Konaklama kültürüne yeni soluk
'Zıtlıkların Uyumu' olarak örnek gösterilebilecek tasarımlardan birine sahip olan HOBO, geçtiğimiz ay Stockholm'de kapılarını açtı. Otel, sadece bir konaklama alanı değil, aynı zamanda sanat faaliyetlerine de ev sahipliği yapıyor.
- Info
- Perşembe 10:52 | 20 Nisan 2017
Yazı: Emre ÖZÜCOŞKUN
Geçtiğimiz Şubat ayında Stockholm seyahatimi planlarken Hobo'da kalma hayalleri kuruyordum ama bu otelin açılış tarihinin sürekli ertelenmesi bu hayalimi suya düşürdü. Brunkebergstorg'da otelin bulunduğu binaya gitmişken (Gallerian Alışveriş Merkezi'yle aynı bina) şantiye alanını göz ucuyla süzme fırsatı buldum ama henüz ortaya çıkmış bir şey yoktu. Neyse ki, kesin açılış tarihi Mart olarak açıklanmış ve fotoğrafl ar da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı.
Teorik olarak Hobo'nun tarzının, içinde bulunduğu - 1970'lerde inşa edilen, Brutalist mimarinin iyi örneklerinden biri olan - binanın tarzı ile taban tabana zıt olması başta son derece rahatsız edici olsa da pratikte sonuç hiç öyle olmamış. Beton rengindeki yalın yapının, eğlenceli, sanat kokan ve son derece renkli bir tasarımla birleşmesi; deyim yerindeyse büyüleyici olmuş.
Otel, aynı tarzda dekore edilmiş irili ufaklı tam 201 odadan oluşuyor. Odalarda modern ve deneysel sanatın günümüz örneklerini görmek mümkün. Berlin merkezli mimarlık firması Werner Aisslinger tasarladığı ve seçtiği mobilya ve aksesuarlarda son derece seçici davranmış. Odayı ortadan ikiye bölen yatay demir borulardan oluşan seperatör bir tarafına çalışma masasını diğer tarafına yatağı almış. Yatak, komodinler ve sehpa/tabure fi rmanın kendi tasarımı.
Sanat eserleri ve aydınlatma elemanları için lokal sanatçılar ve dünyaca ünlü markalarla çalışılmış. Kişisel favorim Wastberg bu markalardan sadece biri. Şimdi gelelim Hobo'nun asıl dikkat çekici bölümüne; restoran, barlar, etkinlik sahnesinden oluşan sosyal alan ve yerel sanatçıların enstalasyonlarının yer aldığı - Stockholm'ün en yaratıcı 6m2'si diye adlandırılan - sanat alanı ilk iki kata yayılmış. Bu alanlar da tıpkı odalar gibi özgür bir ruha sahip. Otelin, restoranındaki organik yemekleri, hipster işi berberi, DIY atölyesi ve küratör eli değen sergileriyle konaklama kültürüne yeni bir soluk getireceği bir gerçek.