Tan Sağtürk - Hayattan Ne Öğrendim?
Röportaj Güneş Uysalefe
Fotoğraf Mustafa Nurdoğdu
"Hiçbir çalışmayı yarım bırakma." Bu benim hayat mottom. Hep bir planım ve sonrasında onu gerçekleştirip başarıyla sonuçlandırmak üzerine kurulu bir yaşamım oldu.
Bale son derece spesifik bir sanat dalı. Konservatuarlara yüksek fiziksel ve mental yeteneği olan çocukları seçiyorlar. Ancak kurs programlarında ben herkesin bu şansa sahip olduğunu düşünüyorum. Kendini geliştirmeye çalışan herkes birçok sanat dalını barındıran baleyi yapabilir.
Küçük yaşlardan itibaren sanatçı olarak yetişmek çok farklı. Düşünmeyi öğreten, yaratıcılığı pekiştiren, sportif olarak çalıştıran bir sanat dalı insanın bedenine de ruhuna da iyi gelir.
Dans tamamen disiplin gerektiren bir meslek. Kız ya da erkek fark etmeksizin, sürekli çalışmanın, kendini geliştirmenin ve hayatını bu sanat dalına adamanın gerekliliğini anlatmak yeterli. Gündemi takip etmek, gelişen yeni akımları gerekirse yerinde görmek, sanatçıyı sanatçı yapan donanımlara sahip olmak gerek.
Çocuklarım sahnede olduğum birçok anı benimle beraber yaşıyorlar. Ben sanat adına yaşarken, onlar da bütün bu olanlara şahit oluyor. Ben de onların ilgi duydukları her neyse yanlarında olmaya çalışıyorum. Kendi aramızdaki sorularımız ve cevaplarımız buna bağlı gelişiyor.
Baba olmak İle sanatçı olmak arasında benzerlikler var mıdır, bilmiyorum. Belki vardır. Ama şunu biliyorum ki, ikisinin de sorumluluğu büyük.
On yaşında baleye başlamadan önce bir dönem tekvando yapmıştım. Hatta kendi sıkletimde Türkiye Tekvando Şampiyonu olmuştum. Ancak baleye başlayınca tekvandoyu bıraktım. Estetik, fiziksel anlamda çoklu kas kütlesini devreye soktuğumuz zaman oluşur. Bale eğitiminin fiziksel çalışmada yaptığı budur. Yani bizler bir başka spor dalına ihtiyaç duymadan bedenlerimizi geliştirebiliyoruz. Şunu da belirtmek isterim ki, birçok spor dalı bale eğitiminden yararlanıyor.
Balet olduğum için cinsiyetçi önyargılarla karşılaştığımı söyleyemem. Benim doğduğum yer İzmir, ancak Türkiye genelinde bazı önyargılar vardı. Zamanla bunları aştığımızı görüyorum. Mesleğimiz tanındıkça bu tür önyargıların kırılacağı inancındayım.
Kolektif yapılan tüm sanat dallarının temsilcileri, sanıyorum kurallar ve disiplin içinde eğitim görmüşlerdir. Dünyanın en zor meslekleri arasında gösterilen bale sanatı başka türlü icra edilemez zaten. Bu güzel sanat dalının üyeleri olarak bizler kuralların ve disiplinin bize verdiği tüm avantajları hayatımızda yaşıyoruz.
İyi tasarlanmış, iyi çalışılmış, itinalı yapılan tüm çalışmaları merak eder ve takip etmeye çalışırım. Bu, son zamanlarda gerçekleştirdiğimiz projeler gibi devasa projeler de olabilir, sokakta üç arkadaşın bir araya gelerek yaptığı bir çalışma da olabilir. Yeter ki özenilmiş, üstüne kafa yorulmuş ve heyecanını kaybetmemiş olsun.
Estetik dediğimiz konu bir ahenktir. Kendine has bir ritim oluşturmaktır. Zevkler ve renkler kişiden kişiye değişir derler. Ancak estetiğin çıkış noktası, ne kadar yeni model anlayışla yapılırsa yapılsın, klasik normlar üzerinde durur. Mukayesesi öyle yapılır.
Sahnede tattığım duyguyu ifade etmek gerçekten zor. Bir şarkıcının şarkı söylerken yaşadığı duyguyu tüm vücudunuzda yaşıyorsunuz. Ve en önemlisi, her defasında yeni bir karakter yaratıyorsunuz.
Işıklar ve alkışlar çok fazla bağımlılık yapabilir. Sanki gerçek hayat sahnede yaşadığınız anlardan oluşur. Oradan inince mutlaka bir boşluk yaşarsınız.
Dans ettiğim her yapıt beni heyecanlandırmıştır. Karakterler arasında öne çıkan biri yok ancak birlikte çalıştığım koreograflar arasında oluşan heyecanlı çalışmalarla ilgili mukayeseye gidebilirim.
Önemli dünya sahnelerine her yıl 100 öğrencimizi götürmeye ve tecrübe kazandırmaya çalışıyoruz. Bunun dışında özellikle Devlet Opera ve Balesi'nin koyduğu eserler uluslararası standartlara ulaştı. İmkanların artmasıyla çok daha iyi yerlere geleceği inancını taşıyorum.
İstanbul'da açılacak olan Atatürk Kültür Merkezi bizi çok heyecanlandırıyor. Son derece değer verdiğim Devlet Opera ve Balemiz ile birlikte orada çok güzel çalışmaların olacağını düşünüyorum. Yetenekli ve imkanı olmayan çocukların eğitim göreceği bir okul planımız var, hazırlığı içindeyiz.
"Sanat ölümden öç almaktır, ben yaşıyorum, varım demektir." Bir dönem bu iddialı cümleyi kurmuştum. Belki biraz abartılı ama ben de Kafka'nın dediği gibi abartıyorum çünkü anlaşılmak istiyorum.