koyabileceğimi söyledim ama tam da emin değildim. Görüşme yaptığım kişi Momo dediğimi duyunca oldukça şaşırdı çünkü görüşmemiz başlamadan yanımıza gelen satıcıdan aldığı o günkü yerel gazetede, Momo filmini çeken yönetmenle başrol oyuncusunun röportajı vardı. Adam gazeteyi cebinden çıkardı ve röportajı gösterdi. Ben de o anda bunu bir işaret olarak algıladım ve bu isme karar verdim. Bu arada o gazeteyi hâlâ çerçeve içinde saklıyorum.
Çeşme'yi seçmenizin nedeni neydi?
İnsanlar yurtdışına çıkıp, orada keyif aldıkları mekanların ve konseptlerin burada da olmasını istiyor. Biz de bu noktadan yola çıktık ve çok keyifli, kaliteli ama aynı zamanda çok rahat bir konsept yaratmaya çalıştık. Mekanın konseptini yaparken aklımda olan düşünce, insanların mekana geldiğinde güzel bir müzik ve yemek eşliğinde içkilerini içerek ve sohbet ederek keyifli bir akşam geçirmeleriydi. Artık mekanları vazgeçilmez yapan, insanların rahat hissederek keyifli zaman geçirmeleri. Kaliteli yemek, kaliteli müzik ve tüm bunlar kadar önemli, kaliteli bir kitleyi bir araya getiren keyifli bir ambiyans yaratmak. Çeşme her zaman Ege'nin yükselen değeri. Ve gerçekten de kaliteli bir kitleye hitap ediyor. İşin içine mimarisindeki tarihi doku da eklenince, gerçekten benzersiz bir lokasyon haline geldi. Biz de Momo ile bu dinamiğin bir parçası olmak ve bölgenin ruhuna uygun keyifli bir mekan yaratmak istedik.
The Beach of Momo geçen yazın en popüler mekanlarından oldu. Bunu nasıl başardınız?
İki sezon Alaçatı'daki Momo Ragazza di Strada ile yemek ve eğlence tutkunlarının beğenisini kazanmıştık. The Beach of Momo projesini planlarken de yine aynı amaç ile bu işe girmeye karar verdim. Ege'de yaz tatilinin standartlarını yeniden belirleyerek, insanların rahat, keyifli ve eğlenceli zaman geçirmelerini amaçladık. Geçen yıl Çeşme Dalyanköy'de doğal, kendine özel bir koy ve bahçeden oluşan sekiz bin metrekarelik, doğayla iç içe bir alan üzerinde konumlanan plajımızı açtık. Çok güzel bir yaz geçirdik. Kısa zamanda müthiş bir müdavim kitlesi oluştu ve tüm yaz hep birlikte unutulmaz anlara ev sahipliği yaptık. Bu yaza da çok iyi hazırlandık ve tüm ekip heyecanla konuklarımızı bekliyoruz.
Momo'nun peyzaj konsepti kimin eseri?
Çok beğenilen ve sosyal medyada paylaşım rekorları kıran The Beach of Momo, mimar Süreyya Saruhan tarafından projelendirildi. Konsept ve dekorasyonu Ece Akbulut tarafından, peyzaj mimarlığı ise Jülide Tuncel tarafından yapıldı.
Peki, bu yıl The Beach of Momo'da bizi neler bekliyor?
Geçen yılı çok yoğun geçirdik ve yoğun talepten dolayı ağırlayamadığımız çok kişi oldu. Bu yüzden, bu sene açılış tarihimizi 17 Mayıs'a çektik. Müzikal anlamda da bizim için çok heyecanlı bir yıl çünkü alanında çok iyi isimler Momo ailesine dahil oldu. Müzik direktörümüz Tankut Karakurt her Cuma kabinde olacak. Perşembe günleri DJ Yakuza, Cumartesi günleri ise geçtiğimiz sezon herkesi saatlerce dans ettiren Murat Tokuz ile devam edeceğiz. Pazar günleri de Cüneyt Öztürk ile Sunday Ritual konseptli, çok konuşulacak bir sunset serisine başlayacağız. Bu yetenekli dörtlü dışında, zaman zaman sürpriz isimleri de ağırlayacağız.
Sunday Ritual tam olarak nedir?
Çok konuşulacak bir parti serisine başlıyoruz. Her Pazar Momo'nun sahile indirilmiş kabininde, Burning Man'den Mikonos'a, Londra'dan New York'a dünyanın en iyi partilerinde performans sergileme şansı yakalamış olan Cüneyt Öztürk olacak. Diğer happy hour serilerinden farklı olarak, kumsalda ve kayaların arasında gerçekleşecek partilerde Öztürk'e zaman zaman sürpriz DJ'ler ve müzisyenler eşlik edecek.
Lezzetli mutfağı da Momo'nun fark yaratan özelliklerinden. Bu sezon menüde neler öne çıkıyor?
Mutfağımızda yine ünlü İtalyan şef Carlo Bernardini ve ekibi var. Ege lezzetleri başrollerde olacak. Onun dışında çok konuşulan karpuzlu mantımız bu sene de menüde. Menüyü ayrıca biraz genişletiyoruz. Hem uzun öğle yemekleri için paylaşımlık yeni Akdeniz lezzetleri hem de kaburgalı burger gibi daha hızlı yenebilecek ilave lezzetler geliyor.
İstanbul'dan da güçlü isimler var ekipte. Detayları sizden öğrenebilir miyiz?
Alanında zirveye çıkmış isimleri bir araya getirerek iddialı bir ekip oluşturduk. Dünyanın dört bir yanında imzasını attığı sofistike davetlerle adından söz ettiren Carlo Bernardini mutfak şefliğini üstlenirken, sektörün ünlü işletmecilerinden Turgay Yıldız mekanın işletme müdürü, yine sektörün tanınmış isimlerinden Aydın Gürhan bar şefi ve Tankut Karakurt da müzik direktörü olarak ekipte yer alıyor.
Bu yaza siz kişisel olarak nasıl hazırlandınız? Gardırobunuzda hangi renkler ve parçalar öne çıkıyor?
Oturmuş, klasik bir tarzım var. Biraz sıkıcı olacak belki ama her sene benzer şeyler alıyorum: Keten beyaz ve mavi gömlekler, haki ve lacivert şortlar, bir sürü düz beyaz tişört.
Stil konusunda olmazsa olmazlarınız neler?
Neleri sık kullandığımdan çok neleri kullanmadığımdan bahsedebilirim. Takı ve saat kullanmıyorum, kullanamıyorum. Ne kadar maskülen olursa olsun kolye, yüzük, bileklik takmayı kendimle bağdaştıramıyorum, saat takmayı ise 7-8 sene önce bıraktım. Takan insanlara saygı duyuyorum ama sosyal statüyü el bileğinde sergilemeyi kendime pek uygun bulmuyorum. Bunun dışında sneaker giymekten vazgeçemiyorum.
Vazgeçemediğiniz koku?
Zegna Uomo.